Kevin Spacey, III. Richard tacını William Shakespeare’in yazdığı ilk oyunlardan Richard III, dünyaca ünlü oyuncu Kevin Spacey’nin modern yorumu, İKSV ve İstanbul Şehir Tiyatroları işbirliği ve Vodafone Red katkılarıyla 5-9 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da sahnelenecek. Ercüment ŞENER Sabah.com.tr için yazdı. Richard III’ü, İstanbul’a hareketinden önce, Kevin Spacey’nin olağanüstü performansıyla Londra’da Old Vic Tiyatrosu’nda izleme imkanı buldum. Ve bakın neler öğrendim... III. Richard, tiyatro sanatını dünya çapında büyük kitlelerle buluşturmayı ve tiyatroyu milyonlara sevdirmeyi amaçlayan The Bridge Project (Köprü Projesi) adı verilen 3 yıllık bir programın 3. yılındaki en son halkası. Bu proje aynı zamanda Kevin Spacey Vakfı’nın girişimleriyle dünya çapında tiyatro sanatına yeni genç yetenekler kazandırmayı hedefliyor. Bunun için Kevin Spacey ve proje organizatörleri turne kapsamında Richard III’ü sahneledikleri her ülkede o ülkenin genç yetenekleri ile bir dizi atölyeler düzenliyor. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Dikmen Gürün’den öğrendiğime göre İKSV aracılığıyla Kevin Spacey Vakfı’na başvurularını direkt yapan ve yine direkt Vakıf tarafından seçilen 15 genç Türk tiyatro oyuncusu, Kevin Spacey ile İstanbul’da bir tiyatro atölyesine katılma fırsatını elde etti. 15 kişi arasından seçilecekler ise Kevin Spacey Vakfı’nın sağlayacağı yurtdışında eğitim fırsatı dahil bir takım fırsattan yararlanabilecek. Bu da, bir (ya da birkaç) Türk oyuncunun ileride Londra’da ya da New York’ta sahne almasının önünün açılması anlamına geliyor. Bunun yanısıra tiyatro eğitimi alan minimum 30, maksimum 60 tiyatro öğrencisi daha, Vakfın düzenlediği bir ikinci atölyeye katılacak. Ancak bunda Kevin Spacey olmayacak. Aynı fırsatlar, bu öğrencileri de bekliyor olacak. Atölyelere katılan tüm öğrenciler ise Kevin Spacey Vakfı tarafından ücreti ödenerek satın alınan biletlerle, Richard III’ü İstanbul’da izleme ayrıcalığını yaşayacaklar. Bu arada Türk tiyatroseverlerin III. Richard’a yoğun ilgisi ve planlı 5 gösterinin biletlerinin anında tükenmesi nedeniyle, İstanbul programına 6. ve ek bir gösteri eklendi. Bunda İKSV’nin proje organizatörleri ile yaptığı yoğun görüşmelere, oyunun sponsoru olan Vodafone’un da ek maddi kaynakla destek vermesi etkili oldu. Ayrıca yine Vodafone katkılarıyla, ek gösterinin biletlerinin yarısı öğrencilere ayrıldı. Gelelim Sam Mendes yönetimindeki oyuna. Oyunda Shakespeare’in orijinal metnine sadık kalınmış. Ancak kostüm ve dekor modern bir yorumla seyirciyle buluşuyor. Aynı zamanda teknolojinin imkanlarından da yararlanılarak, Shakespeare dönemi ile günümüz arasında adeta bir zaman köprüsü kurulmuş. Bunda en önemli etken, Sam Mendes ve oyunun yapımcılarının tarih boyunca diktatörlerin ve dikta rejimlerinin aslında aynı “çürümüş ve şeytani” değerleri paylaştığını gösterme kaygısı olmuş. Oyun tek arayla birlikte 3 saat 15 dakika sürüyor. Oyunu Kevin Spacey tek başına baştan sona taşıyor desem yanlış olmaz. Kevin Spacey dışında canlandırdığı karakterin adeta kimliğine bürünen başka bir oyuncu hafızamda pek yer etmedi. Kevin Spacey’nin III. Richard’ı raşitik ve kambur olarak 2.5 saati aşkın canlandırması hayret verici ve hayranlık uyandırıcı bir oyunculuk yeteneğinin ve emeğinin ürünü. Spacey’nin dışında Buckhingman rolündeki Chuk Iwuji’nin performasına dikkat. Bence, oyunun 3 can alıcı sahnesi var. Bunlardan biri oyunun henüz başında, diğer ikisi ise oyunun sonlarında. Her birini izledikten sonra Kevin Spacey ve diğer oyunculara hayranlığınız eminim benimki bir kat daha artacak. Bunlardan ilki, Richard’ın babasını ve kocasını öldürdükten sonra kral olmak için evlenmek için kandırdığı gelecekteki karısı ve İngiltere Kraliçesi olan Lady Anne rolündeki Annabel Scholey’nin Richard yani Kevin Spacey’nin yüzüne gerçekten tükürdüğü sahne. Kevin Spacey’nin tepkisizliği izlenmeye değer. Can alıcı sahnelerden bir diğeri savaş alanında III. Richard ile onu öldürerek VII. Henry olarak İngiltere Kralı olarak tahta geçen Richmond Kontu Henry (Amerikalı aktör Nathan Dorrow canlandırıyor) arasındaki kılıçla dövüş sahnesi. Ben, birisinden biri gerçekten bir kılıç darbesiyle yaralanacak diye bayağı korktum. En etkileyici sahne ise oyunun en sonunda. Oyundan sonra “O sahnenin fotoğrafını alabilir miyim?” diye sahne direktörüne sorduğumda, “Oyunun yönetmeni Sam Mendes, son sahnenin sürprizi kaçmasın diye o fotoğrafı kimseyle paylaşmıyor,” şeklinde bir cevap aldım. Bu karara saygı duyuyorum ve bu sahneyi İstanbul’da çıplak gözleriyle izleme fırsatını yakalayacak 4.000’e yakın Türk tiyatroseveri şimdiden çok şanslı ilan ediyorum.