Referandum yolu açılınca hemen hemen tüm STK'lar konuştu, TÜSİAD suskun. Her fırsatta 'Demokrasi' diyen Başkan Boyner'e 'Niye sustunuz, ekseniniz mi kaydı?' diye sorduk... Boyner, 'Mahkeme kararı verdi. Bize söz düşmez' dedi. TÜSİAD dedikodularını hatırlattık, 'Kulağımı çeken var mı' diyorsanız, 'Kesinlikle yok' yanıtı aldık. DİLEK GÜNGÖR Her dönem demokratikleşmeyi savunan TÜSİAD, Anayasa Mahkemesi kararından sonra neden konuşmadı? Niye sustunuz? Paket gelince biz kapsamlı değerlendirme yaptık. Anayasa Mahkemesi'ne başvuru oldu, referanduma gidiliyor. Pakette değişiklik yok. Eski söylediklerimiz geçerliliğini koruyor. Ortada gerekçeli kararda yokken, Anayasa Mahkemesi'nin hukuki kararını değerlendirmek mütaala vermek TÜSİAD'ın görevi olduğunu dülşünmüyorum. TÜSİAD'ın önündeki demokrasi vizyonu bir paketin içeriğine kilitlenmemeli. 1990'lardan bu yana demokratikleşme üzerine çalışıyoruz. Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin genişletilmesi ile ilgili 25 Mart'ta ne söylediysek, 1998'de de aynı şeyi söyledik. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun başkanının Adalet Bakanı olması olmasıyla ilgili çekincelerimizi 1998'de de dile getirdik. Biz bugünün konjonktürü ile ilgili bir duruş ortaya koymuyoruz. Bu pakete evet demek hayır demek oyu şu mu tartışmalarına dahil olmayacağız. Yargı reformunu destekliyorsunuz. Pakette bunlar da var. Neden açık destek vermiyorsunuz? Bir 'hayır'cılar, bir 'evet'çiler var. Evet demenin de hayır demenin de farklı koşulları var. Karşımızda öyle bir paket var ki, biz baştan temel hak ve özgürlükler, ombudsman meselesi, pozitif ayrımcılık, memurlara sendikal haklar, YAŞ kararlarının yargıya açılması gibi konular... Türkiye'nin büyük bir ekseriyetinin hayır diyemeyeceği konular... Diğer taraftan yargının yapısıyla ilgili öneriler getiriliyor. Öte yandan, biz Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin bu kadar artırılmasını sakıncalı görüyoruz. Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçileceğini de koyarsak ciddi şekilde siyasileşmiş bir makamdan bahsediyoruz. Siyasi partiler yasasında değişiklik ve seçim barajının yüzde 10'un altına inmesini istiyoruz. Bir yandan demokrasi isteğiniz var, diğer yandan Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi siyasi anlama geliyor diyorsunuz. Çelişmiyor mu bu? Cumhurbaşkanı'nın mevcut sistemde halk tarafından seçiliyor olması, doğal olarak bu makamı siyasileştiriyor. Burada problem yok. Ancak Cumhurbaşkanı'nın mevcut yetki alanı düşünüldüğünde ve yürütmenin de başı olduğu varsayımıyla bu makamın daha da güçlendirilmesi, çoğulcu parlementer rejim anlayışı ile uyuşmuyor. Cumhurbaşkanı'na Anayasa Paketi ile verilen yetkileri kastediyorum. Biz başından beri görev alanı daraltılmış bir Cumhurbaşkanı makamının mevcut rejim tercihimize daha uygun olduğunu söyleyegeldik. Mustafa Koç'un 'Referandum ekonomiye yarar değil zarar getirir' açıklamalarından sonra siz 'Ekonomiye etkisi olmaz' dediniz. Fikir ayrılığınız mı var? Hayır böyle bir fikir ayrılığı yok. Mustafa Bey'in konuşmasına bakarsanız, Türkiye bir seçim trafiğine girdi. Gündem tartışmalara gebe gibi bir benzetme yaptı. Yoksa bizim referanduma karşı olmamız gibi bir şey söz konusu olamaz. Referandum meşrudur, meşruiyeti tartışılmaz. Bu tartışmalara katılmıyorum. Son dönemde sizin açıklamalarınızda çelişki görenlerin bir iddiası var: 'TÜSİAD'ın içinde yenilikçilerle, statükücular arasında bir kavga yaşanıyor.' Hatta Asım Kocabıyık'ın istifası da buna bağlanıyor... Ne diyeceksiniz? Yani 'Kulağımızı çeken var mı?' diye soruyorsunuz... Yok. Kesinlikle böyle bir şey yok... Belki eskiden demokratikleşme raporu sırasında eleştiriler oluyordu TÜSİAD içinde. Ama benim başkan olduğum 6 ay boyunca bu yönde bir eleştiri almadım, tepki olmadı... Açıklamalarınıza dernek içinden hiç mi tepki gelmedi? Negatif tepki hiç almadım, pozitif tepki aldım. O zaman dışarıya yanlış yansıyor. Belki siz farklı duyuyorsunuz ama her konuşmama her üyenin altına imza atması gibi bir şey yok tabii ki... Mutlaka farklı düşünenler de oluyordur ama yönetim kuruluna yetki veriliyor aykırı bir şey yaparsak üyelerin eleştirmeye hakkı var. Hem eleştiriye hem tekliflere açığız Eşiniz Cem Boyner konuşmalarınızı hazırlamaya yardımcı oluyor mu?.. Evde sürekli TÜSİAD konuşmuyoruz... Ama kendisi eşim aynı zamanda TÜSİAD'ın eski başkanı... Yardımcı olduğu zamanlarda oluyor ya da konuşmamdan sonra eleştirdiği zamanlar da oluyor... İlk baştaki açıklamalarınız ile son açıklamalarınız arasında çok fark var. Örneğin terör, demokratik açılım, eksen kayması gibi konularda... Terör konusunda 'silahlar sussun' dediniz, demokratik açılıma vurgu yaptınız. 'Terörle mücadele kararlılıkla sürmeli', sonra bu konuyla ilgili 'tutuklamalar üzüntü verici' açıklamanız oldu, 'Açılım toplumu bölüyor' dediniz... Bu açıklamalara bakınca... Sizde bir eksen kayması mı yaşanıyor?.. Biz açılıma hep destek verdik. Geçen yıl AK Parti, 'Bir açılım yapmak istiyoruz' dediğinde, 'Biz buna destek vermek istiyoruz' dedik. Terörle mücadele kararlılıkla devam etmeli dediğimde bu sadece silahla yapılmalı demiyorum. Devlet her noktada terörle mücadele yapmalı. Tek yol silah değil, demokratikleşme ve açılımın içinin doldurulması... Sizin yanlış anlamanız beni üzdü. Bu konuda çok netiz biz. Tutuklamalar konusunda Habur'dan sonra yaşanları kastettim. Orada kendilerine dokunulmazlık sözü verilen insanlar geldi. Türkiye'ye geldikten sonra suç işlememelerine rağmen bu insanlar tutuklandılar. Ben onlardan bahsettim. Açıklamalarınız PKK'nın haber ajansı diye nitelenen Fırat News'te de destek buldu... Yapacak bir şey yok. Bir takım mayınlara basıyorsanız bazı şeyleri göze alacaksınız. Benim o konuda sıkıntım yok. Peki Sedat Aloğlu'nun açıklamaları... Orada söylenen bölgesel özerklik konusuna siz nasıl bakıyorsunuz? Her üyemizin fikrine saygı duyarız. TÜSİAD'ın bir fikri yok ama bana göre, böyle bölgesel özerklik diye çözüm olmaz. Türkiye hergün şehit verdikçe, (neticede PKK'lı çocuklar da TC vatandaşı) ölü sayısı arttıkça zihinlerde bölünme çoğalıyor.