Topkapı Sarayı
Fatih Sultan Mehmet'ten Sultan Abdülmecit'e kadar yaklaşık 400 yıl Osmanlı Devleti'nin idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılan aynı zamanda padişahın ikametgahı olan Topkapı Sarayı Müzesi, bayramın ilk günü 13.00-19.00 saatleri arasında açık olacak. İstanbul'da yerli ve yabancı turistlerin en fazla ilgi gösterdiği ve ziyaretçi rekorları kıran tarihi mekanların başında gelen saray, arife günü ile bayramın 2 ve 4. günü 09.00-19.00 arasında gezilebilirken, bayramın 3. günü olan 13 Ağustos'ta ziyarete kapalı olacak.
Topkapı Sarayı
Avrupa porselenleri ve camları, bakır ve tombak mutfak eşyası, Çin ve Japon porselenleri, gümüşler, Hırka-i Saadet Dairesi ve Kutsal Emanetler, İmparatorluk Hazinesi, İstanbul cam ve porselenleri, padişah elbiselerinin yanı sıra portreleri ve özel resim koleksiyonlarının da görülebileceği, 700 bin metrekarelik alanı kaplayan saray, her yıl artan bir şekilde Türk ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini görüyor.
Dolmabahçe Sarayı
Milli Saraylara bağlı Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu Kasrı, Beykoz Mecidiye Kasrı, Ihlamur Kasrı, Maslak Kasrı, Yıldız Şale Köşkü, Aynalıkavak Kasrı, Florya Atatürk Deniz Köşkü, arife günü ile Kurban Bayramı'nın üçüncü ve dördüncü günü ziyaret edilebilecek. Müzeler, bayramın birinci ve ikinci günü ziyarete kapalı olacak.
Dolmabahçe Sarayı
Ana yapısı dışında on altı ayrı bölümden meydana gelen ve 110 bin metrekarelik alanda ziyaretçileri ağırlayan Dolmabahçe Sarayı, 09.00 - 16.00, Milli Saraylar bünyesindeki diğer saray, köşk ve kasırlar da 09.00-17.00 saatlerinde gezilebilecek.
Beylerbeyi Sarayı
T.C. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına bağlı Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı padişahlarının sayfiye mekânı olarak ve bunun yanısıra yabancı devlet başkan ya da hükümdarlarının ağırlanacağı bir Devlet Konukevi olarak düşünülmüş ve devrin Padişahı Sultan Abdülaziz'in (1861-1876) isteği üzerine inşa edilmiştir. Saray'ın inşasına 6 Ağustos 1863 tarihinde başlanmış ve 21 Nisan 1865 Cuma günü, yapılan bir törenle resmen kullanıma açılmıştır.
Küçüksu Kasrı
Boğaziçi'nde, Küçüksu ile Göksu Derelerinin arasındaki alanda bulunan Küçüksu Kasrı'nın bulunduğu yörenin yerleşim tarihi Bizans dönemine dek inmektedir. Osmanlı döneminde padişahın has bahçelerinden biri olan Küçüksu ve çevresini, Sultan IV. Murad'ın (1623-1640) çok sevdiği ve buraya "Gümüş Selvi" adını verdiği bilinmektedir.
Küçüksu Kasrı
17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda "Bağçe-i Göksu" adıyla geçen yörede, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yoğun bir yapılaşma izlenmektedir. Sultan I. Mahmud (1730-1754) döneminde Divitdâr Emin Mehmed Paşa, padişah için bu Hasbahçe'nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan II. Mahmud (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmıştır. Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemi, özellikle saray ve kasır mimarlığında Batılı biçimlerin tercih edildiği yıllardır. Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe ve Ihlamur yapılarında olduğu gibi Küçüksu Kasrı'nın bulunduğu alanda da eski ve ahşap yapıyı yıktırarak, yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır.
Beykoz Mecidiye Kasrı
Osmanlı devrinden kalan ve Dolmabahçe ile Beylerbeyi Saraylarından da önce yaptırılan Beykoz Mecidiye Kasrı, İstanbul'un eski kasırlarındandır.
Boğaz'ın Asya kıyısında, Beykoz'da, Hünkâr İskelesi mevkiindedir. Beykoz Mecidiye Kasrı, Boğaziçi'nin ilk kâgir ve yeni üslûpta inşâ edilmiş, mimarî özellikleriyle sanat değeri olan bir yapıdır.
Beykoz Mecidiye Kasrı
Beykoz Mecidiye Kasrı, Sultan Abdülmecid için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından 1845 yılında yaptırılmaya başlanmış ve paşanın ölümü üzerine, 1854'te oğlu Said Paşa tarafından tamamlatılarak padişaha hediye edilmiştir.
Sultan Abdülmecid'e ithafen Mecidiye Kasrı olarak da anılan yapı, denizden başlayarak kat kat setler halinde yükselen bir peyzaj düzenlemesine sahip koruparkın tepe noktasında yer alır. Yapıldığı ilk yıllarda Sultan tarafından bir biniş kasrı olarak günlük konaklamalarda, sonraki dönemlerde ise yabancı devlet erkânı ve elçi ağırlamada kullanılmıştır.
Ihlamur Kasırları
Beşiktaş, Yıldız ve Nişantaşı arasında kalan Ihlamur Vadisi'nin, 18. yüzyılda, Tersâne Eminlerinden Hacı Hüseyin Ağa'ya ait olan ve bu yüzden "Hacı Hüseyin Bağları" adıyla tanınan bir mesire yeri olduğu bilinmektedir. Sultan III. Ahmed (1703-1730) döneminde Padişah'a ait bir "Hasbahçe"ye dönüştürüldüğü halde 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar "Hacı Hüseyin Bağları" olarak bilinen bu alan, Sultan I. Abdülhamid (1774-1789) ve Sultan III. Selim (1789-1807) dönemlerinde de ilgi çekmiştir. Sultan Abdülmecid'in (1839-1861) Osmanlı tahtına geçmesiyle birlikte, Ihlamur Mesiresi'nin bulunduğu bu alanda Ihlamur Nüzhetiye" kimi zaman da "Ihlamur Kasırları" adıyla anılmıştır.
Maslak Kasırları
Levent ve Ayazağa semtlerini birbirine bağlayan ana yolun sağında bulunan Maslak Kasırları'nın yer aldığı çevrede ilk yapılaşmaların, Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde başladığı, bölgenin sultanlara ait bir av ve dinlenme yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu yıllarda tarih sahnesine çıkan ve bölgeye özel bir konum kazandıran Maslak Kasırları'nın ne zaman ve kim tarafından yaptırıldıkları tam olarak saptanamamakla birlikte, büyük bir bölümü Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemine tarihlenmektedir.
Maslak Kasırları
Şehzadelik yıllarında Sultan II. Abdülhamid'e (1876-1909) tahsis edilmiş olan Maslak Kasırları, Sultan'ın Osmanlı tahtına çağrılmasına tanık olmuştur ve bu yönüyle Osmanlı tarihi açısından özel bir önem taşımaktadır.
Yıldız Şale Köşkü
Beşiktaş, Ortaköy ve Balmumcu arasında, Boğaziçi'ne egemen bir konumda 500.000 m2lik bir alanı kaplayan Yıldız, yerleşim tarihi Bizans dönemine dek inen bir koruluktur. İstanbul'un fethinden sonra "Kazancıoğlu Bahçesi" adıyla anılan bu koruluk, büyük bir olasılıkla Sultan I. Ahmed (1603-1617) döneminde, Padişah'ın "Hasbahçe"leri arasına katılmıştır. Sultan IV. Murad (1623-1640) ve III. Selim (1789-1807) dönemlerinde de ilgi gören bu çevre; III. Selim'in, annesi Mihrişah Valide Sultan için "Yıldız" adıyla yaptırdığı bir köşkten dolayı bu ad ile anılmaya başlanmıştır.
Yıldız Şale Köşkü
Sultan II. Mahmud (1808-1839), Sultan Abdülmecid (1839-1861) ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde eklenen köşk ve kasırlarla gelişen buradaki yapılar topluluğu; Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde yapılan binalarla Yıldız Sarayı adını alarak, İmparatorluğun Eski Saray, Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı'ndan sonra dördüncü yönetim merkezi olmuştur.
Aynalıkavak Kasrı
17. yüzyıldan itibaren Haliç kıyılarını süsleyen ve günümüzde Aynalıkavak Kasrı adıyla tanınan yapı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde "Aynalıkavak Sarayı" ya da "Tersane Sarayı" olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir. Tarihsel kaynaklardan, yörenin Bizans döneminde de imparatorlara ait bir dinlenme yeri olduğu anlaşılmaktadır.
Fatih Sultan Mehmed'in (1444-1481) İstanbul'u fethinden sonra, Osmanlı sultanlarının da ilgisini çeken bu büyük koruluk, bölgede kurulan Osmanlı Tersanesi'nden dolayı "Tersane Hasbahçesi" adıyla anılmaya başlamıştır. Hasbahçe'deki ilk yapılaşmanın tarihi Fatih Sultan Mehmed dönemine dek inmekte, burada inşa edildiği kesin olarak bilinen ilk kasır ise Sultan I. Ahmed (1603-1617) dönemine tarihlenmektedir. Tarihsel süreç içinde padişahların yaptırdığı kasırlarla gelişen ve "Tersane Sarayı" olarak anılan bu yapılar topluluğu; 17. yüzyıldan başlayarak "Aynalıkavak Sarayı" olarak da adlandırılmıştır.
Florya Atatürk Deniz Köşkü
Marmara Denizi kıyısında, Yeşilköy ile Küçükçekmece arasında bir yerleşim bölgesi olan Florya'nın 19. yüzyılda sönük bir avcı uğrağı konumunda olduğu bilinmektedir. Atatürk'ün buraya olan ilgisiyle önem kazanan Florya giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüştür. Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından 1935 yılında açılan proje yarışmasını kazanan mimar Seyfi Arkan'a yaptırılan köşk, yazlık bir konut olarak deniz tabanına çakılan sütunlar üzerine yapılmış ve karaya bir köprüyle bağlanmıştır.
1935 yılı 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılan köşkte Mustafa Kemal Atatürk, 1936 yılının Haziran ve Temmuz aylarında burada yaşamış, siyasî ve bilimsel toplantılar için köşkü özellikle kullanmış, aralarında İngiliz Kralı VIII. Edward ve Madam Simpson'un da bulunduğu devlet konuklarını burada ağırlamıştır.
İstanbuk Arkeoloji Müzesi
İskender Lahdi ve Kadeş Anlaşması'nın da aralarında bulunduğu pek çok önemli esere ev sahipliği yapan İstanbul Arkeoloji Müzesi, Kurban Bayramı'nın birinci günü olan 11 Ağustos'ta 13.00-18.00 arasında ziyarete açık olacak.
Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ayrı müzeyi bünyesinde bulunduran mekan, bayramın ikinci günü kapalı olacak, arife günü ile 13-14 Ağustos tarihlerinde ise 09.00-18.00 arasında ziyaret edilebilecek.
Eski Şark Eserleri Müzesi
Eski Şark Eserleri Müzesi koleksiyonları, Anadolu ve Mezopotamya'nın Yunan öncesi, Mısır ve Arap Yarımadası'nın İslam öncesi çağlarına ait eserlerinden oluşur. Bu eserlerin çoğunluğu 19. yüzyıl sonunda başlayıp, I. Dünya Savaşı'na kadar süren arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmış ve bu ülkelerin o zamanki hakimi olan Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a getirilmiştir
Ayasofya
Dünyanınj 8.harikası olarak görülen Ayasofya Dünya mimarlık tarihinin bugüne kadar ayakta kalmış en önemli yapılarından biridir. Ayasofya bayramın ilk günü 13.00-18.00, arife ile bayramın diğer günleri ise 09.00-18.00 arasında sanat ve tarih meraklılarıyla buluşacak.
Ayasofya
Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da inşa ettiği en büyük kilise olan ve aynı yerde üç kez inşa edilen Ayasofya, ilk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırıldı, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlandı. Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi gören Ayasofya'nın, mermer kaplı duvarları dışındaki tüm yüzeyleri birbirinden etkileyici mozaiklerle süslü.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilen Ayasofya, sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen yapılarından biri olarak bilinir.
Yerebatan Sarnıcı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından işletilen Yerebatan Sarnıcı, Miniatürk, Panorama 1453 Tarih Müzesi de bayramda ziyaretçilerini ağırlayacak.
Yerebatan Sarnıcı
Büyük Saray'ın su ihtiyacını karşılamak üzere Bizans İmparatoru 1. Jüstinyen tarafından 542 yılında yaptırılan Yerebatan Sarnıcı, bayramın ilk günü 13.00-18.30 arasında, diğer günler 09.00-18.30 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Sarnıç, suyun içinden yükselen mermer sütunlar arasındaki ihtişamından dolayı halk tarafından "Yerebatan Sarayı" olarak da anılıyor.