ARAP DÜNYASINDA TANSİYON YÜKSEK Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması üzerine oklar Suudi Arabistan'a çevrildi. Batı'nın bilhassa da İngiltere'nin Riyad yönetimine yönelik sert tepkileri var. Arap dünyasında özellikle Katar'la Suudi Arabistan arasındaki tansiyon da bu gelişmeyle birlikte doruğa çıkmış durumda. İki ülkenin medya organlarında da karşılıklı yayınlarla tırmanan bir kriz ortamı var. Kaşıkçı meselesinde krizin tarafları kimler, kim neyle suçlanıyor, bu krizden kimler neyin hesabını yapıyor, Taha Dağlı sabah.com.tr için yanıtladı. SUUDİ ARABİSTAN KAŞIKÇI İÇİN NE DİYOR? Riyad yönetimine göre 2 Ekim'de başkonsolosluğa giren Cemal Kaşıkçı'nın başına hiçbir şey gelmedi. Oysa Kaşıkçı binaya girdikten sonra bir daha görülmüyor. Buna rağmen Riyad ısrarla suçlamaları reddediyor. Ama bir izahat getiremiyorlar. Suudi Arabistan bu krizin Katar merkezli olduğunu iddia ediyor, Katar tarafından hedef olduklarını söylüyorlar. SUUDİ ARABİSTAN'IN KARŞISINDA KİMLER VAR? Katar ile Suudi Arabistan uzun süredir krizde olan iki ülke. Kaşıkçı meselesi bu krizi daha da tırmandırdı. Katar'la birlikte Suudi Arabistan'ın daha önce hedef aldığı Yemen'deki, Mısır'daki, Tunus'taki, Suriye'deki Müslüman kardeşler ve onlara yakın gruplar da Cemal Kaşıkçı'ya sahip çıkıyorlar ve Suudi Arabistan'ın bu konuda hesap vermesini talep ediyorlar. Oysa Suudi Arabistan Kralı Selman tahta çıktıktan sonra Müslüman Kardeşler ve Hamas'la ilişki içerisine girmiş, ama sonrasında BAE'nin müdahalesiyle ihvan yeniden hedef tahtasına oturtulmuştu. KATAR-SUUD MEDYA ÜZERİNDEN ÇATIŞMA HALİNDE Mİ? Suudi Arabistan kanalı Al Arabiya ile Katar merkezli El Cezire televizyonlarında ana gündem maddesi Kaşıkçı. Katar televizyonu El Cezire yayınlarında Suudi Arabistan'ı suçlarken, Suudi kanalı Al Arabiya hem Katar'a karşı suçlamalar yöneltiyor hem de Kaşıkçı meselesinde Riyad'ın masum olduğunu iddia ediyor. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN İKİ ÜLKE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Katar'ın El Cezire'si ile Suudilerin Al Arabiya televizyonlarının yayınlarını son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları üzerine inşa ettiğini görüyoruz. Erdoğan 'Kaşıkçı'nın başkonsolosluğa girerken görüntüsü var, çıkışı yok' deyip Suudi Arabistan'ın bu meseleye izahat getirmesini istemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o sözleri El Cezire ve ona bağlı yayın organlarında gün boyu klipler halinde defalarca yayınlandı. Erdoğan ayrıca Kaşıkçı'nın öldürüldüğünü doğrulamamıştı. Suudi televizyonu Al Arabiya da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözlerini yayınlarında ana başlık olarak kullandı ve 'Kaşıkçı öldürülmedi' tezlerine Erdoğan'ın açıklamalarından destek bulmaya çalıştı. KAŞIKÇI OLAYINDA TRUMP'IN ETKİSİ NE? Cemal Kaşıkçı Suudi yönetimine sert muhalefet eden bir gazeteci değildi. Asıl olarak Trump'ın Suudi Arabistan üzerindeki etkisini eleştiriyordu. ABD'de zaman zaman Trump'ın da tepki gösterdiği gazetelerden biri olan Washington Post'ta yazıyordu. Trump'ın Suudi yönetimiyle arası iyi ama son dönemde Aramco üzerinden bazı görüş ayrılıkları oldu ve Trump son bir ayda Kral Selman'ı petrol fiyatlarını düşürmesi konusunda 3 kez tehdit diliyle uyardı. Trump'ın Kral Selman'a yönelik tehditleriyle Kaşıkçı krizinin patlak vermesi arasında dikkat çekici bir zamanlama var. Çünkü tam bu tehditlerin hemen ardından Kaşıkçı ortadan kayboldu. KAŞIKÇI'NIN TÜRKİYE İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ NASILDI? Cemal Kaşıkçı Türkiye'ye mesafeli bir isim değildi. Türkiye'yi ara sıra eleştiren yazıları da vardı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Erdoğan'a destek çağrıları yaptı ama, FETÖ ile mücadele konusunda Türkiye'ye tepki gösteren bir makale de yazdı. Türkiye'de yatırımları olan ve veliaht prens Muhammed Bin Selman'ın yolsuzluk operasyonlarında hedef aldığı isimlerin başında gelen Velit Bin Talal da Kaşıkçı'nın patronuydu. Cemal Kaşıkçı'yı genel anlamda Suudi Arabistan menfaatleri çerçevesinde Türkiye ile ilişkileri destekleyen bir isim olarak tanımlayabiliriz. KAŞIKÇI'NIN MUHAMMED BİN SELMAN'LA ARASINDAKİ PROBLEM NEYDİ? Suudi Arabistan'da Kral Selman'ın oğlu Muhammed Bin Selman, Trump'ın gelişiyle ülkenin rotasını değiştirdi. Reform adı altında yaptıklarıyla Katar krizi, Hariri krizi gibi denklem değiştirecek eylemlere imza attı. Açıkçası BAE etkisindeki Muhammed Bin Selman, Trump ve damadı Kushner'in vaatleriyle Suudi Arabistan'da kendisine rakip olan herkesi tasfiye etti. Attığı bu adımlarla babasını bile zor durumda bıraktığını söyleyenler çoğunlukta. Kaşıkçı, Suudi Arabistan kraliyet ailesindeki bir çok önemli isim gibi Muhammed Bin Selman'ın Trump'ın etki alanına girmesinden rahatsızlık duyuyor ve bunu da dillendiriyordu. BATI'NIN ÖZELLİKLE DE İNGİLTERE'NİN SERT TEPKİSİ NEDEN? Batı dünyasında Suudi Arabistan'a en sert tepki İngiltere'den geldi. İngiltere Dışişleri Bakanı Suudi Arabistan'dan acil izahat istedi, 'Kaşıkçı yaşıyorsa onu televizyona çıkarıp, ispat edin' dedi. İngilizler, Suudi Arabistan'a bir süre verdi. Bu süre sonunda Kaşıkçı ile ilgili yeterli izahat yapılmazsa, İngiltere'nin Suudi Arabistan'a yönelik sert bir yanıt vermesi bekleniyor. KAŞIKÇI AİLESİNİN İNGİLTERE İLİŞKİLERİ Özellikle Rusya ile yaşadıkları ajan krizi sonrası Moskova'ya ceza kesen İngiltere'nin bu olayın ardından Suudi Arabistan'a yönelik sert bir karar alacağı muhtemel bir gelişme olarak yorumlanıyor. Kaşıkçı ailesinin İngiltere ile özel ilişkilerine vurgu yapılıyor. Bilhassa Cemal Kaşıkçı'nın yakın akrabası olan Prenses Diana kazasında ölen Dodi El Fayed bağlantısı da İngilizlerin bu meseleye ilgisini arttırıyor. Ve yine Cemal Kaşıkçı'nın yakın akrabası silah tüccarı ve dünyanın sayılı zenginlerinden olan Adnan Kaşıkçı'nın da İngiltere için önemli bir figür olduğuna dikkat çekiliyor. TÜRKİYE-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ ETKİLENİR Mİ? Açıkçası birileri Kaşıkçı kriziyle Türkiye'nin Suudi Arabistan'a yönelik sert tepki vermesini ve bu tepki sonucunda iki ülke arasında ciddi bir kriz olmasını hatta iplerin kopmasını amaçlıyor. Türkiye 2015'ten itibaren Suudi Arabistan'la ilişkilerini güçlendirdi. Trump'ın gelişiyle ilişki bozulmadı ama çok da genişlemedi. Türkiye Kaşıkçı konusunda sahip çıkıyor, uluslararası hukuk neyi gerektiriyorsa, diplomasi neyi gerektiriyorsa bu çerçevede adımlarını atıyor. KAYBOLDUĞU YER İSTANBUL OLSA DA... Ama şu unutulmamalı ki Kaşıkçı'nın kaybolduğu yer İstanbul'da olsa da, Suudi Arabistan'ın diplomatik dokunulmazlığının bulunduğu başkonsolosluğuydu. Suudi Arabistan'da bir yönetimsel travma yaşandığı gerçeği var. Ama Suudi Arabistan halkı ve hatta yönetim bazında önemli bir kanadın Türkiye'ye özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük saygı ve hürmeti olduğu da gerçek. Bu anlamda Türkiye dayatmalara pabuç bırakacak bir ülke değil. RİYAD YÖNETİMİNDEKİ ETKİN AZINLIK! Suudi Arabistan'da etkin bir azınlık var bu yüzden sadece Suudi Arabistan kaynaklı Türkiye karşıtı agresif tavırları görüp, diğer taraftan Türkiye'ye yönelik sevgi ve ilgiyi kenara itmek olmaz o nedenle Türkiye, Riyad yönetimindeki Batı etkisindeki gruplarla Suudi Arabistan'ı top yekun aynı kefeye koymayarak, doğru politika izliyor. KAŞIKÇI KRİZİNDE İRAN VE İSRAİL'İN TUTUMU? Suudi Arabistan batı etkisiyle bölgede agresif politika uyguladığından beri Katar ve İran'la ciddi kriz yaşıyor. İran'la zaten 1979'dan beri devam eden gerginlik bu dönemde iyice doruğa çıktı. O nedenle İran'ın bu meseleden memnuniyet duyduğunu görüyoruz. Öte taraftan Kaşıkçı krizinin doğuracağı olumsuz sonuçların her birinin bölgede en başta İsrail'in menfaatleriyle örtüştüğünü görmekte de fayda var.