Çocukları Duymasın'ın Duygu'su Ayşecan Tatari geçtiğimiz ay kızı Ayşe Müjgan'ı suda doğum yöntemiyle dünyaya getirdi. Müjgan bebek şimdi 40 günlük oldu. Tatari, bebeğinin yayınladığı fotoğraflarına, "Altın topum 40 günlük" notunu düştü. Bir dönemin çocuk oyuncusu Ayşecan Tatari şimdilerde çiçeği burnunda bir anne. Ünlü sanatçı Aliye Uzunatağan'ın kızı olan Ayşecan Tatari'nin eşi de son dönemin en iyi erkek oyuncularından Sefirin Kızı dizisinin Kavruk Ömer'i Edip Tepeli. Mutlu bir evlilikleri olan Ayşecan Tatari ile Edip Tepeli çifti bebeklerini kucaklarına almanın heyecanı yaşıyor. Bodrum'a yerleşen Tatari'nin paylaştığı doğum anı ise tartışmalar sebep oldu. Paylaşım üzerine bazı takipçileri Tatari'yi bu görüntüleri paylaştığı için eleştirdi. Bazı yorumlar da hayli ağırdı. Ünlü çift gelen yorumlara tepki gösterdi. İşte 40 günlük olan Müjgan bebek…
Kendisi gibi oyuncu olan Edip Tepeli ile üç yıl önce New York'ta evlenen ve 'Çocuklar Duymasın' dizisinde canlandırdığı 'Duygu' karakteriyle tanınan oyuncu Ayşecan Tatari'nin kızı Müjgan'ın 40'ı çıktı.
Bu fotoğrafı koyacağımı düşünmemiştim. Doğum hikayemdeki bütün kadınların olduğu bir tane koyarım diyordum; dördümüzün olduğu... Doktorum Şermin Hanım, Müjgân'ın ebesi Setenay, ben ve tabi doulam Pelin. Doğumhanenin kapısında yan yana verilmiş bir zafer pozu. Size onlardan bahsetmek için…
Öyle bir fotoğrafımız yok. Doğumhaneye de inmedik hiç ama zaten bu süreçte emin olduğum tek şey; doğum, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir. Önce Pelin... İlk o eklendi hikayemize. 20'li haftalarımızda tanıştık Bodrum'da, 30'lu haftalarda eğitimlere başlamak üzere sözleştik ve bu esnada da birlikte yoga yaptık haftada iki gün.
'Doula' kelimesinin eski Yunanca'da sözlük karşılığı, 'köle kadın' demekmiş. Sevmiyorum bu manasını. Şimdi karşılığı 'doğum destekçisi' ki bu da yetersiz bir tanım. Daha doğrusu bence; tıbbi olarak size hiç bir müdahalede bulunmayan ve o an sizin neye ihtiyacınız varsa, sizin için o olan.
Bana hep soruyordunuz ya, 'Korkuyoruz, siz korkmadınız mı?' falan diye. Sancılarım başlayınca kalkıp, müzik açıp, saçlarıma maşa yaptım. (Maşa falan kalmadı tabi, saçlarımın geldiği son hal fotoğrafta. O ayrı bir konu…) Demek istediğim; ilk andan son ana kadar, sancım en şiddetli geldiğinde de, doğum anında da korkuya dair bir his yoktu içimde.
Korkmamamın en büyük sebebi, öğrenmiştim süreci ve güvendiğim bir ekibim vardı. Yaptığı işin maddi bir karşılığı olamaz bile bana sorarsanız. İnsanın ancak kız kardeşine olacağı türden bir destek o... Diğeri son anda hayatımıza giren ebemiz, Setenay...
Onunla hastane turuna gittiğimizde tanıştık. (Bu bence mutlaka yapılması gerekenlerden biri. Gidin, kalacağınız odayı, doğumhaneyi görün. Hemşirelerle, kat sorumlusuyla, ebelerle tanışın. Doğuma gittiğimde beni arkadaşlarım karşılamış gibi geldi bana.)
Setenay'ın methini duymuştum daha önce, tanışır tanışmaz da çok sevdim. Hastaneye gittiğimizde onun da nöbeti yeni başlamıştı. Ne doğumda bana verdiği desteği, ne sonrasında benimle ilgilenişini, ne de getirdiği taze tahin helvayı hiç unutmam. Bu süreçte edindiğim kız kardeşlerden ikincisi.
Ve Şermin Hanım... Söylediği iki şeyi unutmuyorum; ilk tanışmaya gittiğimizde bana, 'Ben doğuma inanıyorum' dedi ve sürecin her adımında bunu hissettirdi bana. 30. haftam falandı tanıştığımızda. Sizin için doğru doktoru bulmanın bir vakti yok, kalbinizin sesini dinlemeniz çok önemli.
Ben zaten orada bebek çıkarken kafasını tutmak için olacağım' demişti ilk gün, onun yerine Müjgân'ı sudan çıkarttı. Ne zaman gitsem, o hafta girdiği doğumların güzelliğinden bahsetti laf aralarında ve hep dedi ki; 'Sonunda bebeğe kavuşulan bütün doğumlar güzel doğum hikayeleri…' (doğurana kadar bu konuda başka fikirlerim vardı, şimdi anlıyorum ne demek istediğini)
'Doktor tavsiye edilmez' derler ama ben yine olsa, yine onunla yürümek isterim bu yolu. Bana kendi bedenime ve bebeğime güvenmeyi öğretenlerden o da...