Röportaj / Merve Yurtyapan Fotoğraflar / Recai Kömür Kırgın Çiçekler' dizisinde kötü anne 'Banu'yu canlandıran Birgen Engin, 'Yönetmenime, 'Banu'ya çok sinir olduğumu söylüyorum. Ama yine de keyifli ve renkli bir karakter' diyor Atv'nin pazartesi akşamlarına damga vuran dizisi 'Kırgın Çiçekler'de kızı 'Kader'i doğumdan hemen sonra yetimhaneye bırakan ve yıllar sonraya ortaya çıkan 'Banu' karakterini oynayan Birgen Engin'in hayat hikayesi oldukça ilginç. 9 yaşından beri oyuncu olmak istediğini belirten Engin, konservatuvardan mezun olduktan sonra Londra'ya yerleşmiş. Hollywood'da birçok ünlü isimle arkadaş olduğunu söyleyen Engin, diziyi ve rolünü anlattı... Canlandırdığınız 'Banu' karakteri kısa bir aranın ardından geçtiğimiz aylarda yeniden diziye döndü. Diziden uzak kaldığınızdönemde paniğe kapıldınız mı? Böyle olması gerektiğini düşündüm ve paniğe kapılmadım. Diziden ve ekipten kontağımı koparmadım. Diziye altıncı bölümde başlamıştım ama o zamana kadar gözü yaşlı bir şekilde her bölümü izliyordum. Bu işle gönül bağım çok fazla. Diziye ara verdiğimiz dönemde de izlemeye devam ettim. Aralık ayının sonuna doğru yeniden ekibe döndüm. Dizide rolüm fazlaydı ve duygusaldı. Biraz rolde de değişiklik oldu. Kötü, vicdansız anne olarak tanınan annenin içinden çıkamadığı durumlar ekrana gelmeye başladı. Ekibe yeni katılan oyuncular da, benim hikayeme katıldı ve rol büyüdü. ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM 'Banu'nun yaptıklarını bir kadın olarak nasıl açıklarsınız? Kendimden uzak bir karakteri canlandırıyorum ama bir yandan da onu anlamaya çalışıyorum. Onu suçlayamıyorum ama dediğim gibi benden çok uzak. Bir annenin çocuğunu bırakıp gitmesinin haklı sebebi olabilir mi? 'Banu' evli olmadığı bir adamdan hamile kalmış, kendisi çocuğu çok istemiş ama sevdiği adam istememiş. Evlilik dışı bir çocuğu toplumun kabul etmesi de zor; o yüzden destek görmüyor. Bir yere kadar cesur davranıp sonra paniğe kapılıyor. Yetimhanede teyzesi olduğu için ona güveniyor. Onu güç gibi görüp çocuğunu bırakmak zorunda kalıyor. Haklı bir yanı olmayabilir ama bazen yaşadıkları, insanları farklı yönlere sürükleyebiliyor. BANA KIZAN ÇOK Dizide yaşadığınız durumun örneklerine şahit oluyoruz. Size izleyiciden geri dönüş nasıl oluyor? Birebir aynı şeyi yaşayanlardan olmadı ama insanlar yorumlar yapıyor. Son 3-4 yıldır hep iyi karakterleri oynuyordum. Bu kez kötü bir karakteri canlandırıyorum. Bazen yaptığımızın rol olduğunu unutup beni 'Banu' zannedenler oluyor. Sokakta karşılaştığım insanlar, 'Seni öpmeyeceğim; senden nefret ediyorum' diyebiliyor. Senaryoyu elinize aldığınızda ne hissediyorsunuz? Gidişatta neler olabileceğini kestirebiliyorum. 'Banu', kızına karşı vicdanlı davrandığında çok seviniyorum. Ama başka insanlara kötülük yapmaya başlaması tabii ki hoş bir durum değil. Bazen yönetmenime 'Banu'ya çok sinir olduğumu söylüyorum. İzleyicinin de bana 'Banu'ymuşum gibi davrandığı oluyor. Ama 'Banu' canlandırması keyifli, renkli bir karakter. Konservatuvardan sonra Londra'ya yerleşmeye karar vermişsiniz. Çocuk yaşta oyuncu olmaya karar verdim. İlkokulda panik ve heyecanlı bir çocuktum. Konservatuvardan sonra Londra'ya taşındım. Fiziksel tiyatroyla ilgili bir şeyler yaptım. Bir evlilik ve boşanma dönemim oldu. İşletme ve sanat işletmesiyle ilgili çalıştım. Sosyal sorumluluk projelerine katıldım. Bir organizasyon komitesine girerek mülteciler ve göçmenler için bir yoga projesi taslağı sundum ve uygulamaya başladım. Sanat işletmesinde de farklı sanatçılarla tanışma fırsatım oldu. BROOKE SHİELDS MÜŞTERİMDİ KYLE EASTWOOD ARKADAŞIM Londra'dan Türkiye'ye dönüşünüz nasıl oldu? İstanbul'a gelip iki-üç yıl yaşadım. Birkaç işte rol aldım. Sonra tekrar İngiltere'ye döndüm. Dans ve tiyatroyla ilgili bir blog yazmaya başladım. Türkiye'de yaşayan bir oyuncu arkadaşım, beni bir iş için tavsiye etti ve o vesileyle döndüm. Bir haftada evimi değiştirdim, işlerimi toparlayıp geldim. Sonra kendinizi geç kalmış hissettiniz mi? En büyük aşkım mesleğimdi. Birçok zaman her şeyi öteledim; çünkü mesleğime çok bağlıydım. Evet, işimden uzaklaştığım zaman mesleğime ihanet ediyormuşum gibi hissettiğim oldu. Ama hayatımın bir şekilde değişeceğini biliyordum. Hollywood'daki birçok starla arkadaşlık kurdum. Farklı deneyimler yaşadım. HATIRA FOTOĞRAFIMIZ YOK Kimlerle tanışma fırsatınız oldu? Clint Eastwood'un oğlu Kyle var. O da müzisyen; birlikte çalıştığı Michael Stevens vardı. Beni Cannes Film Festivali'ne götürüyorlardı. İşletmeciliğe ilk başladığımda benimle yaşıt bir markanın mağazasında (Whistles) çalışıyordum. Annem modacı; marka yaratan ve perakende bölümüyle ilgiliydi. Mağazadaki müşterilerim arasında Brooke Shields de vardı. O zaman Broadway'de rol alıyordu. Bahsettiğim dönemde böyle akıllı telefonlar yoktu. O yüzden hatıra fotoğrafımız maalesef yok.