Slovenya'nın başkenti Lubliyana'dan yaklaşık saatlik bir araba yolculuğuyla ulaşabileceğiniz Bled Gölü ve gölün ortasındaki Bled Adası, doğasıyla büyülüyor. Alp Dağları eteğinde yer alan doğa harikası Bled Gölü'nün ortasındaki bu ufacık ada, görenleri adeta mest ediyor. Temiz havası, yemyeşil dağ manzaralarıyla kendinizi rüyalar aleminde hissetmenize neden olan Bled Adası sayesinde Slovenya'ya aşık olmamak elde değil. Her açıdan farklı, eşsiz bir manzaraya sahip Bled Gölü, aslında Buzul Çağı'nda oluşmuş bir göl. Bu nedenle adada tarih öncesi zamana ait insan izleri bulunmuş. 745 yılında paganizimden Hıristiyanlığa geçiş yapan ada, kilisesi, 99 basamağı, ilginç inanışları ve rivayetleriyle ilgi çekiyor. Örneğin damadın gelini 99 basamak kucağında sessizce taşımasının, yeni çiftlere şans getireceğine dair bir inanış var. Ayrıca ziyaretçiler sıklıkla iyi şans dilemek için adada yer alan kilisenin zilini çalıyor. Tarihi 11.yüzyıla uzanan Slovenya'nın en eski kalesi olan Bled kalesinin efsanesi ise şöyle... 16.yüzyılda kale, Hartman Kreigh adında bir adam tarafından katı bir şekilde yönetiliyormuş. Kreigh'in bir gün hiç iz bırakmadan kaybolmasının ardından karısı, bütün altın ve gümüşlerini bir araya getirerek, kocasının anısına, adadaki kilise için bir çan yaptırmış. Ancak çanı adaya taşırken çıkan fırtına, kayıkçılarla birlikte çanı da suyun derinliklerine yollamış. Bu talihsiz olayı duyan Papa, Bled için bir çan yaptırmış. Rivayete göre rüzgarlı gecelerde, sabaha doğru, suyun altından orijinal çanın sesi geliyormuş. Gerçekliği tartışılır ancak ilgi çektiği gerçek! DÜNYANIN EN GÖRKEMLİ TAPINAK ŞEHRİ 'BAALBEK' Sami ırkından Akdenizli bir kavim olan Fenike ve Roma inanç kültürlerinin iç içe geçmesiyle oluşan ve uzmanlarca 'Dünyanın en görkemli tapınak şehri' olarak kabul edilen Baalbek kenti birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. AA'nın haberine göre Lübnan'ın doğusundaki Beka Vadisi'nde yer alan tarihi Baalbek tapınak şehri, son yıllarda bölgede yaşanan çatışmaların sona ermesinin ardından yeniden turistlerin ziyaret edeceği günleri bekliyor. Romalılar döneminde en görkemli zamanını yaşayan Baalbek, çok sayıda Roma imparatoru tarafından ziyaret edilmiş. Romalıların bu şehre neden bu kadar önem verdikleri ve inşası için neden bu kadar servet harcadıkları halen bilinmemektedir. Doğudan batıya giden ticaret yolunun önemli bir merkezi olan, antik çağın Roma'dan sonraki en önemli dini merkezi olarak kabul edilen ve tarih içerisinde savaşlar nedeniyle pek çok kez el değiştiren Baalbek; Bizanslılar, Selçuklular, Eyyubiler, Haçlılar, Moğollar, Memlüklüler ve Osmanlılar hâkimiyetine girmiş. Her medeniyetten şehre bir şeyler eklenmiş. Yaklaşık 2 bin tonluk işlenmiş taşları ve devasa sütunlarıyla, zamanının en önemli tapınak şehri Baalbek, tarihten günümüze uzanan tüm gizemli kalıntılarıyla günümüze ulaşmış. YAKLAŞIK 5 BİN YILLIK TAPINAK ŞEHRİ Yaklaşık 5 bin yıllık bir geçmişi olduğu tahmin edilen Baalbek, önce Fenikeliler, sonra Yunanlılar ve daha sonra da Romalılar tarafından kutsal bir mekan olarak kabul edilmiş ve burada önemli eserler inşa edilmiş. Fenikeliler, en güçlü tanrıları olan 'Baal' adına şehre Baalbek ismini vermişler. Daha sonra Yunanlılar tarafından Heliopolis yani Güneş Şehir adını almış. Akabinde yeniden Baalbek adını alan şehir, farklı tanrılara adanmış tapınaklarıyla pek çok din için bir merkez işlevi görmüş. Yaklaşık iki asır boyunca inşası sürdüğü tahmin edilen şehir, Fenike ve Roma inanç kültürlerinin iç içe geçmesi ile oluşmuş. Sırasıyla Baal, Zeus ve Jüpiter adına kurulan şehir, Romalıların çok tanrılı inanış sistemini bırakmasından sonra önemini yitirmiş. İslamiyet'in ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra 637 yılında Ebu Ubeyde bin Cerrah tarafından İslam topraklarına katılan şehir, 1100'lü yıllarda haçlılar ile Müslümanlar arasında büyük savaşlara sahne olmuş. Şehir, en büyük zararı Haçlılar tarafından ele geçirildiği dönemde görmüş. Baalbek, 1500'lü yıllarda Osmanlı hakimiyetine girmiş. O tarihteki kayıtlara göre şehrin en büyük tapınağı olan Jüpiter başta olmak üzere çoğu eser yıkılmış durumdaydı. Osmanlı idaresi 1900'lü yıllarda Almanlara verdiği araştırma izninden sonra şehrin toprak altındaki büyük bölümü yeniden ortaya çıkarılmış. I. Dünya Savaşı'nın akabinde bölge Fransızların eline geçmiş ve Fransız araştırmacılar bölgedeki kazı çalışmalarına devam etmiş. 1984 yılında ise UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Lübnan ile İsrail arasında 2006 yılında yaşanan savaşta, İsrail'in Baalbek şehrini bombalaması sonucu şehir mimarisi, son bir kez daha zarar görmüş. ŞEHİRDE 3 BÜYÜK TAPINAK BULUNUYOR Baalbek şehrinde, farklı dönemlerde ve farklı dinler için yapılmış irili ufaklı onlarca tapınak yer alıyor. Bunların en çok bilineni ve şehrin üç büyük tapınağı olan Jüpiter, Baküs ve Venüs... DÜNYANIN EN UZUN SÜTUNLARI Baalbek şehrinin tam merkezindeki en büyük Jüpiter tapınağı 22 metre yüksekliğindeki 84 devasa sütunundan günümüze sadece 6'sı ayakta kalabilmiş. Söz konusu sütunlar halen dünyanın en uzun sütunları olarak kabul ediliyor. Çok büyük taşlardan inşa edilen bu tapınak için 300 tonluk sütunların Mısır'dan getirildiği tespit edilmiş. Jüpiter tapınağının temelinde bulunan dev anıt taşlarının tapınağa nasıl taşındığı ve nasıl işlendiği ise bilinmiyor. Antik dönemde yapılmış ve günümüze kadar sağlam kalmış Roma tapınağı olan Baküs, halen modern mimarlar için bir esin kaynağı olamaya devam ediyor. 18 metre uzunluğunda ve 46 sütunu bulunan antik çağın devasa yapısı Baküs, günümüzde varlığını koruyarak ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Şehrin giriş kısmında yer alan Venüs tapınağından ise günümüze çok az bir bölümü ulaşmış durumda. DÜNYANIN EN BÜYÜK TAŞ BLOKLARI BAALBEK'TE Şehrin bazı bölümlerinin temelinde kullanılan yaklaşık 500 ton ila bin 100 ton ağırlığındaki taşların ne kadar derine indiği henüz belirlenememiş. Antik kentte son olarak M.Ö 27 yılına ait olduğu tahmin edilen devasa 'Hamile Kadın Taşı' adlı bin tonluk yekpare taş bloğu ve insan eli ile işlenmiş dünyanın en büyük bin 650 tonluk taş bloğu bulunmuş. Bu taşların işlenmesi ve taşınması üzerine günümüz bilim dünyası, halen net bir cevaba ulaşmış değil. Günümüzde Romalılardan önce yapılan tapınakların ve eserlerin neredeyse tamamı yıkılmış ve yok olmuş. Şehrin altında bulunan ve bir kısmı müze olarak kullanılan labirentler, şehrin görkemini bir kez daha gözler önüne seriyor. AYASOFYA'NIN TEMELİNDE BAALBEK'TEN GETİRİLEN TAŞ BLOKLAR KULLANILMIŞ Araştırmacılara göre, Baalbek şehri önemini yitirdikten sonra buradaki onlarca büyük taş bloğu ve devasa sütunlar, dünyanın farklı bölgelerinde inşa edilen dini merkezlere götürülmüş. Ayasofya'nın temelinde, Baalbek'ten getirilen taş blok ve sütunların kullanıldığı biliniyor. Dünyanın 'en büyük', 'en eski' ve 'en gizemli' tapınak şehri gibi nitelemelerle anılan Baalbek, Lübnan'ın başkenti Beyrut'un 86 kilometre doğusunda yer alıyor. 100 MİLYON DOLARLIK TERK EDİLMİŞ OTELİN İÇİNİ GÖRÜNTÜLEDİ 2014 yılından beri dünya turunda olan ve yaşadıklarını YouTube hesabından paylaşan vlogger Emre Durmuş Bali Adası'ndaki terk edilmiş bir otelin içini görüntüledi. Durmuş'a göre yapımı için 100 milyon dolar harcanan otelin hikayesi bir hayli ilginç... Çünkü bölge halkı 15 yıldır kapalı durumda olan otelin perili olduğuna inanıyor! Bali Adası'nda hakim olan din Hinduizm. Dolayısıyla orada yaşayan halk, ruhsal olaylara çok önem veriyorlar. Söylentilere göre zengin bir iş adamı buraya Bali'nin en lüks otelini yaptırmak istiyor. Ancak otelin yapımı sırasında pek çok kişi cinayete kurban gidiyor. Dolayısıyla bu otelin adı bir anda perili ve cinli otel olarak anılmaya başlıyor. Normalde bu otelin kapatılması olarak 2003'teki depremler ve yaşanan terör olayları gösteriliyor. 2002 yılındaki terör olaylarından sonra turistler Bali'den ayağını kesiyor. Oteli yaptıran iş adamı hapse girince de otel öylece kaderine terk ediliyor. Ancak söylentiler nedeniyle, otelin kapatıldıktan sonra başka bir amaçla kullanılmamış olabileceği düşünülüyor. 90'lı yıllarda yapıldığı tahmin edilen ve 2003 yılından beri kapalı olan otele günümüzde bölgeyi ve otelin hikayesini ziyaret edenler dışında başka kimse uğramıyor. İşte çürümeye terk edilen otelden görüntüler...