Sokrates Ölüme mahkum edildiğinde, eşi: Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca... Sokrates :Ne yani,birde haklı yere mi öldürülseydim! diye cevap verir. Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla: - '300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor' der. Alparslan önemsemeyerek şöyle der... - 'Biz de onlara yaklaşıyoruz.' Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri: - 'Efendim' demiş 'Kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?' Galile: - 'Doğru' demiş 'Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?' Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine, Churchill i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş: - 'Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa.' Churchill, hemen cevap göndermiş: - 'Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. ikinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa.'' Eflatun'a iki soru sormuslar. Birincisi ; 'Insanoglunun sizi en çok sasirtan davranislari nedir ? ' Eflatun tek tek siralamis : - Çocukluktan sikilirlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarini özlerler... - Para kazanmak için sagliklarini yitirirler. Ama sagliklarini geri almak için de para öderler... - Yarindan endise ederken bugünü unuturlar.Dolayisiyla ne bugünü ne de yarini yasarlar... - Hiç ölmeyecek gibi yasarlar. Ancak hiç yasamamis gibi ölürler... Sira gelmis ikinci soruya ; 'Peki sen ne öneriyorsun?' Bilge yine siralamis ; - Kimseye kendinizi 'sevdirmeye' kalkmayin! Yapilmasi gereken tek sey, sadece kendinizi 'sevilmeye' birakmaktir... - Önemli olan; hayatta 'en çok seye sahip olmak' degil, 'en az seye ihtiyaç duymaktir'.. Napoleon Bonapart İspanya'yı savaşta yendiğinde İspanya Kral'ı Napoleon'a: - Siz sadece para toprak ganimet elde etmek için savaşırsınız oysa biz şeref için savaşırız, der... Napoleon'da İspanya Kral'ına: - Evet doğru herkes neye ihtiyacı varsa onun için savaşır. Kuantum fiziğiyle ilgili çok iddialı bir şekilde 'Tanrı zar atmaz' diyen Albert'e Niels Bohr'un yanıtı bir hayli ilginç olmuştur... 'Tanrının işine karışma Albert'. Bir zamanlar fikirlerine duyulan saygıdan ötürü sık sık konuşmalara davet edilen bir haham varmış. Teolojik konularda konuşmak üzere Doğu Avrupa ve Rusya'da çokça seyahet edermiş… Birgün bir konuşmaya giderken şoförü kenara çekmiş ve: 'Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum… Bana bir iyilik yapın; ben sizin yerinize geçeyim siz de benim şoförümmüş gibi davranın.' demiş. Fikir bilge hahamın çok hoşuna gitmiş; yer değiştirmişler. Ancak haham şoförünü dikkatli olması konusunda uyarmış: 'Eğer Tanrı'nın yasaları hakkında bir soru sorarlarsa dikkatli ol, yakalanma!' Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorula bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada konu hakkında bilgili, azıcık ta ukala bir haham, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir teoloji sorusu sormuş… Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:'Bu kadar bilgili bir haham olarak bu soruyu nasıl soruyorsunuz! O kadar kolay ki yanıtı şoförüm bile yanıtlayabilir. Şoför buraya gel ve bu alakasız adamlara Tanrı'nın yasaları açıkla!' Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş: -Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek? Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş... -Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman. Zamane gençlerinden biri;bir toplantıda Akif'i küçük düşürmeye çalışıp: – Siz veterinerdiniz, değil mi? Demiş. Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş... -Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu? Necip Fazıl Kısakürek vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp; 'Üstad, Peygambere ne diyegerek duyuldu?Biz kendi yolumuzu bulabilirdik.' diye sorunca Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan;'Ne diye vapura bindin yüzerek geçsene karşıya' cevabını vermiş . Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış: - Ben de bilirim. Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar: Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam: – İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki! Neyzen Tevfik şu cevabı verir... -Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım. Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçirlemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş.Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin: – 'Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum' demiş. Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför: -Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı. Hâkim cevap vermiş... -Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı. Fatihe sorarlar – İstanbul'u niçin fethettin? Cevap verir... – Önce o benim gönlümü fethettiği için!