Sabah Gazetesi yazarı Erhan Afyoncu, bugün kaleme aldığı köşe yazısında Musk'ın sosyal medyada gündem olan tweet'ini değerlendirdi.
İşte Erhan Afyoncu'nun köşe yazısı:
Hammer'den Stefan Zweig'e kadar birçok Batılı tarihçi ve edebiyatçı, İstanbul'un fethinin son safhasını şu şekilde anlatır: Surların arasında dolaşan birkaç Türk askeri, Edirnekapı ile Eğrikapı arasında bulunan "Kerkoporta/ Cambazhane" denilen yayalara ayrılmış küçük kapılardan birisinin aklın alamayacağı bir unutkanlık yüzünden açık kaldığını görür. Diğer askerlere de haber verilir ve Türkler bu kapıdan girerek İstanbul'u fethederler. Herkesin unuttuğu bir kapı olan Kerkoporta, yani küçücük bir rastlantı sayesinde dünya tarihinin gidişi değişmiştir.
Elon Musk'ın paylaştığı çizimde, yatmakta olan bir Bizans askeri "Kapıyı kilitledim mi?" diyor.
KAYNAKLARLA ÇELİŞİYOR
Bu bilgi sadece Dukas Tarihi'nde vardır ve Dukas kuşatma sırasında Midilli'dedir. İddiaları dönemin diğer kaynakları ile uyuşmaz. Dönemin Türk kaynakları ile Nicolo Barbaro, Halkondil, Jacopo Tedaldi, Kievli İsidoro, Sakızlı Leonardo Ubertino Puscolo, Tomaso Eparchos ve Nestore Iskinder gibi Batılı kaynaklar incelendiğinde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılmaktadır. Kaynaklara göre Türk askerleri yıkılmış büyük gediğin olduğu surlardan savaşarak girmişlerdir. Açık kapı söylentilerinin gerçekle alakası yoktur. Fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türklerin eline geçmesini küçümsemek için çıkarılmıştır. Bu rivayet Batı'da çok yaygındır. "Kapıyı kilitle, kapıyı açık bırakma" sözü de Avrupa'da deyim olmuştur. Ancak yerli ve yabancı tarihlerin çoğuna göre Türk askerleri bugünkü Topkapı'ya yakın bir yerden savaşarak şehre girmişlerdir.
SURLAR YIKILARAK GİRİLDİ Kuşatmanın ilerlediği günlerde Osmanlı toplarının çoğu Topkapı-Edirnekapı arasına kaydırıldı ve bu bölgeye yüklenilmeye başlandı. 29 Mayıs sabahı binlerce askerini arka arkaya şehit veren Osmanlı ordusu karşısında Bizans'ın dayanma direnci kalmamıştı. Şehre her taraftan saldırılıyordu. Ancak asıl savaş Topkapı-Edirnekapı arasındaki surlarda oluyordu. Fatih, şehrin en zayıf kısmı olduğunu anladığı Topkapı-Edirnekapı arasındaki surları günlerce süren top ateşiyle tahrip ettirmişti. Bu yüzden asıl hücum bu bölgeden yapılmaktaydı. Surlarda 20-30 metrelik gedikler meydana gelmişti. Topkapı'daki büyük burç da lağımla (yer altından kazılan tünelde barut patlatılması) tamamen yıkılmıştı. Dış surlar tamamen ortadan kaybolmuştu. Bizanslılar, kazıklar ve diğer malzemelerle gedikleri kapatmaya çalışmışlardı, ancak fazla fayda sağlamamıştı. Nitekim bu bölgenin ismi, surların toplardan ve atılan lağımlardan dolayı gördüğü tahribat yüzünden, fetihten sonra "Top Yıkığu Mahallesi" olarak anılmıştır.
Fatih, hücumun ağırlığını büyük gediğin olduğu Topkapı'dan (Saint Romanus) yapmaktaydı. Bir gülle parçası şehrin en önemli savunucularından olan Cenevizli Giustiniani'yi yaraladı. Adamlarının komutanlarını alarak Haliç'teki gemilerine gitmeleri, Bizanslıların son direncini de kırdı. Bu sırada Topkapı civarındaki surlara çıkan Türk askerlerini gören Bizanslılar, haykırarak şehrin iç kısımlarına doğru kaçmaya başladılar. Topkapı surlarında ardı ardına Türk bayrakları dalgalanır oldu. İstanbul bir anda "Şehir düştü, şehir düştü" sesleriyle çalkalanmaya başladı. Surlarda dalgalanan Bizans kartalı ve Aziz Markos'un aslanı bulunan bayrakların yerini Türk sancakları almıştı. Şehrin savunması çökmüştü. Binlerce Türk askeri içeriye girmeye başladı. Fatih ve askerleri, şehri açık bir kapıdan değil surları yıkarak fethetmişlerdi.