İklim krizinin etkilerinin gün geçtikçe tüm ülkelerde daha fazla hissedilmesi gözleri bu alana çevirdi. İklim değişikliği ve hızlı ısınmanın etkisiyle birçok ülkeyi olumsuz etkileyen orman yangınları, seller, kasırgalar ve aşırı kuraklık karşısında tüm dünya adeta teyakkuza geçmiş durumda. İskoçya'nın Glasgow kentinde gerçekleştirilen 26. BM İklim Değişikliği Konferansı'nda (COP26) ülkeler, iklim değişikliğine karşı alınacak bir dizi önlemi içeren bir anlaşmayı imzaladı. Anlaşmada, kömürün aşamalı olarak azaltılması taahhüdü, emisyon azaltma planlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gelişmekte olan ülkelere daha fazla finansal destek gibi önemli kararlar öne çıktı.
4 MİLYAR DOLARI AŞTI
Uluslararası kuruluşlar, çok taraflı kalkınma ve yatırım bankaları, emeklilik ve yatırım fonları gibi finansman imkânı sağlayan kuruluşlar da iklim değişikliği konusunda artan bir hassasiyetle hareket ediyorlar. Artık finansmana erişim bir anlamda, iklim değişikliğine yönelik uygulanan politikalara bağlı olmaya başladı. Türkiye'de sürdürülebilir finans piyasasının büyüklüğü 4 milyar doları aştı. Dünyada ise sürdürülebilirlik kaynaklı borçlanma piyasası 3 trilyon dolara yaklaştı. Sürdürülebilirlik bugün birçok kurumda bir konu olmaktan çıkıp, bir iş modeli haline geldi. Özellikle gelecekte var olmak isteyen tüm kurumların, sürdürülebilirliği kurumsal stratejilerinin odağı haline getirmesi gerekiyor. Bankacılık, kaynakların kullanımına aracı olması nedeniyle bu süreçte en büyük sorumluluğa sahip sektörlerin başında geliyor. Uzmanlara göre, gelecek 10 yılda tüm finansman araçları sürdürülebilir olacak ve sıfır karbon ekonomiye geçiş planı bulunmayan fosil yakıt şirketleri finansmana erişemeyecek.
ŞİRKETLERİN ODAĞINA YERLEŞTİ
Ülkeler bazında alınan kararlar iş dünyasında da hızlı bir değişim ve dönüşümün fitilini ateşlemiş durumda. Dünya genelindeki bütün şirketler karbon ayak izlerini azaltmak için hummalı bir çalışma yürütüyorlar. Aynı durum Türk şirketleri için de geçerli... Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'na imza atmasıyla birlikte şirketlerin sosyal sorumluluk projelerinin odağına da 'sürdürülebilirlik' projeleri yerleşti. Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın da 2050 yılı için getirdiği sıfır karbon hedefinin getirdiği sorumlulukla sanayiden turizme, finanstan enerjiye, inşaattan hizmet sektörüne kadar hemen her alanda sosyal sorumluluk kapsamında sürdürülebilirlik projeleri ardı ardına hayata geçiriliyor.
DEVLER ATAĞA GEÇTİ
Türkiye'nin önde gelen dev şirketleri sürdürülebilirlik konusunda çalışmalar yürütüyor. Son dönemde yaptıkları çalışmaları raporlarla paylaşan dev şirketler, 2050 yılında kadar karbon nötr olma yolunda güçlü adımlar atıyor. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde '2050 Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayımlayan Sabancı Topluluğu, 2020 yılında banka dışı faaliyetlerde sürdürülebilir ekonomiye geçişe katkı sunan 828 ürün ve hizmetle bu alandaki ürün ve hizmet sayısını açıklayan Türkiye'deki ilk topluluk oldu. Topluluğun sürdürülebilir alanlarda yaptığı yatırım, Ar-Ge ve çevresel harcamaların toplam büyüklüğü aynı dönemde 287 milyon TL olarak gerçekleşirken, sürdürülebilirlik odaklı Ar-Ge faaliyetlerinin toplam Ar-Ge içindeki payı ise yüzde 44'e ulaştı. Koç Holding'in yayımladığı 13'üncü Sürdürülebilirlik Raporu'na göre de grubun ana kulvarlarını iş, insan, dünya ve toplumun oluşturduğu "Geleceğe. Birlikte" stratejisi oluşturdu. Söz konusu raporda Koç Holding'in sürdürülebilirlik alanında attığı adımlara da yer verilirken; enerji verimliliği projeleriyle 54 bin ton sera gazı emisyonu azaltımı sağlandığı ve toplam su tüketiminde yüzde 17 düşüş sağlandığı ifade edildi.
HEDEF SIFIR ATIK
Limak Şirketler Grubu'nun da 2030 yılına kadar belirlediği sürdürülebilirlik hedefleri arasında tüm sektörlerinde sürdürülebilirlik anlayışının geliştirilmesi yönünde çalışmalar gerçekleştirmek, 2026 yılına kadar kadın istihdamını grup bünyesinde yüzde 40 artırmak, 2026 yılına kadar ortalama yüzde 25 enerji verimliliği ve yüzde 28 su verimliliği sağlamak, emisyon salımını ortalama yüzde 27 azaltmak, tüm şirketlerinde "sıfır atık" hedefine ulaşmak, 2030 yılına kadar toplam enerji tüketiminde Yenilenebilir Enerji Kaynakları kullanımını en az yüzde 30'a çıkarmak ve tüm tedarikçilerinin sürdürülebilirlik eğitimlerini 2026 yılına kadar tamamlamak ve çalışan bağlılığını her yıl artırarak, güvenli bir çalışma ortamı sağlamak yer alıyor. Türkiye'de üretim yapan global şirketler de sosyal sorumluluk projeleri kapsamında sürdürülebilirlik çalışmalarını hızlandırdı. Dünyanın önde gelen Japon devi Daikin de geçtiğimiz günlerde sürdürülebilirilik raporunu yayımladı. Daikin Türkiye'nin yayımladığı 122 sayfalık rapora göre Daikin 2050 yılına kadar sera gazı emisyonunu net sıfıra indirmeyi hedefliyor. Bu kapsamda şirket ürünlerinde enerji verimli inverter teknolojisi ve daha düşük küresel ısınma potansiyeline sahip bir soğutucu akışkan olan R-32 ile verimliliği artırırken ozon tabakasına zararı önledi. Yerlileştirme projesi ile Türkiye'den aldığı ürünlerle 2 milyon euro maliyet avantajı sağlayan şirket, nakliye gideri ve yakıt tüketimini düşürerek karbon emisyonunu azalttı. 2020 yılı temmuz ayında devreye alınan GES projesiyle Hendek'teki fabrikasının enerjisini buradan elde ederken, sera gazı emisyonlarını da yüzde 63 azalttı. Su tüketimini titizlikle takip eden Daikin, gerekli tedbirleri alarak 14 bin 500 metreküp su tasarrufu sağladı. Çeşitli uygulamalarla da aydınlatmada yüzde 70, doğalgazda ise yüzde 30 tasarruf etti. 513 ton atığı geri kazandırdı. Ar- Ge'ye büyük önem veren şirket, bu departman için 22 milyon TL bütçe ayırdı.
TURİZMDE FARKINDALIĞI ARTIRACAK
Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında Türkiye'nin zengin mirasını gelecek nesillere bırakmak için "Mirasım Türkiye" kampanyasını başlatan Jolly, 2021'de de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye ile iş birliği yaptı. Şirket yeni işbirliği ile sürdürülebilir turizm alanında farkındalık artırmayı hedefliyor. UNDP Türkiye desteklediği projeler aracılığıyla Türkiye'de sürdürülebilir turizmi geliştirerek, turizmin toplum ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmeyi, turizmin yerel ekonomiye, doğal ve kültürel mirasın korunmasına ve ev sahipleri ile ziyaretçilerin yaşam kalitelerinin iyileştirilmesine olan katkısını artırmayı planlıyor.
YÜZDE 50 ARTIŞ KAYDETTİ
Karbon ayak izini azaltan, çevreyi koruyan ve toplumsal gelişmeye yönelik projeler daha fazla talep görüyor. Bu gibi projelerin finansmanında, sermaye piyasalarına da kayda değer bir görev düşüyor. ESG diye adlandırılan Çevresel, Sosyal ve Yönetişim piyasası çok hızlı bir büyüme performansı gösteriyor. Küresel ESG tahvil piyasasında, bu yılın ilk 9 ayında yaklaşık 780 milyar dolarlık işlem gerçekleştirildi. Bu tutar, geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 50'lik bir artışa karşılık geliyor.