Yüksel Aytuğ - GÜNAYDIN Bana göre yılın en önemli televizyonculuk olayıydı. Müge Anlı ve ekibi, 3.5 yaşındaki Irmak'ın katiline olayı reklam arasında itiraf ettirdiler. Cinayeti işleyen Himmet Aktürk, ertesi gün canlı yayında polisler tarafından gözaltına alındı. Katil zanlısı Himmet'in zaten başka şansı yoktu. Müge Anlı ve ekibi tarafından bir hafta boyunca öyle ustalıkla sorgulanıp köşeye sıkıştırıldı ki, sonunda her şeyi anlatmak zorunda kaldı. Televizyon yayınına entegre navigasyon sistemi ile zanlıya canlı yayında yer göstertildi. Hurdacı Himmet'in cinayeti işledikten sonra hangi sokaklardan geçip nerelere uğradığı, cesedi nereye attığı buteknoloji sayesinde an be an izlendi. atv'nin Tatlı Sert ekibi, tek kelime ile 'muhteşem' bir 'polis muhabirliği' örneği sergiledi. Zanlının cep telefonunun incelenmesi sonucunda ise daha pek çok çocuğa tacizde bulunduğu, hatta belki de bazılarını öldürmüş olabileceği gibi korkunç bir ihtimal de ortaya çıkartıldı. Sadece o mu? Cuma günü bana göre Müge Anlı'nın kariyerinin en parlak günüydü. Esenler'de kayıp bir çocuk, bir servis şoförü tarafından bulundu. Programın yayını sona ermeden o çocuk, Suriyeli ailesine kavuşturuldu. Üç gündür kayıp olan bir başka çocuk ise muhtemelen Müge Anlı'nın takibinden kurtulmak isteyen çocuk hırsızları tarafından getirilip evinin önüne bırakıldı. O gün Müge Anlı'yı izleyen herkes, çocuğuna daha bir sıkı sarıldı. Keşke Müge Anlı'dan korkanlar sadece suçlular olsaydı... Perşembe ve cuma gününden itibaren neredeyse tüm gazeteler ve televizyonlar bu haberi kullandı. Turkuvaz Grubu yayınları dışında, gazeteler arasında bir tek Posta'da Müge Anlı ve programının isminden bahsediliyordu. Özellikle Doğan Medya Grubu, 'ısrarla ve özenle' ne atv'nin, ne Tatlı Sert programının, ne de Müge Anlı'nın adını ağızlarına almamak için azami gayret sarf ettiler. Hürriyet'te, Kanal D ve CNN Türk'ün haber bültenlerinde olay verilirken hep 'Bir televizyon programında...' ifadesi kullanıldı. Bir tek, pazartesi sabahı FOX'un Çalar Saat'inde İsmail Küçükkaya çıktı, büyük bir yüreklilikle hem kanalın, hem programın ismini verip 'Meslektaşım Müge Anlı'yı tebrik ediyorum' dedi. Belki de FOX'un haber bültenlerinin çok izlenmesinin nedeniydi bu 'kompleksten arınmış' olmaları... Tamam, rekabeti anlarım. Ama ortada bu kadar önemli bir toplumsal sorun ve bu denli büyük bir televizyonculuk başarısı varken, üstelik o görüntüler sizin tarafınızdan fütursuzca kullanılırken 'Müge Anlı' demeyi, atv'nin adını anmayı gururunuza yediremediniz mi? Korkunuzu, dehşetinizi, kıskançlığınızı bu kadar aymazca gösterirken, kendi okurunuzu, izleyicinizi de kaybedeceğinizi hiç düşünmediniz mi? Milleti o kadar enayi mi sandınız? Bu köşede yıllardır programları, kanalları olumlu ya da olumsuz yönde eleştirirken hepsinin ismini yazıyorum. Hiçbir zaman 'Aman bu bizim medya grubunun rakibi, ismini anmayayım' demeyi aklıma bile getirmiyorum. Atv'nin en iddialı dizisinin, programının tam karşısında yer alan yapımları, onların oyuncularını övüyor, takdir ediyorum. Peki, hata mı yapıyorum? Asla! Zaman zaman kendi yayın grubumun içinden bu konuda tatlı sitemler işitsem de; tavrımdan, tarzımdan, tarafsızlığımdan ödün vermiyorum. İşte bu nedenle, bu sütunlarda hiçbir zaman 'Bir televizyon kanalında...' ifadesine rastlamadınız, rastlayamayacaksınız. Zaten Müge Anlı, onun isminizi anmanıza ihtiyaç duymayacak bir düzeye erişti. Sadece bir programın değil, dünya üzerinde ilk kez denenen bir 'televizyon formatının' da adı oldu. Yani sizin, onun ismini anmamanız, göğsüne takacağı yeni bir zafer madalyası olabilir ancak. Bırakın da Müge Anlı'dan yalnızca tacizciler, çocuk hırsızları, katiller korksun!..