Kız kulesi efsanesi; İstanbul'un Bizans döneminden beri varlığını koruyan; tarihi, kültürel, turistk, vs. etkinliklerde artık Üsküdar'ın sembolü haline gelen, Salacak kıyılarının biraz açığında görülen kulenin efsanesidir. Karadeniz ve Marma Denizi arasındaki küçük bir adacığa inşa edilen bu kulenin tam olarak ne zaman yapıldığı veya ilk yapılışındaki amacının ne olduğu tam olarak bilinmemekle beraber, M.Ö. 30'lu yıllardan günümüze kadar Bizans, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde çok çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Kız kulesi efsanesi ile ilgili hemen herkes tarafından bilinen bir öykü vardır. Aslında kız kulesi efsanesinin var olmasının en büyük sebeplerinden biri de ilk yapılış amacının gizemini hala koruması ve bu gizem yerine yazılan bir efsanenin dilden dile yayılmasıdır. Bu hikayeye göre kız kulesi efsanesinin kökeni eski çağlarda yaşamış bir Bizans imparatorunun kızını korumaya çalışmasına dayanır. Çünkü; hikayeye göre bu imparator; kızının yılan sokması sonucu öleceği kehanetini öğrenir ve kızını yılan sokmasını önlemek amacıyla bugün Kız Kulesi olarak bildiğimiz kuleyi inşa ettirir, kızını da buraya yerleştirir. Yani bir nevi kızını karantinaya alır. Yıllar geçer, imparatorun kızı epey ağır bir hastalığa yakalanır. Doktorların yoğun çabaları ile kız iyileşir. İyilşemesinden sonra kıza hediye olarak bir sepet içinde üzüm gönderilir. akat üzümlerin arasına Kız Kulesine götürülmeden önce bir yılan girmişti. Tahmin edileceği üzere kız üzüm yerken bu yılan kızı ısırır ve imparatorun kızı kehanetteki gibi yılan sokması sonucu ölür. Aslında bu hikaye, kuşaktan kuşağa kaderden kaçılamayacağını belirtek üzere anlatılmıştır. Fakat bu amaçla anlatıla anatıla ve kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla, zamanla kız kulesi efsanesi halini almıştır.