Cezayir sınırında, Atlas Sıradağları uzantısında yer alan 735 rakımdaki Deyr Dağı'na yapılan bir tırmanıştan sonra varılan Kef Kalesi, yerli ve yabancı ziyaretçilerine eşsiz kent manzarasının yanı sıra tarihi bir yolculuk imkanı da sunuyor. Yığma taşlarla inşa edilen kale, misafirlerini Osmanlı tarzında kakmalar ve işlemelerle süslenmiş dev ahşap bir kapıyla karşılıyor. Avluya girildiğinde ilk olarak yan yana dizilen tarihi dökme toplar dikkati çekiyor. Avlunun yanındaki uzun koridordan geçildiğinde ise mutfak, yatak odaları ve silah deposu gibi bölmelere açılan kapıların yer aldığı büyük bir salon yer alıyor. Bu geniş salondaki kapıdan dışarı çıkıldığında ise büyük bir meydanı andıran avlu çıkıyor. Bugün bu avlu çeşitli sergi ve kültürel etkinliklerin gerçekleştirildiği bir mekan olarak kullanılıyor. Tunuslu tarihçi Muhammed Telili, Deyr Dağı'ndaki 5 bin metrekare genişliğinde bir platonun üzerinde, 2 bin metrekarelik bir alana kurulan Kef Kale'sinin 1600'lü yıllarda Osmanlı Devleti döneminde yapıldığını söyledi. Kalenin restorasyon çalışmalarında da görev alan Telili, kapıdaki hatlar sayesinde kalenin tarihine ilişkin bilgiler elde edildiğini ifade etti. Telili kalenin tarihine ilişkin şunları anlattı: 'Osmanlı Devleti, 1574'te Hafsi Devleti'nin yıkılmasının ardından buradaki kabilelerin mevcut otorite boşluğundan istifade ederek yeni oluşumlara gitmemesi için bölgeye geldi. Osmanlı Devleti ilk başta 1600'de basit bir kule inşa etmişti. Daha sonra özellikle bölgedeki Beni Şenuf kabilesiyle girdiği mücadelenin ardından 1637'de ek bölümlerle kale inşasını tamamladı. Osmanlı'ya katılmak üzere Cezayir'in kuzeydoğusundan gelen Zevava isimli Amazig kabilesi askerlerine ev sahipliği yapan kalede, onlar için özel bölümler yapıldı.' Telili, Cezayir sınırında yer alan kalenin tarih boyunca çevreye hakim konumu itibariyle stratejik önem taşıdığını ve askeri alanda önemli roller üstlendiğini aktardı. Kef Kalesinin, Ali Paşa (1756-1735) ve sonrasında Osmanlı vasalı olarak hüküm süren Huseyni Hanedanı yönetimlerinde bir çok savaşa, kuşatmaya ve mücadeleye sahne olduğuna işaret eden Telili, 1807'de kalenin genişletilerek restore edildiğini söyledi. Kalenin bulunduğu bölgenin, konumu itibariyle antik çağlardaki Numidya Krallığı'ndan (MÖ 202-MÖ46) bugüne büyük önem taşıdığını dile getiren Telili, 'Ne zaman ki Tunus işgal edilse, kentin yönetimi başkasının eline geçse, kale her zaman stratejik bir askeri üs olarak önemini muhafaza etti ve aynı yerinde kaldı.' ifadelerini kullandı. Telili, 'Bölge halkı kentlerinin tarihten bu yana kritik önem taşıdığını ve aktif rol aldığını biliyor ve bununla da gurur duyuyor.' diye konuştu.