Elimde bir kitap duruyor, 250 Yüz... 15 Temmuz'da şehit olan 250 yüzle göz göze geliyoruz aniden. Her birinin öyküsü yazı olmuş düşmüş beyaz kâğıdın üzerine. Okudukça kardeşim, ablam, abim, babam oluyor hepsi... Aynı yollardan geçmiş, aynı yağmurda ıslanmışız çoğuyla.
Kitapta yazanların perde arkasını merak ettim. Dahası vardır elbette diye geçirerek içimden, kitabın yazarı Senai Demirci'yi aradım: "Sekiz ay boyunca şehit aileleri ile görüştüm. Fotoğraflarına herkesin baktığı gibi bakmamaya başladım. Sanki yol kenarından geçip gidiyorlar ama ben onlarla göz göze kalmak istiyorum. 250 şehidin hikâyesini yüklendim, hafız oldum. Dokununca başka şeyler çıktı" dedi.
Öyle hikâyelerle karşılaşmış, öyle anılar yüklenmiş ki Demirci, Burak'la, Abdullah'la, Mustafa'yla karşılaşsaydım, şehit olacaklarını bilseydim onlara ne derdim diye düşünmeye başlamış. Bu bir ihtiyaç olmuş ve bu anlarına şahit olan terapist eşi Semine Hanım ile şehitlerin ruhaniyetiyle yaşadığı kalbi diyalogları dillendirmeye başlamışlar.
"Kurşun hiç kimseye rastgele gitmemiş, adres sormuş. Şehitlerimizin hayat öyküsüne baktığınızda nasıl yaşadıklarını görüyorsunuz. Hepsi yaşanarak hak edilmiş bu şehitliklerin" diyerek herbirinin bakışlarından akanları, o gece neler yaşadıklarını anlatmaya başladı Senai Demirci...
UHUD KADİR IŞIK
Yeminime ihanet edemem
"Henüz 17 yaşında Uhud. Sağlık Meslek Lisesi mezunu ama asker olmak istiyordu. "Niye asker olmak istiyorsun?" diyen teyzesine "Şehit olmak istiyorum" diye cevap vermişti. 2016'da Kara Harp Okulu Astsubay Meslek Yüksek Okulu Öğrenci seçmelerine başvuruda bulundu. Sınavı kazandı. Mülakata çağrıldığı gün şehit düştü. "Annesine ben sağlık yemini ettim. Eğer yaralılar varsa ben yardım etmezsem yeminime ihanet etmiş olurum" diyerek sokağa çıkmıştı Uhud. Babasının gözü önünde vuruldu. Babası telaşla acile gitti, oğlunu sordu. "İşte orada oğlun" diye işaret ediyorlar. Başını çeviriyor babası, oğlu sedyede başına kadar örtülmüş beyaz çarşafın altında...
Bir keresinde bir kabristanın üzerinde asılı bayrağı görünce, nedenini sormuş babasına. "Bir köyde şehit olunca, o köyün kabristanına bayrak asılır oğlum" cevabını almış. "Göreceksin baba ben de kendi köyüme şehit bayrağı astıracağım!" yanıtını vermiş."
MUTLUCAN KILIÇ
Sözünü tuttu
"17 yaşındaki Mutlucan, garsonluk yaparak aile bütçesine katkıda bulunuyordu. O gece Külliye'ye doğru yola çıktı. Geri dönemedi. "18 yaşıma basınca ehliyet alıp araba alacağım. Sonra sana ev alacağım. En sonunda da kendi arabamla seni kendi evine götüreceğim anne" derdi diyor Yıldız Hanım, gözleri dolarak. "Sözünü tuttu oğlum, şehit oldu araba alacak kadar tazminat verdi devlet bize. Bir de hayırseverler ev bağışladı" diye ekledi."
CENNET YİĞİT
Telefon çaldı Cennet çağırdı
"Cennet, 23 yaşında, kızım gibi oldu. Özel Harekat Dairesi'nde çalışıyor ve şehit olanların çoğunun hikayesi şöyle başlıyor: "Telefon çaldı, Cennet çağırdı." Önce şehit yakınları mecazi konuşuyor sandım. Oysa durum daha farklı. Komiser yardımcısı Cennet, o gün evde olanları arayıp çağıran kişi. Kızım Cennet, seni de cennet mi çağırdı?"