Kastamonu'da başlayıp, İstanbul'un Balat semtine uzanan bir 'ekmek kavgası' öyküsü Mustafa Bardakçı'nınki. Kendisi bugün Türkiye'nin en kıdemli piyano tamircilerinden. İlkokul mezunu... Ve bu her haliyle 'aristokrat' pozlar veren kadim enstrümanın doktoru olmuş yıllar içinde. Derdinden, dilinden çok iyi anlıyor. Çocuğu gibi görüyor her tamir ettiği piyanoyu. 52 yıldır piyano tamir ediyor ve piyano akordu yapıyor. Çankaya Köşkü'ne, Atatürk'ün 1932'de getirdiği Berlin yapımı C. Bechstein "tam kuyruk", 200 yıllık konser piyanosunu da o tamir etti, Dolmabahçe Sarayı'nda bulunan Sultan Abdülmecit'in 1873 yapımı piyanosunu da...
Emekle, çıraklıkla, her şeyden önemlisi mesleğine olan aşkla bugünlere gelen ve kalan son ustalardan.
Peki, Bardakçı'nın piyanoyla, piyano tamiri işiyle tanışması nasıl olmuş?
Öyle hemen piyanoya dokunmazmış eski çıraklar, pek çok zanaatta olduğu gibi: "1967'de kardeşlerimi yanıma alıp İnebolu'dan İstanbul'a teyzemlerin yanına geldik. Eniştem Türkiye'nin sayılı piyano tamircilerindendir. Şişhane'de onun dükkanında başladım çıraklığa aynı yıl. Piyano nedir diye sorsalar cevap veremezdim. Öyle hemen piyanoya dokunmadık. Takımları çıkar, kaldır derken 1967'den 1974'a kadar eniştemle çalıştım. Akabinde evlendik. İşte Fener'de Modina Caddesi'nde dükkan açtık. Tam 52 sene oldu. Çalmasını bilmem ama derdinden dilinden anlarım. Parçalarına ayırıp yeniden birleştiririm icabında. Beş bin parça vardır bir piyanoda."
Uzunca bir süredir ise Ayvansaray'da dükkanı. Bardakçı'ya göre piyano tamirinde vernik sadece bir süs değil hayat meselesi: "Piyanonun içinde tiz, çelik teller, solda bas bakır teller vardır. Bu tellerin karşısında ses çıkmasını sağlayan göğüs vardır. Piyanonun iç kısmında tellerin gergi yapıldığı yerin tam karşısında armoni tahtası dediğimiz bölüm vardır. Teller gerildiğinde o yankı armoni tahtasına çarpıp dışarı ses veriyor. Armoni tahtası ne kadar iyi verniklenirse o kadar iyi ses verir piyano."
AKORDUN DA USTASI
Mustafa Usta, piyano akordu gibi zor bir alanda da sayılı isimlerden. Diğer enstrümanlardan daha ince işçilik gerektiriyor bu iş. Uzun vakit alıyor ayrıca. Duyarlı bir kulak kulak ve bilek gücü gerektiriyor. Piyano akordunu ve bakımını yaptığı ünlü piyanistlerin listesi uzun. İdil Biret de var bu listede, Anjelika Akbar da, Kerem Görsev de, rahmetli Melih Kibar da...
Peki, piyanonun iyisi nasıl olur? Hayatını bu enstrümana vakfetmiş ustanın tabii ki bu soruya da cevabı var: "En iyileri Alman piyanolarıdır. Piyanonun anavatanı orası zaten. Amerikan piyanolarını sesi daha çok caza yakın. Benim gönlüm 100 yılın üstündeki kuyruklu piyanolardan yana. Çünkü onlar kulağı okşayan daha doğal bir sese sahip."
Bardakçı mesleğe ilk başladığı yıllarda bir piyano tamire geldiğinde "Acaba hangi Rum ailenin piyanosu diye düşünülürdü" diyor ve ekliyor...
"O aileler şimdi yaşlandı. Çoğu gitti... Azınlıklar piyanolarını sattılar. Şu anda çok piyano var... Kimisi piyanosu var desinler diye satın alıyor, kimisi altı yaşındaki çocukları öğrensin diye, kimisi dekor olarak... Ama geçmişe göre bugün çok büyük bir talep var."
PADİŞAH PİYANOSU POLİS ESKORTUYLA DÜKKANA GELDİ
Mustafa Bardakçı, Padişah Abdülmecid'in 1873 yapımı piyanosunu nasıl tamir ettiklerini şöyle anlatıyor: "Piyano savaş zamanı İstanbul'dan Sinop'a götürülmüş ve orada başka diğer antikalarla mağaralarda saklanmış. Müthiş hasar görmüş. Yanlış tamirlerden dolayı da çok hasarı vardı.
Piyanonun tellerine vuran keçe tokmaklar üzerine çuha gerilir. Onun üzerine normal bir çuha gerip bildiğimiz dosya teliyle tutturmuşlar. Askerler çivilerle üzerine çizgi atıp şafak saymışlar. Şu an öyle bir konsol 30-40 bin euro, bir padişahın da piyanosu olduğu için ayrıca değerli. Bize beş imzayla teslim ettiler.