Siyaset bilimci ve Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) Araştırma Direktörü Dr. François Burgat, aşırı sağ kanadın gittikçe arttığını ve yönetici seçkinlerin giderek daha fazla taviz verdiğini söyledi. Burgat, İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakılmasını ve Avrupa ideallerinin çöküşünü değerlendirdi.
"AVRUPA'DA NEFRET SUÇLARINA NEDEN İZİN VERİLİYOR?"
Burgat bu soruya : "Avrupa'da veya Batı'da genel olarak hegemonya durumunda olduğumuz bir dönemden uzaklaşıyoruz. Yeryüzünde başka kavimlerin de olduğu ve en azından evrensellik söylemine katkı sağlama hakları olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Biz bunu reddediyoruz. Bu bağlamda ben Avrupa'ya "yaralı dev" diyorum. Bu dev artık bir dev olmadığını hissediyor." şeklinde yanıt verdi.
"HER ZAMAN MÜSLÜMANLARA KARŞI"
"Nefret suçu nasıl ifade özgürlüğü ile bağdaştırılıyor" sorusuna yanıt veren Burgat: "Sosyal medyada "Şiddetimiz sembolik." diyorlar. Bu sözde "Şiddetimiz sembolik." bahanesinin sınırı nedir? Gerçek sınır çifte standarttır. İfade özgürlüğü kendisini tek bir tarafla sınırlamaz. Bahsi geçen ifade özgürlüğüyse hep aynı yönde. Her zaman Müslümanlara karşı." dedi.
"BATI'NIN SEÇİLMİŞ DUYARLILIKLARI MI VAR?"
Batı'nın çifte standardına ilişkin ise, Burgat: "Kur'an'a saldırarak Müslümanları incitmek istiyorlar. Böyle bir yaklaşımın ya da bahanenin sınırı ise uygulanan çifte standarttadır. Eşcinselliği, LGBT'yi veya Yahudileri kınayan bir gösteriyi asla yapamazlardı. İsviçre'de ve Fransa'da kamusal alanda Tevrat yakılmayacağını ifade ettiler. Bu durumun asıl yumuşak karnını ve bu yaklaşımın karanlık tarafını ifşa eden de budur. Bu seküler bir yaklaşım değil. Bu dinden kurtulmak isteyen birinin yaklaşımı değil. Korkarım ki bu durum, dünya üzerinde özellikle belirli bir toplumsal gruba karşı bir saldırı niteliğinde. Eğer bu "ifade özgürlüğü"nün onda biri hatta yüzde biri Tevrat'a karşı veya bir Yahudi'ye karşı yapılsaydı, anında suçlu ilan edilirlerdi. Anında ana akım medyada yasaklanırdınız." dedi.
"AVRUPA İDEALLERİNİN SONUNA MI GELİYORUZ?"
Burgat'ın bu soruya yanıtı "Maalesef evet" yanıtını vermek durumunda hissediyorum. Batı evrenselciliği, Batı kültürel hegemonyasıyla özdeşleştirildiği surette işlevsel olmuştur. Herkes İngilizce konuştuğunda ve herkes aynı kültürde birleştiğinde evrensel değerlerden bahsetmek kolaydır. Fakat asıl kültürel anlamda güç dengeleri bozulduğunda Avrupa'da durum ne olacak? Farklı sesleri kabul etmekte zorlanıyorlar. Bu sesler her ne kadar evrenselliğin gereklerine saygılı sesler de olsa katılımlarına izin verilmiyor. Bu nedenle oldukça kötümserim. Fransa dışından olaylara müdahil olduğumda çoğunlukla "Belki durumunuzun zor olduğunu düşünüyorsunuz ama inanın ki, bir Fransız vatandaşı veya Amerikan vatandaşı olarak benim durumum sizinkinden daha karanlık. Eğer Suriyeli, İranlı veya Yemenliyseniz hala bazı zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Fakat sizin toplumunuz doğru yöne doğru ilerliyor." diyorum. Fakat korkarım ki biz Batılılar son dönemde neredeyse geriye doğru gidiyoruz. Toplumlarımızın çeşitliliğini temsil etme becerimiz geriye doğru gidiyor. Beni karamsarlığa iten de bu." oldu.