Ramazan ayına girildiğinde kişinin her açıdan oruca kendini hazırlaması gerektiğini belirten Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, 'Oruç tutmanın sadece aç kalmak olmadığı, duygu ve düşüncelerimizle, davranışlarımızla, konuşmalarımızla dolayısıyla her halimizle orucun manevi havasını yaşamamız gerektiğini bilmeliyiz' diye konuştu. Dr. Mehmet Yavuz, yaptığı açıklamada, 'Hoşgörü sınırlarımızı ve tolerans düzeyimizi zorlayan olaylar karşısında oruçlu olduğumuzu hatırlamalı ve kendimizi kontrol altında tutma becerisini gösterebilmeliyiz. Özellikle yazın uzun günlerinde oruç tutma esnasında, vücut sıvılarında yüzde 14 civarında bir azalma olmaktadır. Bu nedenle sahurda fazladan sıvı alımına dikkat edilmelidir. Bu konu bilhassa yaşlılarda sorun oluşturabilecek bir durumdur. Felç geçirmiş ya da felç geçirme riski bulunan kişilerin oruç tutması mahzurlu olabilir. Düzenli spor alışkanlığı olan kişiler, hipoglisemi riskinden dolayı spor aktivitelerini mümkün mertebe oruçlu iken değil, iftardan 2-3 saat sonra yapmalıdır. Oruç esnasında gelişen hipoglisemi, iftardan sonra gelen bir baş ağrısına da neden olabilir. Bunun bir metabolik adaptasyon sorunu olduğunu ve ramazanın ilk haftasından sonra geçeceği bilinmelidir' diye konuştu. VÜCUDUN KOLAY ADAPTE OLMASI İÇİN ORUCA NASIL HAZIRLANILMALI? Diğer bir sebebin ise sigara, alkol ve kafein bağımlılığı olduğunu kaydeden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, daha sonra şunları söyledi; 'Gün içinde sürekli çay ve kahve içen bir kişi oruç tuttuğunda, kafein yoksunluğuna bağlı olarak dikkat düşmesi, dalgınlık, uykuya meyil, tahammülsüzlük, huzursuzluk ve gerginlik halleri yaşayabilir. Dolayısıyla kişinin toleransı azalabilir. Normalde hoşgörü ile karşılayabileceği birçok şeye tepki gösterebilir. Ayrıca baş ağrıları ve hafif dengesizlik hisleri görülebilir. Normal zamanlarda yoğun kafein tüketen bir kişinin, bu tarz kafein yoksunluğu belirtileri yaşamaması için ramazana girmeden önceki günlerde, kafein miktarını makul ölçülere çekerek vücudunu oruca hazırlaması gerekir. Ayrıca özellikle araç sürücüleri, oruç esnasında düşük kafein seviyelerinin sebep olduğu dikkat eksikliği ve dalgınlık durumlarına karşı çok tedbirli olmalıdırlar. Oruçlu olmanın bilinci ile düşük hızda seyretmeli, ani manevralardan kaçınmalı, trafik kurallarına karşı her zamankinden daha duyarlı olunmalıdır. SİGARA VE ALKOLÜ AŞIRI TÜKETENLER AGRESİF VE AŞIRI SİNİRLİ OLABİLİYORLAR Sigara bağımlısı bir kişide tolerans düşebilir. Bu durum nikotinin sinir sistemi üzerindeki teskin edici etkisinin kalkmasından kaynaklanır. Kişiler normale göre daha sinirli, hiddetli ve toleransız olabilirler. Bu nedenle ramazan başlamadan önce sigarayı azaltmak, mümkünse hiç içmemek en doğru yoldur. Yılın 11 ayı sürekli alkol kullanan ancak ramazan ayında bir ay boyunca hiç alkol almayanlara da sıkça rastlamaktayız. Alkolün sinir sistemi üzerine toksik etkiler gösterdiği malumdur. Sinir sistemi üzerine baskılayıcı ve engelleyici özellikleri nedeniyle kişinin tepkisel reflekslerini azaltan etkileri vardır. Özellikle psikopatik alt yapısı ya da eğilimi olan kişilerde hem aşırı alkol kullanımı hem de alkol yoksunluğu agresif ve aşırı sinirli davranışlara neden olabilir. ORUÇ NEDENİYLE AŞIRI SİNİRLİ OLAN KİŞİLER... Bununla beraber, oruç tutan bir kişinin, ''ne yapayım oruç tutuyorum bu nedenle çok sinirliyim'' türden bahanelerinin hiçbir makul gerekçesi olamaz. Eğer oruç nedeniyle gerçekten çevresine ve kendisine zarar verici bir tutuma giriyorsa ve bunu kendi kişisel çabaları ile önleyemiyorsa, mutlaka profesyonel yardım almalıdır. Unutmamalıdır ki, oruç tutması nedeniyle aşırı sinirli olan birinin, bu davranışları oruç tutmadığı zamanlarda da göstermesi yüksek olasıdır. Bu nedenle profesyonel bir inceleme ile alttaki nedenler araştırılmalı ve tedavi edilmelidir. Diğer taraftan sosyopatik ve psikopatik alt yapısı olanlarda oruç nedeniyle açlığın oluşturduğu ve hipoglisemiden kaynaklanan adrenerjik aktivite, bu kişilerdeki agresif dürtüleri açığa çıkarabilir. Bunun sonucunda da kontrolsüz ve adeta bilinçsizce agresif tavırlar ve şiddet uygulamaları görülebilir. Böyle kişilik bozukluğu alt yapısı olan kişilerin tedavi olmadıkları sürece özellikle yazın uzun günlerinde oruç tutmamaları toplum sağlığı açısından daha doğru olsa gerektir. Böyle psikopatik kişilik bozukluğu olup, tedavinin fayda vermediği kişilere oruç tutmak, doktorlar tarafından yasaklanmalıdır. DEPRESYON GİBİ PSİKİYATRİK HASTALIKLARI OLANLARIN ORUÇ TUTABİLİRLER Mİ? Psikiyatrik tedavi gören hastalar, doktor kontrolünde ilaçlarını aksatmamak kaydıyla oruç tutabilirler. Çünkü lityum ve valproik asit etken maddeli ilaçlar başta olmak üzere, duygu durumunu dengeleyen ilaçları kullananlar sıvı kaybı nedeniyle ilaçların kanda göreceli olarak artması sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. Ramazan ayında oruç tutmak isteyen bu hastalar doktorlarıyla iletişime geçmeli ve onay almalıdırlar. Hekim gerek gördüğünde ilaçların dozlarıyla ilgili ayarlamalar yapmak gerekebilir. Bu ayarlamalar asla hasta tarafından yapılmamalıdır. Çünkü, psikiyatrik hastalıklar tekrarlama potansiyeline sahiptir. HAFIZA VE ALGI ÜZERİNDE ORUCUN ETKİLERİ Oruç tutmayla birtakım bedeni arzulardan bir süreliğine de olsa uzaklaşırız. Böylece işlerimize daha çok odaklanmak ve yoğunlaşmamız mümkün olur. Oruçlu iken bedenimiz lüzumsuz metabolik aktivitelerle uğraşmayacağı için algılama ve öğrenme faaliyetleri çok artar. Hafıza ve belleğimiz daha fazla kayıtlama yapar. Mide dolu iken, algılama ve öğrenme minimuma iner. Bu noktada yoğun metabolizma faaliyetleri esnasında beyin kan dolaşımı da normale göre azalır. Bu ise yeni şeyler öğrenmeyi asgariye indirir. Tarihteki birçok ünlü düşünür ve filozofun sık sık kendilerini günlerce açlığa tabi tutarak fikir ürettiklerini bilmekteyiz. Bu nedenle az yemenin zihni açtığını ve kişiyi daha mantıklı düşünmeye sevk ettiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla orucun kişisel gelişim üzerine çok olumlu etkileri vardır. Oruç sayesinde bir nevi davranışları kontrol etme antrenmanları yapılır.'Kaynak:İHA