Kıymetli Müslümanlar!
Oruç, sadece midemizi aç ve susuz bırakmak değildir. Oruç, aklımıza, ruhumuza ve bütün organlarımıza tutturulduğu zaman, gerçek anlamına kavuşur. İşte o zaman oruç, bedenimize sıhhat, gönlümüze sekinet verir.
Aklın orucu, Rabbimizin kudretini ve rahmetini tefekkür etmektir. İnsanı değersizleştiren her türlü kötü düşünceden uzak durmaktır. Dünyevî kaygıların, hırs ve ihtirasların esiri olmamaktır. Kalbin orucu, Allah ve Resûlü'nün sevgisinin önüne hiçbir sevgiyi geçirmemektir. Kalbi karartan kin, nefret ve haset gibi tüm kötü duygulardan arınmaktır.
Değerli Müminler!
Dilin orucu, yalandan, gıybetten, iftiradan, kötü ve kırıcı sözlerden uzak durmaktır. Hiç kimsenin şahsiyetine, onur ve haysiyetine dil uzatmamaktır. Kulağın orucu, kötü ve çirkin sözleri dinlememektir. Duyduğu her şeyi araştırmadan doğru kabul etmemektir. Allah Resûlü (s.a.s), bu hususlarda bizleri şöyle uyarmaktadır: "Yalanı ve işine yalan karıştırmayı terk etmediği sürece oruçlu kimsenin yemesini ve içmesini terk etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur."[3]