Göksan GÖKTAŞ Günden güne eriyen şarkıcı İrem Derici'nin yoğun bakıma kaldırılması, her ne kadar doktorunun yaptığı açıklama bu yönde olmasa da akıllara yeme bozukluğu anoreksiyayı getirdi. Biz de bu hastalığın pençesinden yeni kurtulan genç oyuncu Ayşe Akın'ın hikâyesini dinleyip, detayları işin uzmanlarına sorduk. Her şey gözümüzün önünde oldu aslında. Ünlü şarkıcı İrem Derici günden güne eriyordu. Medyanın sosyali de klasiği de konuyla her zamanki gibi pek bir ilgileniyor, şarkıcının nasıl zayıfladığına ilişkin tezler, birinci ağızdan bilgiler havada uçuşuyordu. Ama çok geçmeden bu başarı hikâyesi bir trajediye dönüşecek, şarkıcı yaşadığı ciddi sağlık sorunları nedeniyle yoğun bakıma kaldırılacaktı. Derici'nin görüntüsü akıllara ağır bir psikiyatrik rahatsızlık olan, yeme bozukluğu anoreksiya nevrozayı getiriyordu. Uzmanlara göre; anoreksiya daha çok aşırı mükemmeliyetçi ve özgüven eksikliği barındıran kişilerde -özellikle kadınlarda- kilo alma takıntısının tavan yapması ve ne kadar kilo verilse de kendini şişman hissetme belirtileriyle ortaya çıkıyordu. İlginçtir, Derici'nin yoğun bakıma kaldırıldığı gün, 25 yaşındaki genç oyuncu ve şarkıcı Ayşe Akın, sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflarla, yakın dönemde anoreksiya hastalığı geçirdiğini anlatıyordu. Derici'nin son dönem fotoğraflarına benzer, bir deri bir kemik hallerini gün gün çekmişti Akın. 'Ben zor da olsa bu hastalığı atlattım, başkalarına da faydam dokunsun diye paylaşıyorum' diyordu... Biz de konunun uzmanlarıyla konuşmadan önce, anoreksiya hastalığını birebir yaşamış Ayşe Akın'a ulaştık. Neler yaşadığını birinci ağızdan dinleyelim istedik. 'İrem Derici'nin hastaneye kaldırılmasıyla paylaşımımın aynı güne denk gelmesi tesadüf oldu' diyor Akın ve şöyle devam ediyor: 'Rahatsızlığım dönemimde bakardım İrem'e, kesin o da bu rahatsızlığı yaşıyor derdim' HASTALIK ÜÇ SENE ÖNCE BAŞLADI Akın Belçika'da doğup büyümüş. Ailesi hâlâ orada yaşıyor. Belçika'da bir güzellik yarışmasında birinciliği var. Tek başına İstanbul'a yerleştikten sonra oyunculukta karar kılmış. Şarkı da söylüyor. İki single'ı var. 'Bu hastalık bende üç sene önce, ilk oynadığım dizi olan Muhteşem Yüzyıl'da, kendimi ekranda gördükten sonra başladı' diyor: '54 kiloydum o zaman. Ama ekran dört-beş kilo fazla gösteriyor. Beni günlük hayatta görenler, 'sen aslında çok zayıfmışsın' diyorlardı. Ben de kendimi çok kilolu görmeye başladım bu tepkilerden dolayı' Başarılı olma hırsıyla yetiştirilmesinin bu hastalığa yakalanmasında payının büyük olduğunu düşünüyor Akın: 'Okulda her zaman sınıfın en iyisi olmam öğütlenmişti. Kilo vermek de bir hırs. Ekranda kilolu göründüğümü düşünmek beni bir döngüye soktu. Diyetlere başladım, ama birkaç kilo verip sonra hızla tekrar alıyordum. Hedefim 52 kiloya inmekti ama 57 kiloya çıktım. Takıntım daha da büyüdü. Sonra aylarca uğraşıp 50'ye indim. Yeni bir diziye başlamıştım' KENDİME BAĞIRIYORDUM Sonra kendisi de fark etmeden normal diyetlerden de kopup, neredeyse hiçbir şey yememeye başlamış Akın. 2016'nın Aralık ayında, kendi tabiriyle 'ipler kopmuş': 'Kendimi eve kapattım. Önce kilo verip, sonra yeni işlere hazır olacağımı düşünüyordum. Hayatımın en karanlık dönemiydi. Aynaya bakıp, 'senden nefret ediyorum' diye bağırdığım oluyordu. Gece yatarken, 'bir an önce sabah olsa da tartılsam, belki birkaç gram vermişimdir' diyordum. Geçen mart ayında 45 kiloya düştüm. 1.70 boyla, 35 görünüyordum. Aç yatıyordum çoğu gece. Ve kendimi sonradan majör depresyon olduğunu öğreneceğim bir uçurumun içinde buldum. Annem ve babam, kanser olan dedem ve anneannemle ilgileniyorlardı' 45 kiloya düşen Akın, o dönem aynaya baktığında kendini hâlâ çok şişman buluyormuş: 'Artık olay, kilo verip hayata kaldığım yerden devam etme isteğinden çıkmıştı. Dizi okumaları geliyordu, ezber yapamayıp bırakıyordum. Sürekli yorgun hissediyordum. Midem bulanıyor, yanıyordu... Koyduğum hedef beni hiçliğin kıyısına sürüklemişti' Akın'ı düştüğü uçurumdan kurtaran ise menajeri Esra Uslu olmuş: 'Esra 'Bu halin ne!' deyince farkına vardım kendimin. Beni dışarı çıkarttı, biraz sosyalleşmeye başladım. Rahatsız olduğumu kabullendim bu sayede. Psikiyatra gittim. Hemen antidepresana başladım. Kan değerlerim çok düşüktü. Çarpıntım vardı. Onlar da geçti. Yavaş yavaş düzenli yemeye başladım. Şimdi çok iyi hissediyorum. Tedavim sürüyor. Kalıcı bir hasar yok çok şükür. O dönem tutuğum günlükleri kitap olarak yayınlayacağım.' ANOREKSİYA GÜNLÜĞÜ Ayşe Akın anoreksiyanın pençesindeyken, her gün yemekle olan ilişkisini ve hissettiklerini günlüğüne dökmüş. 07:30 TV izliyorum, aynı anda her sabah yediğim kefirli yaban mersinli yoğurdun faydalarını araştırıyorum. 08:00 Çok halsizim. 10:00 Bitki çayı yapmak için ayağa kalktığımda başım fena döndü. Çayımı içeyim, yarım saat sonra bir şeyler atarım mideme biraz enerji almak için. Canım da hiç istemiyor aslında. 11:00 Güncel resimlerimi çektim ve eski resimlerle kıyaslama yaptım. Kollarımı, yüzümü inceledim zayıflamış mıyım diye. Aynı anda hafiften açlık hissetmeye başladıkça sosyal medyada sürekli çok zayıf kızların resimlerine bakarak motive olmaya çalışıyorum. 12:30 Yine yatağıma girdim. Ağlama krizine girdim yine.. Dayanamıyorum. Yoruldum. Çok yoruldum.. Hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bütün çabalarım boşa gidiyor gibi hissediyorum. Her şey çok anlamsız. Yaşamaktan keyif almıyorum artık. 14:35 Dayanamadım. Bir yeşil elma yedim. Öyle bir keyifle yedim ki, tadını ala ala. Çok iyi geldi. Belki bir güç bulursam duşa girerim. 23:30 Biraz daha telefonumla oyalanıp yatacağım. Aslında çok şiş hissetmiyorum ama aç ta yatmıyorum. Normal beslendim bugün. Ama benim için normal beslenmek kilo almak demek. Neyse en azından tatlı, tuzlu, yağlı, ekmek bir şey yemedim. VÜCUTTA TAHRİBAT YARATIYOR Türkiye'nin önde gelen Endokronoloji (İç Salgı Bilimi) ve Metabolizma uzmanlarından Prof. Dr. Metin Özata, hastalığın vücuttaki tahribatını şöyle anlatıyor: 'Muayenede aşırı kilo azlığı ile birlikte hipotansiyon, nabız sayısı azlığı, beden sıcaklığında düşüklük sıklıkla birlikte bulunur. Anoreksiya nervozalı hastada ayrıca kuru cilt, ciltte sarılık, el ve parmaklarda morarma ve meme küçülmesi görülür. Tükürük bezi ve çene altı tükürük bezinde şişme, dişlerde anormallik, diş etleri ve el yüzeyinde değişiklikler, kendi kendini kusturma nedeniyle görülebilir' Tedavi çok yönlü... Prof. Dr. Metin Özata tedavi sürecini şöyle özetliyor: 'Bütün yeme davranışı bozukluklarında amaç medikal ve beslenme durumunu stabil hale getirmek, psikolojik sorunları saptayıp onları çözmek ve yeme modelini düzeltmektir. Kilo kaybı fazla olan hastalar veya hızlı kilo kaybedenler, elektrolit dengesizliği olanlar, kalp problemi olanlar, intihar riski yüksek olanlar hastaneye yatırılarak tedavi edilir.' PSİKİYATRİ UZMANI PROF. DR. MEHMET KEMAL ÖLÜM ORANI YÜKSELDİ Arıkan'ın anoreksiyanın gelişimine ilişkin tespiti ise ilginç olduğu kadar düşündürücü: 'Birinci Dünya Savaşı sonrası başlayan, medyada zayıflığı övme veya kiloyu yargılama eğilimi yeme bozukluklarının görülme oranını artırmıştır. O dönemlerde resimlerde kullanılan modeller genelde hafif şişman kadın ve erkeklerdi' '19. yüzyıla kadar yeme bozukluğu bir psikiyatrik hastalık olarak görülmüyordu. Araştırmalar 1945 yılından sonra doğan kadın ve erkeklerde anoreksiya nevroza görülme oranının arttığını göstermektedir. Ancak son 10 yılda ölüm oranının yüzde 5'ten yüzde 10'a yükselmesiyle dikkatleri üzerine çekmiştir' PSİKİYATRİST MUTLUHAN İZMİR HASTALIKLA KİTLESEL MÜCADELE ŞART 'Tedavide öncelikle yaşamsal tehlike oluşturan tıbbi bir sorun varsa onun çözülmesine yönelik tıbbi girişimler yapılmalıdır. Psikiyatrik tedavi ilaç ve psikoterapi olarak kombine biçimde yürütülür. Hastalığın kesin çözümü psikoterapidir' 'Gençlere becerileri ve yetenekleri ile toplumda yer edinme olanağı tanıyan toplumlarda hastalığa yakalanma oranı düşüktür ve hastalıktan kurtulma oranları daha başarılı düzeylerdedir. Bu kitlesel mücadele, tek tek hastaları tedavi etmekten çok daha etkili bir koruyucu toplumsal hekimlik örneğidir' DİYETİSYEN SEÇİL KENAR DİYETİSYENİN ROLÜ DENGELİ BESLENMEYİ SAĞLAMAKTIR 'Hastalığın seyri çok yavaştır. Öncelikle kişinin gerçek hayatta olan bedeni ile kendi beyninde algıladığı bedeni aynı değildir. Zayıflamaya çalışır, her geçen gün daha az yemek yemeye çaba sarf eder, besinlerin kalori değerlerini ezberler. Çok fazla su içer ve yoğun egzersiz yapar' 'Hastanın durumunu önce psikiyatrist değerlendirir, ilaç, psikoterapi, takip aşaması devam ederken bozulmuş kan tetkikleri konusunda dahiliye doktoruna başvurulur. Diyetisyen olarak benim rolüm ise yeterli ve dengeli bir beslenme programı ile hastayı olması gereken kilosuna getirmektir'