NİLÜFER ŞENSÖZ/SABAH İNTERNET Kuzey Kıbrıs sadece casinolardan, renkli gece hayatından ve 5 yıldızlı paketlenmiş güzelliklerden ibaret değil. Şayet neon ışıklarının sizi kandırmasına izin vermezseniz Akdeniz’in belki de en gizemli adasıyla tanışabilirsiniz. Kuzey Kıbrıs’ın en bilinmeyen yerlerinin başında ise Beşparmak Dağları’na gizlenmiş bir Köşk geliyor. Girne’den Güzelyurt’a giderken Beşparmak Dağları’nın bittiği yerde yeşiller içindeki Mavi Köşk, Türk Barış Kuvvetleri’ne bağlı askeri bölgenin içinde. Mavi Köşk’e girmek için sıkı bir kimlik kontrolünden geçiyorsunuz. Kontrolün ardından sağlı sollu ağaçlarla kaplı yolu aştıktan sonra Mavi Köşk’e ulaşılıyor. İki katlı Köşk, 1974 Kıbrıs Barış Harekatına kadar İtalyan asıllı ünlü Rum silah kaçakçısı Byron Pavlides'in hem aşk yuvası hem de mafya liderleriyle gizli toplantılarının mekanı olmuştu. Kıbrıs'ın ünlü din ve siyaset adamı Başpiskopos Makarios'un avukatlığını da yapan Byron Pavlides, gizli sığınağını 1957 yılında dağların arasında o dönemde yolun bile bulunmadığı bir yamaca yaptırdı. Evde neler yaşandığı, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından ele geçirilen Pavlides'in hizmetçilerinden öğreniliyor. Köşkün en önemli özelliklerinden biri yer altından bir kilometre uzaklıktaki İngiliz ailelerinin yazlıklarına kaçış tünelinin bulunması. 20 Temmuz 1974’ten kısa bir süre önce Barış Harekatı'nın gerçekleşeceğini öğrenen Pavlides, hangi yöne gittiğin görülmemesi için kaçış tünelini kullanarak bölgeden uzaklaşıyor. Tünel sistemini de kendi geçtikten sonra kuru patlayıcılarla imha ediyor. KANLI VADİ Pavlides, 4 dönümlük bir arazi üzerinde ve Akdeniz'e kadar olan bölgeye tepeden bakan bir yamaçta yer alan evin çevresine makinalı tüfek yuvalarının yer aldığı mevziler yaptırmış. Barış Harekatı sırasında Beşparmak Dağları'na yapılan hava harekatı sırasında bir grup Türk paraşütçü askeri köşkün altındaki ovaya inmiş, ancak Pavlides'in korumalığını yapan Rum askerlerinin ateşi altında çok sayıda şehit vermişler. Bu nedenle köşkün altındaki bölgeye Kanlı Vadi adı verilmiş. 13'ÜN GİZEMİ 2 katlı köşk 13 odalı. Bahçesindeki yüzme havuzunun her iki tarafında da 13'e fıskiye bulunuyor. Merdivenleri de 13 basamaklı. Köşkün krokisine tepeden bakıldığında hem 13 rakamına hem de tabancaya benzer bir şekil görülüyor. Pavlides'in mafya liderleriyle yaptığı toplantı odasındaki sandalye ise Papalık ve Vatikan armalarıyla dolu. Tahtı andıran sandalyenin sırtında özel bir baş koyma bölümü var. KLEOPATRA'NIN SÜT HAVUZU Mavi Köşk'ü gezdiğimiz sırada askeri personel tarafından anlatılmasa da kulaktan kulağa yayılan bazı hikayeler duyuyoruz. Bunlar arasında köşkün ikinci katında 2.5 metre çapında yarım metre derinliğinde bir süt havuzu bulunduğu da var. Köşke gelen kadınlı erkekli konukların Kleopatra’nın süt havuzu içinde rahatlıyorlardı. Köşke gelen ünlü misafirler arasında Sophia Loren'in de olduğu iddia ediliyor. ELMA OYUNU Mavi Köşk için anlatılanların şehir efsanesine dönüşmüş bir diğer hikaye ise şöyle: 'Pavlides kimi zaman köşkünde partiler verir. Ev sahibi partinin ilerleyen saatlerinde ikinci kattaki bahçeye bakan balkona çıkar ve ısırdığı bir elmayı yüzme havuzuna atar. Havuzdaki konuklar elmayı alabilmek için yarışır. Kim elmayı kaparsa Pavlides ile geceyi geçirir.' YATAK ODASINDA GİZLİ GEÇİT Köşk sahibinin yatak odasında yatağın hemen arkasında bir kapak bulunuyor. Bu kapağın gizli bir geçite giden bir bölüm olduğu söyleniyor. 7 AYRI NOKTAYI GÖREBİLECEĞİNİZ AYNA Evde çok sayıda günah çıkarma köşesi bulunuyor ve bu köşelerin birinde bulunan bir aynadan yedi ayrı noktayı görebiliyorsunuz. Günah çıkarma sırasında arkasını göremeyen Pavilides bu ayna sayesinde odanın tamamını ve arkasından gelebilecek tehlikeleri görebiliyormuş. BUKALEMUN DERİSİNDEN MASA İddiaya göre, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında Pavlides, bukalemaun derisi kaplı masası ve sandalyesinin iadesini ister. Karşılığnda ise 100 yıl boyunca köşkün bakımı için gerekli parayı vermeyi teklif eder. Türk Barış Gücü askerleri, silah kaçakçısının ısrarından şüphelenerek köşkün içindeki tüm eşyaları Türkiye'ye göndererek en küçük ayrıntısına varıncaya kadar inceletir. Pavlides'in Sicilya'da bir mafya toplantısında çıkan çatışmada öldüğü ve o güne kadar da Köşk'ün bakımı için para gönderdiği iddia ediliyor. Köşkün içerisinde dikkat çeken kırmızı, mavi, sarı olmak üzere üç farklı oda daha var. Kırmızı Pavlides'in mafya görüşmeleri için gelen arkadaşlarıyla toplantı yaptığı oda, mavi olağan misafirlerini ağırladığı oda, sarı ise misafir çocukların odası. Pavlides'in masası duvar kenarında bulunuyor. Kaçakçı Pavlides'in toplantıları buradan yönetme sebebiyse arkasından gelecek olan bir saldırıya maruz kalmamak. Bu arada alt kattaki yemek odasındaki her masa ve sandalye kırmızı, mavi ve sarı olarak boyanmış. Misafirlerin kaldıkları odanın rengi olan masadan başka masaya oturmasına izin verilmiyor. Evin içindeki düzenin böyle sağlandığı ifade ediliyor. Öte yandan buradaki Meryem Ana tablosunun dikkat çekici bir özelliği de var. Odanın neresinden bakarsanız bakın, gözleri size dönük. Köşkün bahçesindeki 'Aslanlı Çeşme'de ise sürekli şarap akıyormuş. Ayrıca Köşk'te dilek havuzu da bulunuyor. Köşkte ufak bir heykel bulunuyor. Ama özelliği itibariyle önemli bir görev üstleniyor. Yetkililer, bu heykelciğin olası bir deprem anında bütün köşk ahalisini uyarmak için kullanıldığını söylüyor. Eve gelen misafirler, eğer çocuğu varsa köşkün bu özel odasında ağırlanıyormuş. Depreme karşı evin en dayanıklı odası burası. Oda, raylı bir sistemle evden bağımsız hareket edebiliyor ve depreme karşı esnek. Burası ikinci katta bulunan dinlenme odası. Dinlenme odasının pencerelerinde yemyeşil ağaçlarla çevrili eşsiz bir manzaraya tanık oluyorsunuz. Köşkün ikinci katında bulunan dinlenme odasında, içine şarap veya başka bir içecekler konulan biblolar mevcut. Kadın misafirler kadın şeklindeki olan biblodan, erkek misafirler ise erkek şeklindeki biblodan içkilerini içerlermiş. Mavi Köşk'ün giriş katında köşkün tavernası bulunuyor. Eve gelen misafirler hangi renkli odada kalıyorlarsa tavernada o renkte bulunan masaya oturuyorlarmış. Pavlides'in misafirleri tavernada eğleniyor ve sirtaki yapıyorlarmış. Mavi Köşk paha biçilmez tablolar, biblolar, içki dolapları ve İran halıları bulunuyor. Köşkün bahçesinin en son noktasından manzara. Bu noktadan ilerideki bütün boğaz ve dağlar görünüyor. Buradan bütün alanı kontrol edebilen Pavlides'in silahları denize açılan bu boğazdan kaçırdığı söyleniyor. Pavlides, çok yakın bir arkadaşı olan bir mimara bu köşkü yaptırdıktan sonra köşkün yerinin kimseler tarafından bilinmemesi için mimarı öldürtüyor. Kaçakçının evinin bahçesinde tam ortsında konuştuğunuzda sesin yansımasını sağlayan küçük bir anfi-tiyatro bulunuyor. Makarios'un avukatlığını da yapan Pavlides'in sık sık burada sesinin mahkeme salonunda nasıl duyulduğunu ölçmek için prova yaptığı söyleniyor. Köşk'ten ayrılırken iki tarafı çam ağaçlarıyla çevrili yolda özellikle bahar aylarında yürümenizi tavsiye ederiz. Yol üzerinde yeşillikler içinde orkidelere rastlamanız çok büyük olasılık. Dünyada bilinen 20 bin çeşit orkidenin 30'unun Kuzey Kıbrıs'ta bulunduğunu öğreniyoruz. Mavi Köşk ziyaretinin ardından yeşillikler içindeki şirin bir köye doğru yol alıyoruz. KUZEY KIBRIS'TA BİR HIRİSTİYAN KÖYÜ Kıbrıs'ta Rumlar ve Türkler dışında yaşayan bir üçüncü halk daha var. Maronitler Kıbrıs'ın üçüncü halkı. 1300 yıl önce Lübnan'dan gelip, Kuzey Kıbrıs'ın kuzey-batısındaki Koruçam köyüne yerleşen bu insanlar, Arap kökenli Katolik Hıristiyan bir topluluk olarak ve yüz yıllardır gelenek ve göreneklerini sürdürerek adada yaşıyorlar. Köyün adı Koura'dan geliyor. Koura'nın Lübnan'da bir kasaba olduğu belirtiliyor. Kıbrıslı Maronitlerin Lübnan'daki Koura adlı kasabadan Kuzey Kıbrıs'taki Koruçam köyüne geldikleri ifade ediliyor. Maronitler, göçüp geldikleri topraklara duydukları özlemin bir ifadesi olarak yeni yerleştikleri yere 'Koura-Macidi' demişler. 'Koura-Macidi' nin 'Koura'dan geldim ama toprağım gelmedi' anlamına geldiğini öğreniyoruz. Koruçam'ın ortasındaki kilise köyün en görkemli, en etkileyici yapısı. Hafta içleri çok sakin olan köye, hafta sonu Güney'den ziyaretlerin yaşandığı belirtiliyor. Çok salaş gözüken ancak muhteşem meze ve yemekleri olan Yorgo Kasap Restoran'a giriyoruz. Yorgo restoranda hafta sonu yer bulmanın olanaksız olduğu belirtiliyor. Hafta içi bir günde burada olduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Georgios Skoulou ile eşi Maria Skoulou ve kızları Hristina Skoulou tarafından işletilen restoran lezzetli mezeleri ve etleri ile meşhur. Tavsiye üzerine Fırın Kebabı'nı tadıyoruz. Fırın Kebabı, kuzu eti ve patatesin folyo kağıdına sarılarak toprak fırında pişirilmesi ile hazırlanıyor. Maria Hanım, restaurantta kendi kasaplık yapıyor. Restorandaki et yemeklerinin yanısıra ızgarada kızarmış hellim, taptaze salataları, pancar turşusu, tahinli yoğurt tarama ve zeytinler de çok lezzetli. Koruçam köyünün ardından Girne'ye doğru yol alıyoruz. Koruçam'dan Girne yaklaşık 34 kilometre uzaklıkta. Sahili, limanı, otel ve restoranlarıyla belki de Kıbrıs'ın en keyifli yeri Girne. Limanın en güzel göründüğü yer ise Girne Kalesi. Kale 7. yüzyılda, Arap akınlarına karşı kentin korunmas için yapılmış. Kalenin içinde M.Ö 300 yıllarına tarihlenen gemi batığı ve buluntuları sergileniyor. Gemi batıkları arasında en eski batık olduğu bilinen gemi kalıntıları, Girne Kalesinde bulunan Batık Gemi Müzesi'nde sergileniyor. Girne'ye 5 kilometre mesafedeki Bellapais Manastırı'na doğru yöneliyoruz. GOTİK KIBRIS Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen Bellapais Manastırı'nı geziyoruz. Bellapais adada günbatımını görebileceğiniz en etkileyici yerlerin başında geliyor. Girne ve tüm Akdeniz’i ayaklarınızın altında. Bellapais Manastırı, akşamları ışıklandırıyor. Manastır ile içiçe geçmiş olan restoranda büyüleyici bir atmosferde yemek yeme fırsatı var. Bellapais'te her yıl mayıs ayının sonunda klasik müzik festivali düzenleniyor. WALT DİSNEY'İN KALESİ Tarihi 10. yüzyıla dayanan St. Hillerion Kalesi. dünya çapındaki ABD'li çizgi yapımcı Walt Disney'i bile etkileyebilecek kadar görkemli ve ünlü bir yapı. 1920'li yıllarda Kıbrıs'a geldiği ve kayesyi ziyaret etitği söylenen Walt Disney, çizgi filmlerinin jeneriğinde St. Hillarion kalesini çiziyor. Elindeki sihirli değneğiyle uçup gelen peri kızının arkasındaki kalenin St. Hillarion kalesinin ta kendisi olduğu belirtiliyor. Walt Disney'in ayrıca 'Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'de de mekan olarak St.Hillarion'u çizdiği söyleniyor. St. Hillarion Kalesi Beşparmak Dağları'nın kuzey eteklerinde inşaa edilmiş. Ortaçağ'ın en etkileyici mimarisine sahip kalelerinden. Kale Girne'ye 10 kilometre uzaklıkta. Kaleden Girne'nin doyumsuz manzarası var. St. Hillarion Kalesi'nde üç ayrı bölüm var. İlk bölümde asker, kale çalışanları için inşa edien yapılar bulunuyor. İkinci bölümde ise Kilise, Kraliyet Sarayı ve holü, mutfak, sarnıç gibi birçok yapı var. CENNETE 480 BASAMAK Eğer 480 basamak tırmanırsanız büyüleyici bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Rivayete göre, Kraliçe'nin penceresinden bakanın dilekleri gerçek oluyormuş. Kalenin zirvesi deniz seviseyinden 732 metre yükseklikte. Kaleyle ilgili en büyük trajedi ise 14. y.y. sonlarında günümüze ulaşıyor. Kıbrıs Kralı 1. Peter’in kardeşi Antakya Prensi John ile ilgilidir. Prens ve ailesi Kıbrıs’a saldıran Cenevizililerden korunmak üzeri St. Hilarion Kalesi’nde yaşamaya başlamıştı. John, kendisine düşman olan Kraliçe Eleanor’un yalanları sonucu sadık korumaları olan Bulgar askerlerinin kendisine karşı gizli planlar yaptığına inanmıştı. Bu olaya çok kızan Prens Bulgar korumalarını yanına çağırarak tek uçurumdan aşağı attı. Bu olayın bugün Prens John Kulesi olarak bilinen yerde yaşandığı tahmin ediliyor. Girne'nin ardından dünyanın bölünmüş tek başkenti Lefkoşa'ya doğru yola çıkıyoruz. Girne Lefkoşe arası yaklaşık 25 kilometre. Lefkoşe'nin güney doğu tarafında yer alan Büyük Han, restoranları, antikacıları ve el sanatları ürünleriyle turistler için çekim merkezi. Dikdörtgen biçiminde inşa edilen yapının 70 odası bulunuyor. Handaki bu odalarda çeşitli dükkanlar bulunuyor. İç bahçesindeki alt kısmı çeşme olan sekizgen yapılı bir mescit yer alıyor. Büyük Han, Lokmacı Kapısı'na çok yakın. Özellikle turistlerin yemek yemek için uğrak alanı. Büyük Han'ın avlusu çocukların oyun oynamaları için çok uygun. Büyük Han-Lefkoşa Büyük Han-Lefkoşa Lefkoşa'da çok sayıda tarihi bina var. Ancak pek çoğu bakımsız halde. Selimiye Camii'nin (St. Sophia Katedrali) yanıbaşındaki antikacı dükkanları bulunuyor. Cumbalı evleriyle Lefkoşa adeta açık hava müzesi gibi. Lefkoşa sokaklarındaki antikacı dükkanları... Kıbrıs, Gotik tarzdaki mimarinin çok önemli eserlerini barındırıyor. Lüzinyanlar tarafından 1208-1326 yılları arasınada inşa edilen St. Sophia Katedrali, Osmanlıların Kıbrıs'ı fethinin ardından camiye çevriliyor. Adı Selimiye Camii oluyor. Lefkoşa sokakları çok renkli. Ada halkı genellikle sokaklarda. Lefkoşa'daki semt pazarında uyuyan yaşlı bey. Gazimağusa tam bir öğrenci şehri. 'KUMLARA GÖMÜLÜ KENT' Gazimağusa'nın Yunanca'daki adı 'Farmagusta'. Farmagusta, “Kumlara Gömülü Kent” anlamına geliyor. Antik Yunanlılardan, Romalılara, Araplardan, Fransızlara, İtalyanlardan İngilizlere ve Türklere kadar birçok uygarlık için ada üzerindeki en önemli şehir olmuş Gazumağusa’da her uygarlığın mimari ve tarihi eserlerine rastlamak mümkün. Lüzinyanlar döneminde 1298-1312 yılları arasında yapılmış olan St. Nicholas Katedrali'nin, tüm Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapısı olduğu belirtiliyor. Lüzinyan kralları önce Lefkoşa'da St.Sophia Katedrali'nde Kıbrıs kralı, sonra da Mağusa'da St. Nicholas Katedrali'nde Kudüs Kralı olarak tç giyerlerdi. 1571 yılında cami haline getirilene dek, bu törenlerin yapıldığı ifade ediliyor. 712 YILLIK AĞAÇ Lala Mustafa Paşa Camii'nin bahçesindeki ağacın 1298 yılında dikildiği söyleniyor. Gözdesi 2.70 metreden sonra 7 dala ayrılıyor. Kıbrıs'ta yaşadığı bilinen en yaşlı ağaç. OTHELLO'NUN MEKANI Mimarisini Leonardo da Vinci’nin tasarladığı şehir surlarından, William Shakespeare’in ünlü eseri Othello için mekan olarak seçtiği Doğu burçlarına, Venedikli Kraliçelerin Taç giydiği katedrallerden, III. Haçlı seferi sırasında adayı ele geçiren Aslan Yürekli Richard’ın son Bizanslılarla savaştığı Kantara kalesine varıncaya kadar birçok ünlü tarihi mekan şehri büyüleyici kılıyor. Sheakespeare'in ünlü tragedyası Othello'nun Gazimağusa'da geçtiği söyleniyor. 'TÜRKİYE'NİN HAWAİ'Sİ OLALIM' Kuzey Kıbrıs gizemli mekanları ve gotik mimarisinin yanısıra Akdeniz ikliminin tüm güzelliklerini taşıyor. KKTC Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Ersan Saner, ''Nasıl Yunanistan'ın bir Girit Adası, İtalya'nın Sicilya'sı, ABD'nin Hawaii'si varsa biz de neden konsept olarak Türkiye'nin Hawaii'si olmayalım'' diyor. Türkiye Kültür Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı Levent Demirel de KKTC turizminin geliştirilmesi için katkı sağlamaya hazır olduklarını dile getiriyor.