Avrupa, Türkiye düşmanlığında sınır tanımıyor. Türk Bakanlara yönelik uygulanan sansür ve engellemelerden sonra Hollanda Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'nun uçuş iznini iptal etti. Peki anti demokratik uygulamada sınır tanımayan bu kararların perde arkasında ne var, Taha Dağlı değerlendirdi. HOLLANDA'NIN TAVRINI NASIL YORUMLAMAK GEREK? AB deyince ilk olarak demokrasi ve ifade özgürlüğünden bahsedilir. Hollanda ise AB içerisinde özgürlükler konusunda en iddialı ülke. Uyuşturucu kullanımındaki özgürlüklerini bile yıllardır demokratik uygulama diye satan bir ülke. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na yönelik yapılan bu son eylem ise hem Hollanda'nın hem de AB'nin maskesini düşürdü. AB'NİN GERÇEK YÜZÜ BU MU? Hukuk devleti ya da düşünce-ifade özgürlüğü veya demokrasi, bugün gelinen nokta ve Türkiye'ye yönelik saldırılar, AB'nin gerçek yüzünü gösterdi. AB dünyanın geri kalan kısmında zaten şüpheliydi şimdi kendi içerisinde bile inandırıcılığını kaybetti. Bugüne kadar 'bizde var sen de yok' diyerek yalan söyledikleri her özelliğin aslında kendilerinde hiçbir şekilde olmadığı ortaya çıktı. KİME DEMOKRATİK KİME DEĞİLLER? Almanya, Hollanda veya Fransa ya da Avusturya ya da diğerleri, bunların hepsine bakınca özellikle son birkaç yıldır şunu çok net görebiliyoruz. PKK terör örgütü, FETÖ terör örgütü, DHKP-C terör örgütü noktasında inanılmaz derecede özgürlükçüler. AB ülkelerinin demokratik kavramları terör örgütleri için takır takır çalışıyor. Mesele Türkiye olunca ise demokratik uygulama yerine anti demokratik kararlar gün yüzüne çıkıyor. AB BU NOKTAYA NASIL GELDİ? Geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye'yi parlamentoları aracılığıyla tehdit ettiler. AP'nin müzakereleri durdurma kararı anti demokratik bir uygulamaydı çünkü açık tehdit içeriyordu. Resmen şunu yaptılar, 'Ey Türkiye terörle mücadeleyi durdur yoksa müzakereleri askıya alırız', biz terörle mücadelemizde onların bu dayatmasına aldırış etmeyince de parlamentolarında tehdit içerikli bir karar aldılar. TÜRK BAKANLARA YÖNELİK ENGELLEMELERDEKİ AMAÇ NEYDİ? Türk Bakanlarının Almanya'da, Hollanda'da, Avusturya'da konuşturulmadığını gördük. Sansür uygulandı. Burada kendi ülkelerindeki seçim yarışında Türkiye düşmanlığı yaparak oy toplamaya çalıştıklarını gördük. Ama Türkiye düşmanlığını seçim malzemesi yapmak amaçlarının sadece biriydi. 16 NİSAN REFERANDUMUNDAN NEYİ HEDELİYORLAR? Almanya ve Hollanda seçim sürecinde. Bu ikisinde de iktidarlar, aşırı sağa kayan oyları Türk bakanlara yönelik eylemlerle kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. Çünkü Avrupa'da islam düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığı prim yapıyor, Merkel de Rutte de bu primi kazanmak istiyorlar. Ama bir taraftan da amaçladıkları genel bir hedef var o da 16 Nisan'da referandumdan hayır çıkması. 16 NİSAN AB İÇİN GENEL BİR KORKU KAYNAĞI MI? Türkiye'de anayasanın değişecek olması AB'nin Batı dünyasının genel bir korkusu. Bu korkuyu uzun yıllardır yaşıyorlardı şimdi yüz yüze geldiler ve o nedenle saldırıları da bu noktaya ulaştı. HAYIR PROGANDASI VAR AMA EVET YASAK? AB ülkelerinde bugün referandumda oy kullanacak olan Türk vatandaşları için evet mitingi düzenlemek yasak ama hayır için her türlü olanak sağlanıyor. Hatta Alman televizyonları Türkçe tanıtım filmleri bile yayınladılar, referandumda hayır oyu verilsin diye. Türk Bakanlar konuşturulmazken, CHP'lilerin programlarına iptal kararı uygulanmadı. MESELE DEMOKRASİ OLSA? Türkiye'yi hep demokrasiyle vurmaya çalıştılar. Biz terörle mücadele ederken onlar 'sizin terörle mücadeleniz anti demokratik' dediler, biz OHAL uyguladık sebep terör örgütleriyle mücadeleydi, aynısı Fransa'da da vardı ama onlar yine demokrasiden dem vurdular. Şimdi Türk bakanlara sansür uygulayınca gerçek ortaya çıktı, meseleleri demokrasi falan değilmiş. KENDİ TERÖRLE MÜCADELELERİ NASIL? AB'nin bugün yürürlükte olan terörle mücadele yasası uluslararası af örgütü tarafından bile 'drakon kanunları' olarak yorumlandı. Çünkü maddeler sadece Müslümanları hedef alan, camileri kapatmanın önünü açar şekilde sert ve anti demokratik yaptırımlarla dolu.