Turkuvaz Medya Grubu'nun bünyesinde, 'Geleceği Oku, Bugünü Anla' yayın anlayışıyla sektörün ezber bozan dergisi INBUSINESS tarafından, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı COP27'de alınan kararların ve Türkiye'nin yeni yüzyılında sürdürülebilirliğin yol haritasının değerlendirildiği, Sürdürülebilir Yüzyıl Webinarı 20 Aralık Salı günü gerçekleşti.
INBUSINESS Genel Yayın Yönetmeni ve Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Hülya Güler'in açılış konuşmasıyla başlayan Sürdürülebilir Yeni Yüzyıl Webinarı'nın birinci özel oturumunda UNDP Türkiye İklim Değişikliği ve Çevre Portfolyo Yöneticisi Nuri Özbağdatlı, ikinci özel oturumunda Dışişleri Bakanlığı Çevre, İklim Değişikliği ve Sınıraşan Sular Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Adnan Altay Altınörs yer aldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı Başkanı Orhan Solak, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, İklim ve Doğa Bilimci Prof. Dr. M. Levent Kurnaz ve Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Dr. M. Cemil Arslan da özel oturum konuşmaları ile webinarda yer aldı.
ACİL ÖNLEMLER ALINMALI
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı Başkanı Orhan Solak, Türkiye'nin, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en hassas bölgelerden biri olan Akdeniz Havzasında yer aldığını hatırlatarak, "İklim değişikliğine bağlı afetlerin sıklık ve şiddeti gün geçtikçe artıyor. Bunun sonucu olarak 2022 ülkemizde ve dünyada iklim değişikliğine bağlı afetlerle mücadele içinde geçen bir yıl oldu" dedi.
"İklim değişikliğinin etkileri sadece afetlerle sınırlı değil" diyen Solak, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "İklim değişikliği çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri ile tüm sektörleri ve toplumun her kesimini etkileyen sınır tanımayan ve siyaset üstü bir mesele. Bu anlamda acil ve etkili önlemler alınması zorunludur. Ülkemizde son yıllarda iklim değişikliği ile mücadelede önemli politik adımlar atıldı. Geçtiğimiz yıl Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladıkları 2053 net sıfır emisyon hedefi ve ülkemizin Paris Anlaşmasına taraf olması iradesi ile birlikte iklim değişikliği alanındaki çalışmalarımız da hız kazandı. Hazırlıkları tamamlanan İklim Kanunu'yla birlikte kamu kurumlarının sorumlulukları belirlendi ve Emisyon Ticaret Sistemi de hayata geçecek. Ayrıca İklim Değişikliği Başkanlığının kurulması da önemli bir adım oldu. İklim Değişikliği Başkanlığımız, 29 Ekim 2021 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı bir kuruluş olarak kuruldu. Başkanlığımız Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları kapsamında; Uluslararası müzakere süreçlerini yürütmek, Ulusal politika, strateji ve eylemleri belirlemek ve Yeşil dönüşümün gerektirdiği kapsamlı değişimi tüm sektörlerde gerçekleştirmek üzere kurum ve kuruluşlarla koordinasyonu sağlamakla sorumlu."
Atılan adımlar konusunda bilgi veren Solak, "İklim değişikliği konusunda ilgili tüm paydaşları ve verileri bir araya getirmek amacıyla İklim Değişikliği Platformunu kurduk. İklim Değişikliği etki, etkilenebilirlik ve risk analizleri ile birlikte hazırlıklarını sürdürdüğümüz İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem planı çalışması, Bölgesel ve Yerel İklim Değişikliği Eylem Planları hazırlıklarımız, yerel paydaşlara yönelik kapasite geliştirme ve hibe destek çalışmaları diğer önemli faaliyetlerimiz" dedi.
ZOR BİR SÜREÇ YAŞANACAK
Webinar'a Özel Oturum konuşmacısı olarak katılan Çevre, İklim Değişikliği ve Sınıraşan Sular Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Adnan Altay Altınörs Mısır'da düzenlenen COP27'nin 40 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen geniş kapsamlı gerçekleştiğine dikkat çekti. Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi'nin COP27'nin uygulamaya yönelik ve Afrika'nın konferansı olduğunu açıkladığına dikkat çeken Altınörs konferans boyunca çeşitli üst düzey mesajlar verildiğini ancak ilerleyen süreçte bunların bir eyleme dönüşmediğini de sözlerine ekledi. Altınörs "Son dönemde iklim konferansları çok şaşaalı oluyor ancak müzakere salonlarında ilerleme kaydedilmiyor" dedi. COP27'de kaydedilen en önemli gelişmenin Kayıp ve Zarar Fonu kurulmasına yönelik karar olduğuna da değinen Altınörs şöyle devam etti: "Bu kararda uzun zamandır hassas ve kırılgan olan Afrika ve gelişmemiş ülkelerin zararlarının tazmin talepleri önemli rol oynadı. Fonun kurulması COP27'nin en önemli çıktısı olsa da şimdilik sadece kurulması kararı söz konusu. Bu fondan hangi ülkelerin yararlanacağı, hangi ülkelerin bu fona katkı sağlayacağı gibi konularda hararetli tartışmalar yaşanacak. 2023'te Birleşik Arap Emirlikleri'nde düzenlenecek COP28'de de bu konular karar bağlanmaya çalışılacak" dedi.
Bu açıdan 2023'ün zor bir yıl olacağını söyleyen Altonörs konuşmasına şöyle devam etti, "Masada sadece Kayıp ve Zarar Fonu yok. Bu yıl ülkelerin karbon salım-azaltım taahhütleri değerlendirilmeye tabi tutulacak ve mevcut durum ortaya konulacak. 2010'dan bugüne salım azaltılmasında yüzde 14,5 artış gerçekleşti. Oysa bu rakam yüzde 45 olmalıydı. 2023 ve COP28'in en önemli maddesi bu olacak. BM Genel Sekreteri bu yıl hükümetleri toplantıya çağırarak 2023'ün önemi üzerinde bir zirve düzenleyecek."
COP27'nin Türkiye açısından da oldukça önemli olduğunu ve verimli geçtiğine dikkat çeken Altınörs "Gözden geçirdiğimiz ulusal katkı beyanımızı açıkladık. Karbon azaltımını yüzde 41'e çıkardığımızı, en geç 2038'e kadar salım azaltım oranının zirveye çıkacağını ilan ettik. Ayrıca 2030'a özel 500 milyon tonluk sera gazı azaltımı yapacağımızı açıkladık. Bir önemli gelişme de 2026'da yapılacak COP31 için ev sahipliği adaylığımızı açıkladık. Türkiye'nin hedefleri makul ve gerçekleştirilebilir hedefler. İlan ettiğimizden daha fazlasını yapacağımız konusunda herkes hem fikir. İklim Kanunu'nun önümüzdeki aylarda hayata geçmesiyle birlikte emisyon ticaret sistemi gibi yeniliklerle birlikte küresel katkımızı sunmaya devam edeceğiz." şeklinde devam etti.
GÜVEN SORUNU VAR
Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Dr. M. Cemil Arslan, Sürdürülebilir Yüzyıl Webinarı'nın özel oturumda değerlendirmelerde bulundu. COP27'nin küresel çapta dörtlü bir krizin gölgesinde gerçekleştirdiği ifade eden Arslan, "Pandemiyle birlikte başlayan yoğun bir sağlık krizi, küresel düzeyde bir finansal kriz ve merkez bankaları üzerinde artan bir baskı var bütün dünyada. Yanı sıra iklim krizi zaten bugün konuştuğumuz temel mevzu. Bir de bunların bileşkesinden oluşan daha çok Batı Avrupa merkezli ama bütün dünyayı etkileyen bir tedarik zinciri ve enerji krizi var" dedi.
Yerel yönetimler gözüyle COP27yi değerlendiren Arslan, Türkiye'nin ilk defa yerel yönetim kuruluşlarını davet ettiğini söyledi. Zirveye dair görüşlerini ise "Genel olarak güven ilişkisinin olmadığını düşünüyoruz. Normal şartlarda herhangi bir müzakerede tarafların birbirine güven hissiyle masaya oturduğunu muhatabınızın verdiği sözleri yerine getireceğine ilişkin varsayımla oturursunuz. Burada genel olarak bir mutabakattan ziyade bir güvensizlik olduğu hissine kapıldım. Kuşkusuz burada uzun yıllardır, aslında 2009'dan beri söz verilen 100'er milyar dolarlık desteğin verilmemiş olması, başta ABD olmak üzere çevreyi en fazla kirleten ülkelerin ikircikli tavrı ve bu zamana kadar sözlerini yerine getirmemiş olmalarının çok ciddi bir etkisi vardı. İklim krizine en fazla muhatap olan ama aslında bu krizin üretilmesinde en az rolü olan ülkelerin artık bıkmış olması bu bıkkınlık etkisi de eşlik ettiğinde çok ciddi bir güvensizlikle karşı karşıyaydık" sözleriyle dile getirdi.
TARIM VE İKLİM GÜVENLİĞİ
UNDP Türkiye Çevre ve İklim Değişikliği Portföy Yöneticisi Nuri Özbağdatlı katıldığı özel oturumda COP 26'da taahhüt edilen amaçların uygulamaya dönük toplantısı olan COP27'nin ana başlıklarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki güven kırılması ve jeopolitik zorluklar olduğunu ifade etti. "İklim krizine bağlı sıcaklık artışının 1,5 derecede tutulmasına yönelik daha önce taahhüt edilen 100 milyar dolarlık kaynağa bağlı iklim kaynaklı felaketten korunma amaçlı fonun kurulması kararlaştırıldı" diyen Özbağdatlı sözlerine "Bu yıl içinde bu fonun dağılım şartları netleşecek. Fakat şunu biliyoruz ki ısınmayı ancak 2,5 derece ile sınırlı tutabiliriz. Ayrıca uluslararası finans kuruluşları revizyonların ele alınması gerekiyor." diyerek devam etti.
COP27'deki olumlu gelişmelerden aynı zamanda kaçırılan fırsatlardan bahseden Özbağdatlı, şunları aktardı: "Temiz sağlıklı ve sürdürülebilir çevre insan hakkı COP27'de yer aldı. Okyanuslar da konferansın önemli bir parçası haline geldi. Tarım ve iklim güvenliğe ilişkin dört yıllık çalışma metni belirlendi. Ormanlarda doğa temelli çözümlerde ilk kez referans yapıldı. Yenilenebilir enerjiye ilişkin yeni bir bölüm daha eklendi. Dünya nüfusunun tamamının iklim değişikliğine yönelik erken uyarı sistemleri tarafından kapsanacağı karar alındı. Öte yandan bazı fırsatlar da kaçırıldı. Karbon azaltımında daha fazla taahhüt beklendi. ABD Kanada, Norveç çok aşamalı olarak fosil kaynaklardan çıkış metnine dahil edilmesi istendi fakat Suudi Arabistan ve Rusya nedeniyle bu mümkün olmadı. Ayrıca konferansta biyoçeşitlilikten de söz edilmedi."
Konuşmasında Türkiye'nin iklim değişikliğinin çözümü noktasında attığı adımlara da yer veren Nuri Özbağdatlı, "Ülkemizde 12'nci Kalkınma Planı süreci başladı. Uzun dönemli stratejiler neticesinde 2053 net sıfır ve yeşil dönüşüm hedefine gitme umuduyla çalışıyoruz. Bu doğrultuda atılan adımları istihdamın artırıldığı, doğal olanın korunduğu sadece enerji değil, diğer alanların da dönüştüğü bir fırsat olarak görüyoruz" dedi.
TÜRKİYE LİDERLİĞİNİ PEKİŞTİREBİLİR
Webinar'a konuşmacı olarak katılan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü, İklim ve Doğa Bilimci Prof. Dr. M. Levent Kurnaz COP27'nin katılımcı sayısına dikkat çekerek konuşmasına başladı. "Cop28'e gidilir mi?" sorusuyla eleştirilerini dile getiren Kurnaz "Bütün toplantıların ne fayda sağladığına bakacaksak iklim değişikliğine bir katkı sağlanmadığını görüyoruz. Bu toplantılara gitmek için harcanan karbona yazık" dedi. COP toplantılarının başladığı 1995'ten bugüne gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinden kaynaklanan zararların gelişmiş ülkeler tarafından tazmin edilmesi isteğinin bulunduğunu anlatan Kurnaz, "Bu konu sonunda gündeme alındı. Kayıp ve Zarar Fonu'nun kurulması gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler için önemliydi. Ancak bu fona kimin para koyacağı ve kimin bu fondan para alacağı hala karara bağlanmış değil. AB bu konuda 1992'de imzalanan İklim Değişikliği Antlaşmlası'na atıfta bulunarak o dönemdeki Çin'in az gelişmiş olduğunu vurguluyor. Oysa Çin şimdi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline geldi. Bu nedenle AB, Çin'in Fon'a katkı sağlayan tarafında yer almasını istiyor. Ayrıca AB, yine 1992'de Körfez ülkelerinin hiçbirinin Fon'a para verecek ülkeler arasında yer almadığını, ancak artık yer alması gerektiğini söylüyor."
2009'daki Cophenagen COP15'te kurulmasına karar verilen Yeşil İklim Fonu'nu hatırlatan Kurnaz "Gelişmiş ülkeler bu tür sözleri rahatlıkla veriyor ama sonra gerçekleşmesi mümkün olmuyor. Bu nedenle aslında Kayıp ve Zarar Fonu kurulması kararının önemli bir katkı olduğunu düşünmüyorum."
COP konferanslarına liderlik yapan ülkelerin vizyonu ve etkisine de değinen Kurnaz COP27'de iklim değişikliğinin durdurulması konusunun masada olmadığını da anlattı. Kurnaz, "COP26'da İngiltere liderliğinde 1,5 derecenin önemi kavramı ön planda tutuldu ve neredeyse kömür kullanımının azaltılması gerektiğinin telaffuz edildiği ilk toplantı oldu. Ancak Mısır'ın söylemi iklim değişikliğinin durdurulması değildi."
Türkiye'nin COP31 ev sahipliği adaylığını da değerlendiren Kurnaz, "Mısır çok zayıf kaldı. Sağlam bir söylem geliştirerek Türkiye'nin bu konudaki liderliğini gösterme fırsatımız bulunuyor" dedi.
DAHA GERÇEKÇİ ADIMLAR ATILMALI
INBUSINESS Sürdürülebilir Yeni Yüzyıl Webinarı'nın COP 27 ve Ötesi başlıklı ilk panelinin moderatörlüğünü BÜYEM KSS Danışmanı & Awen For Us Kurucusu Dr. Aylin Löle yaptı. Panelin konuşmacıları ise Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Duygu Erten, OSD Çevre Koordinatörü Meral Turan Akırmak, Ambalaj Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Aslıhan Arıkan, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası, Sürdürülebilirlik ve Çevresel Sosyal Etki Yönetimi Müdürü Erhan Çalışkan, SDSN Türkiye Koordinatörü Bahar Özay ve TSKB Ekonomik Araştırmalar Yöneticisi Can Hakyemez oldu.
İnsan yapımı nesnelerin ağrılığının 1 trilyon tona ulaştığını, ilk kez gezegendeki bitki ve hayvanların ağırlığını aştığını vurgulayan Aylin Löle, kaynakların artan nüfusa yetmediğini ve dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen olumlu ya da olumsuz bir gelişmenin herkesi etkilediğini söyleyerek panelin açışını yaptı. İlk sözü alan Erhan Çalışkan, konferansta Ukrayna Rusya savaşının gölgesinin hissedildiği konferansta fosil yakıtlardan çıkışın mümkün olmadığını belirtti. Pandemideki kapanmalardan dolayı karbon emisyonunun azaldığına dair bilgilerin ya da kıyaslamaların yanıltıcı olabileceğine dikkat çeken Çalışkan daha gerçekçi adımların atılması gerektiğine vurgu yaptı.
Duygu Erten ise COP 27'nin inşaat sektörü için hareketli geçtiğini bu alanda 200'den fazla etkinliğin yapıldığını aktarırken; alüminyum, çimento ve çelik gibi karbon azaltımı zor olan ürünlerde geri dönüşümün anahtar sözcük olacağını belirtti. Can Hakyemez, "ABD'nin enerji güvenliği çabaları ve alternatif kaynak arayışı enerji krizi ve dönüşümü ele alındı. Kalkınma bankası olarak kalkınma temalarını izliyor iklim krizi çalışmalarını bu kapsamda ön plana tutuyoruz" derken; ambalaj sektöründeki uyumlama çalışmalarına değinen Aslı Arıkan, 2030'a kadar tüm ambalajların geri dönüştürülebilir biobozunur yapıda olacağını ve içeriğinin etikette yer alacağını aktardı. Türkiye'nin AB'nin ana ihracatçıları arasında yer aldığının altını çizen Arıkan bu alanda gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtti.
Ülkelerin ulaşımda düşük emisyonlu araçlara sonra da alternatif kaynaklı sıfır emisyonlu araçlara geçişinin önemli olduğuna vurgu yapan Meral Turan Akırmak, şunları aktardı: "COP 27 sloganı "uyum içinde birlikte" olmasına rağmen bu anlamda COP 26'dan kalan ödevlerin tam anlamıyla yerine getirilmediğini gördük." Bahar Özay'ın konuyu eğitim açısından ele aldığı değerlendirme ile sona eren panelde Özay, çarpıcı ifadelerde bulundu: "Kasımda dünya nüfusu 8 milyarı aştı. UNICEF raporu 1 milyar çocuğun iklim riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. COP 27'de de Afrika kıtasına özel önem gösterildiği için bu konferans Afrika COP'u olarak geçti. Orada da 200 milyon genç yaşıyor ve doğrudan iklim değişikliğinden etkileniyor. Eğer toplumu dönüştürmek için eğitime dört elle sarılmazsak alınan önlemlerin hiçbir anlamı yok." şeklinde konuştu.
HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI
Webinarın ikinci paneli 'İklim Aktivistleri Anlatıyor' balığıyla gerçekleşti. INBUSINESS dergisi Yazı İşleri Müdürü (Dijital) Çiğdem Yücesoy Subaşı moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele Boğaziçi Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Öğrenci Topluluğu Eş Koordinatörü Ecem Ocüşler, T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Elçisi Tuncay Mehmet Tümer ve İklim Gönüllüsü Zeynep Ebrar Aras katıldı.
Panelde sözü alan ilk isim Boğaziçi Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Öğrenci Topluluğu Eş Koordinatörü Ecem Ocüşler oldu. Ocüşler, COP27'ye dair gözlemlerini, "İki kısımdan oluşan bir zirveydi. Yan etkinlikler ve tanıtımların olduğu ülkelere, sivil toplum kuruluşlarına ve şirketlere ait olan pavilyonlar ile diğer tarafta daha çok bürokrasinin işlediği müzakereler yapıldı" sözleriyle aktardı. İnsanların aksiyon almak istediklerini vurgulayan Ocüşler, ekosistemin bozuluyor olmasının kendisini kaygılandırdığını, yapılan çalışmaların bilimsel çalışmalar ile desteklenmesi gerektiğini belirtti ve ekleyerek "Topluluk olarak yayınlar yapıyor, saha gezileri düzenliyoruz. Projesi olanlardan iş birlikleri de bekliyoruz. Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor" dedi.
KAYIP VE ZARAR FONU KURULDU
Panelde söz alan diğer isim ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Elçisi Tuncay Mehmet Tümer'di. Tümer, "Zirvedeki kararlarla alakalı beklenen tek bir karar vardı. Kayıp ve Zarar Fonu'nun kurulması. En sonunda bu fon kuruldu. Ben genellikle Suudi Arabistan, Umman, BAE gibi ülkelerin pavilyonlarını gezdiğimde bu ülke temsilcilerinin, ellerinden geleni yaptıklarını ancak gelir kaynakları olan petrol nedeniyle bu kaynağı etkilemeyecek şekilde hareket edebileceklerini belirttiklerini söyleyebilirim" dedi. Özellikle insanların farkındalıklarının artması için çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Tümer, "İklim elçisi olarak okul idaresinin izni ölçüsünde sürdürülebilirlik çalışmaları, saha gezileri yapıyoruz. Hem eğlenme hem de neye sahip çıkmaları gerektiğini görmeleri için arkadaşlarımızı alıp sahip çıkmamız gereken değerleri gösteriyoruz" dedi.
Panelin son konuşmacısı iklim gönüllüsü Zeynep Ebrar Aras, "Artık yeni kararlar almak yerine alınan kararları uygulamaya koymak ana hedef. Bence COP27 sanayileşmiş ve gelişmiş ülkeler için başarılı ama diğer ülkeler için başarısız oldu" şeklinde konuştu. Doğal kaynakları kısıtlamanın yanında atıkların geri dönüştürülmesine olan ihtiyacın da artığını söyleyen Aras, "Atık aslında değerli bir ham madde. Sıfır Atık projesi kapsamında 5 yıllık süre zarfında yüzde 30'lara varan bir geri dönüşüme ulaşıldı" dedi.