Anadolu’nun dört bir köşesinden taşı toprağı altın diye İstanbul’a koşan yüz binlerin, trenden iner inmez ilk gördüğü yerdir tarihi Haydarpaşa Garı... Sadece Kadıköy’ün değil İstanbul’un simgelerinden biridir. Sevenleri uğurlamanın, hasretlerin son bulduğu kavuşmaların adresidir. PROJE ALMAN MİMARLARIN İstanbul’un Anadolu’ya ve Ortadoğu’ya açılan ilk kapısı olan Haydarpaşa Garı, Padişah II. Abdülhamit tarafından 1906’da yaptırılmaya başlandı ve iki yıl içinde tamamlandı. Adını da III. Selim’in paşalarından olan Haydar Paşa’dan alır. Abdülhamit’e pek de şans getirmeyen gar, hizmete girdiği yıl padişah tahttan indirilir. Proje iki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından hazırlanır. Neo-klasik Alman mimarisi stilindeki bina, her biri 21 metre uzunluğunda bin 100 tane suya karşı izole edilmiş ahşap kazık üzerine inşa edilir. İnşaatta 2 bin 500 metreküp Lefke taşı, 13 bin metreküp beton, bin 140 ton demir, 520 metreküp kereste, 19 bin metre sert ağaç ve 6 bin 200 metrekare arduvaz çatı kaplaması kullanılır. BU YAŞADIĞI İLK HASAR DEĞİL Birinci Dünya Savaşı yıllarında gar deposunda bulunan cephaneliğe 1917’de yapılan sabotaj sonucu binanın büyük bir bölümü zarar görür ve onarım sonucu bugünkü haline gelir. 1979’da İstanbul’da yaşayanların yüreğini hoplatan Independente adlı tankerin patlaması sırasında, dönemin büyük vitray ustalarından Linneman’ın yaptığı kurşun vitrayların neredeyse tamamı hasar görmüş, güneşli günlerin öğleden sonralarında gara o muhteşem ışığı sağlayan vitraylar daha sonra yeniden onarılmıştır. 1983’ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır. 28 KASIM 2010 Kaynak yapılırken sıçrayan kıvılcımdan çıktığı sanılan yangın, kısa sürede çatıyı alevler içinde bıraktı. Deniz ve karadan müdahale eden itfaiye ekipleri, yangını 2 saatte kontrol altına aldı. Binanın çatısında bazı bölümler çöktü.