Kolu kırılan kardeşine destek amacıyla gittiği boks antrenmanında yeteneği keşfedildi. Busenaz Çakıroğlu ringe ilk çıktığı andan beri tutkuyla bağlandığı boksta, geçen hafta Avrupa Şampiyonu oldu. Milli boksörle konuştuk. Çakıroğlu'na yeni teklifler var: "Fenerbahçe taraftarları gel seni futboltakımında sol açığa alalım diyor"
Belarus'un başkenti Minsk'te düzenlenen 2019 Avrupa Oyunları'nda milli boksörümüz Busenaz Çakıroğlu, son şampiyon Rus Svetlana Soluianova'yı mağlup edip altın madalyaya sahip oldu. Bu gurur verici başarının ardından yurda dönen Çakıroğlu ile Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri'nde bir araya geldik. Başarılı sporcunun boksa başlama öyküsünden, Fenerbahçe ile yollarının kesişmesine, en büyük hayallerinden, öğretmenlik yapmasına kadar birçok mesele hakkında söyleştik...
- Taze bir şampiyon olarak duygularınızı öğrenerek başlayalım isterseniz, nasıl bir duygu Avrupa şampiyonu olmak?
- Aslında tam olarak ifade edemiyorum. Şampiyon oldum mu olmadım mı, rüyada mıyım diye hâlâ düşünüyorum. Genel olarak çok mutluyum.
- Ama sonuçta birinci oldunuz ve Türkiye'ye döndünüz. Tepkiler nasıldı?
- Ailemle çok duygusal anlar yaşadık. Sonra telefonum bir ara kitlendi. Fenerbahçe Boks Şubesi Sorumlusu Birol Topuz ile görüştüm. Daha sonra Türkiye Boks Federasyonu başkanımız ve spor bakanımız ile de konuştuk. Hoş, kiminle ne konuştun diye sorarsanız asla hatırlamıyorum...
ABLAM BENİ DÖVÜYOR!
- Peki, isterseniz filmi biraz başa saralım. Kendinizi nasıl ringde buldunuz?
- Benden bir yaş küçük erkek kardeşimin kolu kırıldı. Tam açıp kapatamıyordu kolunu. Fizik tedaviye gidiyordu. Dirseğinden çok ağır bir ameliyat geçirdi. Sonrasında spora yazdırmak istedi ailem. Ben de ona destek olup yanında durmak için başladım... Daha ortaokula gidiyordum. O zamanlar boksmuş,olimpiyatlarmış haberim bile yoktu. Gel gelelim kardeşimle boksa başladık, eldivenleri giyip antrenmanlar yaptık. Kardeşim akşam eve ağlayarak gitmeye başladı, annemlere "Ablam bana vuruyor, ablam beni dövüyor" diyordu. (gülüyor) O sıralarda antrenörüm aileme ulaştı, "Buse yetenekli bence kesinlikle boksa devam etmeli" dedi ve benim ringlerdeki maceram da başladı.
- Erkek kardeşiniz boksu bıraktı daha sonra değil mi?
- Evet, zaten severek yapmıyordu. Çok zıt karakterleriz onunla. Ama bana vesile oldu. Ki hâlâ söyler durur, "Benim sayemde şampiyon oldun" diye...
- 13 yaşında boksa başladığınızda, sınıftaki arkadaşlarınızın, erkeklerin sizden çekindiği oluyor muydu?
- Hani o yaşlarda bir "Sen bana 10 kere vur ben sana 1 kere vurayım" muhabbeti vardır ya, ben işte hep o 1 kere vuran taraftaydım.( gülüyor) Biraz soğuk, içe dönük birisiyim, bokstan önce de böyleydi bu. İnsanlarla çok konuşmazdım, boksa da başlayınca muhabbetim tümden bitti (gülüyor)...
- Şimdi de Fenerbahçe çatısı altındasınız. Nasıl kesişti yollar?
- Antrenörümle her zaman söylediğimiz şey "Bu işi en profesyonel şekilde yapmalıyız"dı. Bizim ülkemizde ne yazık ki ayrı bir doktor, fizyoterapist, masör bulunmuyor çoğunlukla amatör branşlarda fakat Fenerbahçe öyle değil. Teklifler de gelmeye başladı ve biz de en iyisini seçtik...
- "Hiç kızım senin ne işin olur boksla" gibi tepkilerle karşılaştınız mı?
- İlk başlarda, kadınlar boks yapar mı, ne gerek var; yüzün deforme olur, yapma etme gibi tepkiler ile karşılaşıyordum. Bunu çok yakın akrabalarımdan da duyuyordum. Ama son yıllarda bu algı yıkılmaya başlandı. Kulübümüzün toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda HeForShe hareketine dahil olması da bu anlamda önemli.
- Fenerbahçeli taraftarların da şampiyon olduktan sonra yoğun ilgisi olmuş galiba size...
- Evet... Instagram'dan çok mesaj aldım almaya da devam ediyorum. Hiç kötü mesajlar yok ne güzel ki... Fenerbahçe taraftarları da çok mutlu oldu. Hatta taraftarlardan "Bravo Busenaz, seni sol açığa alalım mı" diyen de var "İşte yıllardır aradığımız hırçın forvet" diyen de... (gülüyor) Kulüpte bir başarı elde edilince hemen futbolla bağlantı kuruluyor.
KEŞKE BABAM DA GÖRSEYDİ
- Boksa başladığınız dönemlerde babanızı da kaybetmişsiniz. Neler yaşadınız o dönemlerde?
- Babam vefat etmeden önce zaten üç yıldır tedavi görüyordu dolayısıyla üç yıldır bir anlamda evden uzaktaydı. Annem, kardeşim ve ben bir şekilde hayatımıza devam ediyorduk. O üç yıl boyunca ister istemez kendimizi hazırlamıştık. Tabii ne kadar hazırlarsanız hazırlayın başa gelmesi başka bir şey... Ama boksa başlamamla babamı kaybetmem arasında bir bağ yok. Bir yerdeki öfkemi başka bir yere yansıtmıyorum ki zaten boks bir öfke sporu değil. Onun haricinde zaten sağ olsunlar teyzem, dayım, anneannem bir gün olsun babamızın yokluğunu hissettirmediler. Şampiyon olarak eve döndüğümde de yanımdaydılar, tabii babam da bu günleri görsün çok isterdim.
DİĞERLERİ 1 SAAT ÇALIŞTIYSA BEN 3 SAAT ÇALIŞTIM
- En büyük hayalinizi sorsak?
- Bizim en büyük hayalimiz Tokyo 2020. Bunun için de yaklaşık beş yıldır çalışıyoruz. Çünkü olimpiyat gidebileceğin en son radde, daha üstü yok.
- Kendinizi hazır hissediyor musunuz peki olimpiyatlara?
- İlk sıralarda vize alabileceğimi düşünüyorum. İnat yaptım... Alamazsam yapamazsam diye düşünmek bile istemiyorum.
- Bir yandan da öğretmenlik yapıyorsunuz değil mi?
- Evet, bu yıl Sancaktepe FSM Ortaokulu'na atandım.
- Hem boks kariyerinizi hem de öğretmenliği aynı anda yürütmek zor olmuyor mu?
- Aslında çok da zor olmadı. Milli takımda olmadığım zamanlar okuldaydım. Sadece diğer sporcular günde bir saat çalıştıysa ben üç saat çalıştım. Zaten yüksek lisans ve doktora yapmayı da düşünüyorum. Eğitim hayatıma devam edeceğim.
ARTIK TOTEM YAPMIYORUM
- Boks dışında kalan yaşamınızda neler yapıyorsunuz?
-Vallahi boks dışında pek bir yaşamım yok... (gülüyor) Sabah idmanları 1.5 saat akşam idmanları da 2.5-3 saat sürüyor. O arada da yemek yiyip uyuyorum. Çok kalabalığı sevmiyorum. O yüzden ailem ve yakın birkaç arkadaşım ile vakit geçiriyorum. Kampta da yaptığım tek aktivite kitap okumak ya da dizi izlemek...
- Neler okuyorsunuz mesela?
- Şu anda Şeker Portakalı'nı okuyorum. Yine dünya klasiklerini de elimden geldiğince okuyorum.
- Peki ya Rocky, Milyon Dolarlık Bebek gibi boks filmleri hakkında ne düşünüyorsunuz bir boksör olarak?
- Tabii ki izledim bu filmleri ama herhalde bu sporun içinde olduğumdan pek ilgimi çekmiyor boks filmleri.
- Eye Of The Tiger gibi bir gaza gelme şarkınız var mı peki ya da başka totemler?
- Olmaz mı? Queen'in We Are The Champions şarkısını maçlardan önce 15 kere dinliyorum. (bu esnada telefonundan şarkıyı açıyor yine) Onun haricinde önceden çok fazla totemim vardı. Örneğin bir çorabı sürekli yıkayıp her maç giyiyordum. Ama bıraktım artık. Totemler de bozulabiliyor çünkü... - Artık çorap değiştiriyorsunuz yani... - (Gülüyor) Tabii artık her maça farklı çorap...