İşkencecilikle suçlandı, TBMM Susurluk Komisyonu'na devlet içindeki çeteleri şikayet etti, 28 Şubat askeri müdahalesine karşı çıktı. Yıllarca Türk polis örgütünün çeşitli kademelerinde yöneticilik yapan Hanefi Avcı, 'Haliç'te yaşayan Simonlar' kitabını yazdıktan sonra, yasa dışı Devrimci Karargah örgütü soruşturması kapsamında tutuklandı. Türk emniyetinde teknik-elektronik istihbaratın kurucusu olan Hanefi Avcı, meslek hayatı boyunca 24 kez takdirname, 744 kez maaş taltifiyle ödüllendirildi. Merkez Emniyet Müdürü'yken Devrimci Karargah Soruşturması kapsamında tutuklandı. 19 Temmuz 2013'te İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Devrimci Karargâh Davası'nda 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezasına çarptırıldı. Kamuoyunda bilinen Devrimci Karargah, Ergenekon, PKK ve TİKKO davaları dışında, Avcı'nın aleyhinde açılan 10'un üzerinde ceza ve tazminat davası var. Avcı ise devlet kurumları ve yetkililer aleyhine 27 idari dava açtı. 'Haliç'te Yaşayan Simonlar' hayatını değiştirdi Eskişehir Emniyet Müdürü'yken yazdığı 'Haliç'te Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün Cemaat' isimli kitaptan sonra hayatı değişti. Kitabın Gülen Cemaati'yle ilgili bölümü geniş etki yarattı. Kitapta, cemaatin başta Emniyet olmak üzere, yargı, MİT, ordu ve diğer devlet kurumlarında örgütlendiğini, bu kurumların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğini, personel arasında ayrımcılık ve düşmanlık yarattığını, özel yetkili mahkemelerce yürütülen soruşturmaların, arka planda cemaatin talimatıyla Emniyet İstihbarat'taki unsurları ve cemaate bağlı savcılarca yürütüldüğünü, hukuksuz işlemler yapıldığını yazdı. Avcı'nın kendi anlatımına göre, bir zamanlar Gülen Cemaati ile yakın ilişkisi vardı. Kitabında, Polis Enstitüsü'nde okurken 5-6 ay boyunca Gülen Cemaati'ne bağlı Işık Evleri'nde kaldığını, çocuklarını yine cemaat bağlantılı Samanyolu Koleji'nde okuttuğunu belirtiyor. İslami eğilimli Refah Partisi ile Tansu Çiller başkanlığındaki Doğru Yol Partisi'nin kurduğu koalisyon hükümetinin istifasına yol açan 28 Şubat sürecinde Gülen hakkında soruşturmalar açıldı. Avcı, bu dönemde Gülen'in talebiyle kendisiyle görüştüğünü yazıyor ve 'Siz doğru bildiğiniz yolda okullar açarak bu ülkeye ve insanlarımıza hizmet ediyorsunuz. Gerisini önemsemeyin, doğru sonunda galip gelecektir' dediğini belirtiyor. Dört ayrı yasadışı örgüte yardım etmekten yargılanıyor Kitabın yayınlanmasından 38 gün sonra Avcı, Devrimci Karargah Örgütü'ne yardım ettiği iddiasıyla tutuklandı. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Odatv Davası diye bilinen davada Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'ne yardım ettiği, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ise PKK ve TİKKO örgütlerinin propagandasını yaptığı gerekçesiyle yargılanıyor. Devrimci Karargah Davası'nda ise yerel mahkeme Avcı'ya 'terör örgütüne yardım etmek' suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün, soruşturmanın gizliliğini ihlal suçlamasından 2 yıl 2 ay 20 gün hapis, yargı görevini yapanları etkileme suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve ruhsatsız ve vahim nitelikte otomatik ve yarı otomitik silah bulundurup taşıdığı gerekçesi ile 5 yıl ve 500 gün adli para cezası olmak üzere toplam 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası verdi. 'İşkenceci' suçlaması 1976 - 1984 yılları arasında Mersin Gülnar ve Mut İlçe Emniyet Komiserliği yaptı, bu dönemde yapılan işkencelerde rol almakla suçlandı. Avcı'nın görev yaptığı dönemde işkence gördüğünü söyleyenlerden biri de 12 yaşında gözaltına alınan Şaban Dayanan'dı. Dayanan'a göre, kendisine işkence yapanların başında Hanefi Avcı bulunuyordu. Dayanan, yıllar sonra gazeteci Ahmet Şık aracılığıyla Hanefi Avcı ile yüzleşti. Bu yüzleşme sırasında Avcı'nın kendisine 'işkence o dönemde devlet politikasıydı' dediğini aktardı. Avcı, benzer bir yüzleşmeyi, daha sonra arkadaş olacağı ve Devrimci Karargah davasında birlikte yargılanacağı Necdet Kılıç'la 1990'larda yaşamıştı. Gazeteci Necdet Açan Aktüel dergisi için onları biraraya getirmiş, Avcı yıllar önce işkence yaptığı Necdet Kılıç'tan özür dilemişti. Avcı, 1984'te Güneydoğu'da PKK ile artan çatışmalar sonrası Diyarbakır İstihbarat Şubesi'ne atandı. Burada 8 yıla yakın görev yaptıktan sonra 1992'de İstanbul İstihbarat Şube Müdürü oldu. 1996'da terfi etti ve Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı oldu. TBMM Susurluk Komisyonu'na ifade verdi 1996'daki Susurluk Kazası'nın ardından kurulan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na 1997'de ifade verdi. Terörle mücadele adı altında Emniyet, MİT ve Jandarma içinde yasadışı hareket eden çeteler oluşturulduğunu ifade etmesi üzerine hakkında davalar açıldı. Tahkikatlara uğradı. Eski içişleri bakanlarından Mehmet Ağar, özel harpçi Korkut Eken, Giresun Jandarma bölge komutanı Veli Küçük, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin gibi isimler hakkında suçlamalarda bulundu. Bu ifadenin ardından Susurluk Araştırma Komisyonu'nun bazı yüksek rütbeli subayları sorgulaması, Genelkurmay Başkanlığı tarafından engellendi. 28 Şubat Askeri Müdahalesi'ne karşı çıktı Hanefi Avcı, 28 Şubat sürecinde bir kez daha askerlerle karşı karşıya geldi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda askerlik yapan Kadir Sarmusak adlı istihbaratçı polisin, Batı Çalışma Grubu'na ait gizli belgeleri Emniyet İstihbaratı'na sızdırdığı iddia edildi. Eski içişleri bakanı Meral Akşener'e göre bu belgeler, darbe hazırlığını ortaya koyuyordu. Avcı'nın amiri olan Emniyet İstihbarat Dairesi başkan vekili Bülent Orakoğlu, bu olayla ilgili olarak tutuklandı. Aynı dönemde görevinden alınan Avcı, Refah-Yol hükümetiyle asker arasındaki bu kavgada, hükümetten yana tavır aldı. Darbe hazırlığı varsa, bunu izlemenin polisin görevi olduğunu söyledi. Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün kendisine hakaret ettiği iddiasıyla açtığı davada, savunmasını yaparken MİT'e ait bazı telefon numaralarını mahkemeye verdi. Bu nedenle 'devletin gizli kalması gereken sırlarını ifşa etmek' ile suçlandı ve 10 Şubat 1998'de açığa alındı. Devletin gizli bilgilerini temin etmek ve açıklamak suçlarından Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce tutuklandı, 10 gün hapis yattı. Avcı, tutuklanmasını 'Beni susturmak istediler' diye yorumladı. Dava sonucunda beraat etti, idare mahkemesi kararı ile görevine döndü. 2003'e kadar geri hizmetlerde çalıştı. 2003'te Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na getirildi. Önce Uzan ailesini hedef alan operasyonlara ardından da çeşitli yolsuzluk ve uyuşturucu operasyonlarına imza attı. Avcı, Enerji Bakanlığı'ndaki büyük ihalelere hile karıştıranları hedef alan bir operasyonudan kısa süre sonra, 2005'te geçici olarak, 2006'da asaleten Edirne İl Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Bu görevi, bir sürgün olarak tanımladı. Edirne Kapıkule Sınır Kapısı'nda polis ve gümrükçüleri rüşvet alırken gizli kameraya kaydederek mahkum olmalarını sağladı. Avcı, Edirne İl Emniyet Müdürlüğü'nün ardından 2009'da Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Cemaat ile karşı karşıya Hanefi Avcı'nın 'Haliç'te Yaşayan Simonlar' kitabında anlattığına göre, Ergenekon operasyonlarının sürdüğü bir dönemde kendisinin de yasa dışı biçimde dinlendiğini öğrendi. Bunun üzerine dönemin içişleri bakanı Beşir Atalay, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Başbakan Erdoğan'ın baş danışmanına Gülen Cemaati'ne ilişkin kaygılarını anlattı. İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'na verdiği dilekçelerle, yasa dışı dinlemeler konusunda soruşturma açılmasını istedi. Ama bir sonuç alamadı. Avcı, 2010 yılında da 'Haliç'te Yaşayan Simonlar - Dün devlet, Bugün Cemaat' kitabını yayınladı. Kitabın yayınlanmasının ardından Avcı hakkında soruşturmalar açıldı. Soruşturmalar nedeniyle Ankara'ya, merkeze alınmayı talep etti, talebi kabul edildi. Merkez görevindeyken İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Devrimci Karargah örgütü soruşturmasında hakkında gözaltı ve Eskişehir'deki lojmanında arama kararı verdi. Savcılığın Avcı'nın eski makam odasında arama talebini mahkeme uygun görmedi. Buna rağmen Avcı'nın Eskişehir'deki eski makam odasında da arama yapıldı. Aramada mahkeme dosyasında Avcı aleyhine delil olarak yer alan 24 ses kasedi bulundu. Avcı, kayıtların 1994 ile 1999 yılları arasında olduğunu, bu tarihlerin istihbarat birimlerinde görevli olduğu tarihlerle uyuşmadığını, GATA Askeri Santrali ve Hürriyet Gazetesi Santrali kayıtlarının poliste olmasının imkansız olduğunu söyledi. Cemaatin kendisine komplo kurduğunu ifade etti. Mahkemede ifadesine başvurulan tanıklar, Avcı'nın makam odasını boşalttıktan sonra odada eşya kalmadığını söylediler. Mahkemenin talebi üzerine, Eskişehir Emniyet Müdürlüğü güvenlik kamerası kayıtları incelendi. Bilirkişi, raporunda Avcı'nın makamını boşalttıktan arama yapılan zamana kadar geçen sürede (31 Ağustos - 28 Eylül 2010) güvenlik kameralarının kayıt yapmadığını, cihazın kayıt özelliğinin admin yetkisi olan ve şifresini bilen bir kişi tarafından devre dışı bırakıldığını söyledi. Emniyet mensupları ifadelerinde admin olarak tek bir polis memurunun yetkili olduğunu belirtmelerine rağmen, olay 'faili meçhul' denilerek dosya kapatıldı. Devrimci Karargâh Davası'nda farklı suçlardan hüküm giyen Avcı, Yargıtay'a yazdığı temyiz dilekçesinde 'Bir yandan, terörle mücadelede başarılı çalışmalarımdan dolayı onlarca taltif, takdir ödül alacağım, hep terörün yoğunlaştığı bölgelerde görevlendirileceğim, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, terörle mücadele sistemlerinin geliştirilmesinde önemli katkılarım olacak ve sol terör örgütlerinin hedefleri arasında olacağım, diğer yandan, adı sanı doğru dürüst duyulmamış, hiç bir ferdini tanımadığım bir terör örgütüne, Eskişehir ilinde Emniyet Müdürü olup, İstanbul'da yardım edeceğim (...) Bu insaf, akıl ve izanla bağdaşacak şey değildir...' dedi. Avcı tutuklu yargılanırken, 2011 genel seçimlerinde İstanbul 3. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı oldu. Fakat seçimlerden birkaç gün önce çekildiğini açıkladı. İade-i itibar başvurusu Bazı bakan çocuklarının ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın tutuklanmasıyla sonuçlanan 17 Aralık Operasyonu, AK Parti hükümeti ile Gülen cemaati arasında açık bir çatışmaya dönüşünce, Hanefi Avcı da, kitabı nedeniyle hakkında verilen 2 kez devlet memurluğundan ihraç ve 6 kez meslekten men cezasının kaldırılması talebiyle İçişleri Bakanlığı'na başvurdu. Operasyonun ardından Başbakan Tayyip Erdoğan 'Maalesef devletin içinde yapılaşmaya giden bir örgüt, çete var. Bunlar mahremiyet diye bir şey tanımıyorlar. İzlemekse izlemek, dinlemekse dinlemek. ... Bunların dışında maalesef belli bir örgüt anlayışı içinde, görev alanının dışına çıkmak suretiyle bazı medya gruplarını alan ve servis yaparak masum insanları lekeleme gayreti içinde olan yargı mensupları da var. Yürütme var. Polisin içinde de var' açıklamasını yaptı. Avcı'nın yazdıklarıyla Erdoğan'ın söyledikleri örtüşüyordu. Avcı, Ocak 2014'te Silivri Cezaevi'nde gazeteci yazar Ali Bayramoğlu'na verdiği röportajda 'Haklı çıktım diye gram kadar sevindiğim yok' dedi. Hak ihlali kararı ve tahliye Hanefi Avcı, yargılama sürecinde haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Yüksek mahkeme, 18 Haziran 2014'te verdiği kararda Avcı'yı haklı buldu, 'tutukluluk gerekçeleri yetersiz olduğu için' haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararının ardından tahliye talebi Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından kabul edilen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 20 Haziran 2014'te Silivri Cezaevi'nden çıktı. Avcı, 'Bu adaletsizlik sadece bana karşı değil topluma karşı yapılmıştır. Son mağduru da hükümettir' dedi.