Tuncel Kurtiz'i hkaybettik. Ama özellikle bir fenomene dönüştüğü Ezel dizisindeki Ramiz Dayı karakteri ve onun unutulmaz diyaloglarıyla hep aramızda olacak. Ramiz Dayısı'nın o güzel sözlerini vefatı sebebiyle sizler için derledik. İŞTE O EFSANE DİYALOGLAR.. Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur. Hesap görmek, hesap etmekten zordur yeğenim. Değişmek zordur yeğenim ama bazen... Aynı adam olmak daha zordur... Hayat öyle yüklenir ki üstüne durduğun yerde çatır çatır çatırdarsın. Bazen öyle acır ki için değiştin sanırsın şimdi dersin... Şimdi her şeyi yapabilirim... Bazen hayat seni öyle zorlar ki yeğenim yolun başında kimdin... Unutursun... Zorunu benden duy yeğenim, herkese yalan söylemen yetmez artık... Bundan böyle bir başına kalsan da artık kendin olamazsın... En karanlık gününde Kaderimiz olan aşka değil de aşkıyla kaderimizi değiştirene içelim! Yapmakla olup bitseydi bu iş, Asıl çaresizlik derdin devasız olması değil, birini iyi edecek şeyin diğerinin kadehine zehir olmasıdır. En iyi soygunlar girerken değil çıkarken bozulur yeğen. Haydutlar öyle iyi planlar ki girmeyi nasıl çıkacaklarını unuturlar. Çıkacaksan hemen çıkacaksın yeğen yoksa çekerler yoksa seni içeri... Güvercinin boynundaki o kırmızımtırak tüyler vardır ya, bir kere taktı mı güvercin o tasmayı boynuna başka birisini sevemezmiş, ama bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini de öldürürlermiş, birbirlerinin gırtlağını deşerlermiş fazla sevgiden, o yüzden o kızıl tasmaya da güvercin gerdanlığı derlermiş. Madem bu kadar çok sevdiniz birbirinizi bakalım kim takacak o gerdanlığı boynuna... Madem ikiniz de hasmımsınız artık geldik sınavın son sorusuna. Biriniz ölürse diğeriniz sağ çıkacak buradan, bakalım kim daha çok seviyor diğerini... Kim takacak o gerdanlığı boynuna... Sen ha sen! Görmeyeli çok büyümüşsün eski dost çok! Ben görmeyeli yaşlandım, ufaldım. Ben içerde hüküm giyerken sen dışarda hüküm sürdün. Gerçi ben kötü girdim içeri ama içerde insanı anladım. Sen iyi çocuktun. İyi çocuktun da iyice insanlıktan çıkmışsın. Tamam ben sana kötülük ettim ama şimdi sen baştan aşağıya kötülük olmuşsun. Yani diyeceğim o ki şimdi sen güçlüsün, gençsin, vurup bana beni yere yıkarsın, dua et ki o iş orda bitsin. Çünkü iş orda bitmezse vurup beni yıkamazsan yere boyuna posuna gelmişine geçmişine bakmam bu işi ben başlattım, bitirmeden bırakmam. Bitirmeden bırakmam. Bazen insan başkasının ruhunu ararken kendi ruhunu teslim eder başkasına. Her yanım yanım acıyor, gençliğime, halime şu mavi gök mavi deniz uçan kuş işe giden insanlar ipimi çeken cellat on gün on gün... Bazen yeğen işleri yoluna koymak için sıkmayacaksın yumruğunu, açacaksın avucunu avucundakileri savuracaksın havaya. Bekleyeceksin, bekleyeceksin sana geri gelmelerini. Bir şey yapmadan önce eğer yaparsan sana ne yapacağımı bir düşün önce. Oysa herkes öldürür sevdiğini, Kimi gençken öldürür sevdiğini Kendi kanını kendi elleriyle kurutan bir adamım. İşte ben böyle bir adamım. Ömer benim de oğlum o benim son oğlum. Ben ne Allah'ım ne de Azrail. Ne alabilirim oğlunun canını ne de geri verebilirim sana. Yapamam. Bu gün bi köprünün tam ortasında durdum, aşağıda alevler, arkamda melek, önümde şeytan, ikisi de aynı soruyu sordu... Kimsin sen, kimin tarafındasın... Aşk mı intikam mı, mahkum mu, cellat mı... hep ikisinden birini seçmen istendi... Ama hep bir üçüncü şık var... O da ateşe atlamak... Geçmişe dönmek başka, geçmişi silmek başka. Bir kere aktı mı zamanın içinden suyun yolu değişmez. Unutma! Bin kere dönsen o güne, bin kere ihanet edecekler sana. Herkes doğasının gereğini yapar. Bin kere ihanet etseler sana çaresi yok bin kere gidersin yanlarına. “Sadakat erdem değildir aslında sevgiden kör olmaktır, hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakalanmaktır sadakat. Yemin etmeden bir daha düşün; çünkü sadakatle başlayan her şey ihanetle biter.” “Ölüm gibidir sadakat. Bir kere çizgiyi geçtin mi, geri dönüş yoktur.” Ne kadar değişirsen değiş, Nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı. Portakalı soymadan içinin iyi olup olmadığını anlayamazsın. Ben her şeyi olan ve kaybedeceği hiçbir şey olmayan insanım. Savaşmak aslında hasmınla savaşmak değil, sevdiklerinle savaşmaktır. Savaşırken göremezsin bazı savaşları kazanamazsın artık durmalı ve geri çekilmelisin. Ezel duy sesimi! Bir kere ihanete uğradın mı anılar sana bataklık olur yeğen, hatırladıkça çekerler seni içeri, hatırladıkça affetmek istersin yeğen; çünkü affetmek unutmak demek, öncesini hatırladıkça sonrasını unutmak istersin, çırpınma boşuna yeğen, o hançer bir kere saplanınca sırtına çıkarmaya kalktıkça iyice kalbine gömersin. Sadakat ya birine doğru koşmaktır, ya birinden kaçmaktır... Kadere inanan insan tesadüfe inanmaz. Tesadüfe inanan adamsa kaderini kendi elinde tutamaz. Hayatın kuralı bu, ne kadar uzağa gidersen git, başladığın yere dönersin sonunda. Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı. Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı. Nereye gidersen git şunu unutma. Herkes gün olur evine döner. Bazen yaşamak için öldürmek zorundasın. Bazen yaşamak için içindeki sevgi seni öldürmeden sen onu öldürmek zorundasın. Akrep ile kurbağa İyi niyetli kurbağa akrebe yardım eder. Akıntının ortasında kurbağa sırtında korkunç bir acı hisseder... İkisi de akıntının içine doğru sürüklenirken kurbağa sorar akrebe: “Niye yaptın akrep kardeş? Bak şimdi ikimiz de öleceğiz.” Akrep döner ve şöyle der: “napayım benim huyum bu.” Sevdiğini korumak için savaşman yetmezse eğer en karanlık çare onun sevgisini öldürmektir. Sevdiğini kurtarmak için en kötü ihtimal, en son yol ona ihanet etmektir. İnanıyorum söylediğini candan söylediğine. Ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez. Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün, sevginin bitmesine insan neden üzülsün. Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi. Seni sınayacaklar yeğen, sana soracaklar. Ne soracaklar yeğen, bir tarafta melek, bir tarafta şeytan ne soracaklar sanırsın ha? Seni sınayacaklar yeğen, sana soracaklar. Artık tereddüte gerek yok, ya ileri gideceksin ya vazgeçeceksin. Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir yeğen! Güç gizden gelir yeğen! Teslim olunmadan sadık olunmaz... Sadakat ne menem şeydir bu sadakat? Sadakat sır saklamak mıdır? Sessiz kalmak mıdır? Kıyametin kopacağını bile bile... Ölüm gibidir sadakat, pazarlığı olmaz. Bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü... Ne umutlar fısıldarsa fısıldasın sana hayat; çeker gider sadık kalmaz sonunda... Ama kötülük öyle mi hep yanı başındadır insanın. Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir ihanet eden sadakat ister. Sadaka gibi verilmez sadakat, isteyen hepsini ister. Sevdiğine sadık kalan adam kendinden vazgeçebilen adamdır. Senin yerinden oynatamadığın taşlar var yeğen, ama benim yok! İki arkadaş çaresi yok biri ölecek Çünkü yalnızlık ilk gelene keser bileti Çünkü pusudaki canavar Tek bir isim fısıldar kulağına, EZEL... “Sevdiklerimize çok yakından bakarız. Bu yüzden kusurlarını görmeyiz”. Ben yalandan mı iyi ettim seni yeğen, yalandan mı çakalların elinden kurtardım? Ben seni yoktan var ettim. En çok sevdiğim iki insan yanımda gideceksek böyle gidelim yeğen, ha? Benim oyunumla senin oyunun bir değil kardeş, benim senden alacaklarımı senin bu masaya koymaya cesaretin yok! Ailenden biri bıraktığında seni ya da sen bıraktığında onu karanlıkta çağırırsınız hala birbirinizi... Ailenden biri bugün ölecek, çaresi yok, tek bir soru kaldı geriye, kim? Ne yaparsan yap sen kazanamayacaksın, sen kaybedeceksin, çünkü sen işin başında kaybetmişsin kardeş. TUNCEL KURTİZ KİMDİR? 'Alacakaranlık'ta Bozoğlu Alay Beyi, 'Asi'de ise Cemal Ağa'ydı. Yılların karakter oyuncusu Tuncel Kurtiz, bu sezon da reyting rekortmeni 'Ezel' dizisindeki Ramiz Dayı rolüyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Shakespeare ve Ömer Hayyam'dan yaptığı alıntılarla ünlenen Ramiz Dayı karakterine hayat veren bu değerli oyuncunun kim olduğunu biliyor musunuz? Tuncel Kurtiz 1936 yılında İzmit, Bahçecik'te dünyaya geldi. Annesi öğretmen, babası kaymakam olan Kurtiz'in çocukluğu, babasının işi dolayısıyla, Türkiye'nin pek çok değişik şehrinde geçti. 14 yaşındayken Edremit'e gelen Kurtiz, çocukluğunun en güzel yıllarını burada geçirdi. Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdikten sonra öğrenimini İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamlayan sanatçının oyunculuk kariyeri 1959 yılında Dormen Tiyatrosu'nda başladı. Burada ilk profesyonel oyunculuk deneyimini 'Bir Amerikan Komedisi' adlı oyunda yaşadı. Tuncel Kurtiz tiyatro kariyerini Türkiye dışında ABD, İsviçre, Almanya, İsveçi Norveç, Danimarka ve Hollanda'da oyuncu ve yönetmen olarak sürdürdü. Bugüne kadar çalıştığı tiyatrolar arasında İstanbul Ünv. Gençlik Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatrosu, Gülriz Sururi, Engin Cezzar, Münir Özkul, Kent Oyuncuları, Genar, Halk Oyuncuları, Ocak Sahnesi, Göteburg, Şehir Tiyatrosu, Stockholm Kraliyet Tiyatrosu, İsveç Devlet Tiyatrosu, Berlin Schaubühne Tiyatrosu, Frankfurt Şehir Tiyatrosu, Peter Brook Shakespeare Kraliyet Tiyatrosu, Hamburg Şehir Tiyatrosu gibi bir çok tiyatro yer alıyor. Türkiye dışında ABD ve İsrail'de de rol aldı. Sanatçı, 70'li yıllarla beraber Yılmaz Güney filmlerindeki rolleriyle kariyerinin zirvesine ulaştı. Özellikle Yılmaz Güney'in 'Sürü' filmiyle ismini geniş kitlelere duyurdu. Aynı zamanda üniversiteden arkadaşı olan Güney'le beraber; 'Umut' başta olmak üzere, 'Duvar', 'Üçünüzü de Mıhlarım', 'Konyakçılar Kralı', 'Haracıma Dokunma', 'Sayılı Kabadayılar' ve 'Çirkin Kral' filmlerini çektiler. İşte kendi ağzından Tuncel Kurtiz'in hayat hikâyesi: 'Efendim hatırladığım kadarıyla babamla, Kırıkkale, Reşadiye, Kandıra, Posof’tan sonra Ayvalık’a geldik. Bunlar harika seyahatlerdir. 46 yılında Ardahan’dan Posof’a gidiş kolay değildi ama güzeldi. Ben bu medeniyetten de hoşlanmıyorum hiç. Biraz egoistçe bir geliş aslında buraya. Her şeyimizi satıp savıp geldik buraya.' 'Ayvalık’ta 6 ay kadar kaldık. Babam bir imtihan kazandı Amerika’ya gittik. 2,5 sene sonra Türkiye’ye döndük. İzmit’te ilkokulu bitirdim. Sonra Silifke’ye tayini çıktı. Hem kaymakamlık yaptı hem de İngilizce öğretmenliği. Frak giyerdi 29 Ekim bayramlarında. O Atatürk’e inanmış bir adamdı, ben de inanıyorum.' '19 Mayıs bayramlarındaki kutlamalarımız, tiyatro yapardık, okulda duvar gazetemiz vardı, izci oymağımız vardı o yıllarda. Babam bu arada İngiltere’ye davet edildi. 1951 de kaçtım ben evden. Çünkü Salih Bey ve arkadaşlarımda kamp kurmak istiyorduk burada ve o kampı yaptık.' 'O zamanlar buralar (sahil şeridini göstererek) bahçeydi, çok güzeldi. Bu şekilde yozlaşmamıştı sahil. Beton yığınlarına dönüşmemişti. Çünkü bilinçsiz yapıldı bütün bunlar bugün.' 'Edremit’ten sonra Balıkesir lisesine gittim ben, sonra Haydarpaşa Lisesine gittim 2 sene kadar okudum, çakınca İzmit’e gittim yine. Artık Hemingway, Cahit Irgaz okuyordum, arkadaşlarımla değiş tokuş yapıyorduk kitapları.' 'Boğaz'ı, Beyoğlu’nu barları yaşamaya başladım. Halkevleri kütüphanelerine gittim kapatıldığı halde, kaymakam bey izniyle... Orada Dostoyevski, Emile Zola, Maksim Gorki’yi okudum. Kuyucaklı Yusuf’u okuyunca babama “ şehir kulübüne gitme , poker oynama” dedim. İşte böyle bir şey Edremit benim için.' 'Çok uzun bir süre Avrupa’da yaşadım. 1971 yılında Yılmaz’ın içeri girmesi... Balyoz harekatının başlatılması, gidersem ne olacağım düşüncesiyle ülkeye dönmedim. Burada çalışmayı denedim. Karşıma iyi olanaklar çıktı. Birtakım oyunlar da oynadım. Tiyatro olanaklarım vardı, onları değerlendirdim. Stockholm ve Berlin’de oynadım.' '1974 yılında Ecevit döneminde Türkiye’ye döndüğümde de o zamanlar yine seks filmleri yaygındı, çalışma fırsatı bulamadım. Tiyatro zorlaşmıştı. Onun için tekrar yurtdışına çıktım.' '1977 yılında Türkiye’ye gittiğimde Yılmaz beni cezaevine çağırdı. Bana “Sürü” filminin senaryosunu verdi. İnanılmaz güzeldi. Kendi filmimi bıraktım o filmde oynadım. Filmi bitirip yine fırladım İsveç’e. Bir sürü film ve tiyatroda oynadım.' '1980 yılında Kenan Evren’in ne olduğuna dair televizyonlarda açıklamalarda bulundum. Ardından da, “Duvar” filminde oynadığım için Türkiye bana pasaport vermedi. Ancak 1991 yılında dönebildim. Tabii Avrupa’da çalışmanın olanakları daha fazla. Ancak her iki tarafında avantaj ve dezavantajları var.' 'Münir Abi (Özkul) ile çalışmak için can verirdim. Cahit Irgaz’la beraber olmak büyük bir keyifti benim için. Bir Özdemir Asaf ile birlikte olmak, ondan bir şeyler almak. Tabii ki bizden genç olanlar, bizden bir şeyler almak isteyecektir.' 'Zaten hep söyleyen, hep konuşan bir adamım ben, ben severim konuşmayı. Bir şeyler anlatırım durmadan.' Sanatçının aldığı ödüller şöyle: Adana Altın Koza Film Festivali Ankara Uluslararası Film Festivali Antalya Altın Portakal Film Festivali Sadri Alışık Ödülleri Yeşilçam Ödülleri Berlin Film Festivali Tuncel Kurtiz'in rol aldığı filmlerden bazıları: Yaşamın Kıyısında (2006) İnat Hikâyeleri (2003) Şellale (2001) Usta Beni Öldürsene (1997) Tabutta Rövaşata (1996) Duvar (1983) Sürü (1979) Bereketli Topraklar Üzerinde (1979)