Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve İklim Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, İklim Kanunu'nun 2023'ten önce TBMM'den geçirileceğini belirterek, Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelede geliştirilecek politikalarla bölgesindeki ülkelere liderlik yapacağını anlattı.
Selçuklu Kongre Merkezi'nde düzenlenen Türkiye'nin ilk İklim Şurası'nın birinci gününde "Paris Anlaşması ve İklim Rejiminde Uluslararası Süreç" adlı panel düzenlendi.
İklim Başmüzakerecİsi Birpınar'ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşmacılar ise İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İcra Direktörü Yardımcısı Ovais Sarmad ve emekli üst düzey BM Yöneticisi Gaetano Leone oldu.
Birpınar, panelin açılışında yaptığı konuşmada "Bu yıl çok başarılı bir yıl geçirdik. İngiliz Büyükelçisine çok teşekkür ediyorum, kendilerinin başkanlığında sayın büyükelçi ile de çalışma fırsatı bulduk, gecenin 12'sinde bile birbirimize mesajlar atıyorduk, bu mutabakat zaptını imzalamaya çalışıyorduk. COP26'dan önce bunu başarabildik. Türkiye her zaman bu müzakerelerde zorlu bir ülke olarak adlandırılıyordu. Artık dünyadaki bütün taraflarla çalışmaya hazırız" dedi.
Paris Anlaşması'nın TBMM'de onaylandığını hatırlatan Birpınar, "Sayın Cumhurbaşkanımız 2053 net sıfır hedefini duyurduktan sonra mutabakat zaptını imzaladık, milyarlarca dolarlık bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmayla iklim finansmanından Türkiye'nin pay alması sağlandı. 2023 öncesi iklim yasamız parlementodan geçmiş olacak. Üniversitelerle çok yakınen çalışıyoruz. Burada ulusal katkı beyannamemiz çok iyi bir katkı beyanı. Ulusal katkı beyannamesinin çok güçlü olması bölgemizde bu konuya liderlik yapmamız anlamına da gelecek. COP27 bu sene Mısır'da Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenecek. Buraya da yine bizden çok yoğun bir katılım olacak" diye konuştu.
İNGİLİZ BÜYÜKELÇİ: BİZ DENİZDEKİ DAMLA DEĞİL, DENİZİZ
İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott ise "Hz. Mevlana'nın şehri Konya'da onun öğretilerini öğrenme şansımızda oldu. Benim aldığım ders hepimizin çabaları iklim üzerinde bir değişiklik yaratabilir. Biz denizdeki bir damla değiliz, biz denizin kendisiyiz, tek bir vücut bulmuş haliyiz" şeklinde konuştu.
Glasgow'da düzenlenen COP26'nın en büyük amacının küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırma olduğunu anlatan Chilcott, "Açıkçası 1.5'e henüz ulaşamadık. Ama buna yönelik çok gelişme kaydettik. Glasgow'da dünya ekonomisinin yüzde 30'u net sıfır hedefine 2050 itibariyle ulaşma taahhüdü verdi. Herkes taahhütlerini yerine getirirse 2050 itibariyle ısınmayı 2 derecede tutabiliriz. Sera gazı emisyonlarının azaltılması bütün ülkeler tarafından mutabık kalınan bir hedef.
Yapılacak çalışmalarla yıllık olarak gelişmekte olan ülkelere 400 milyon dolarlık hibe yapılması yönünde anlaşma yaptık. Önümüzdeki sene itibariyle yıllık 100 milyar dolarlık bir bütçeden bahsediyoruz. Özel sektörü çok daha enerjik hale getirirsek yeşil projeler 130 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşacak" ifadelerini kullandı.
KARBON TİCARİ OLARAK EMTİAYA DÖNÜŞMELİ
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İcra Direktörü Yardımcısı Ovais Sarmad ise "Glasgow müthiş bir dönüm noktasıydı. Mısır'a çok daha pozitif ve güçlü bir eylem planı ile gideceğiz. Isınmanın 1.5 derece ile sınırlanması hala ulaşılabilir bir derece olacak. İkinci husus Glasgow'da karara bağlanan karbon piyasalarının operasyonel hale getirilmesi. Burada iklim değişikliği mimarisi içinde karbonun fiyatlandırılması çok önemli. Ticari olarak bir emtia haline getirilmesi önemli. Hz. Mevlana'nın da söylediği gibi bizim yaşadığımız çevre kullandığımız kaynaklar bize yaşlılardan emanet değil, bizim önümüzdeki nesillerden ödünç aldığımız şeyler, bu sebeple bizim gençlere sorumluluğumuz var. Çünkü biz bulunduğumuz dünyayı gençlere bırakacağız" değerlendirmesinde bulundu.
Emekli üst düzey BM Yöneticisi Gaetano Leone ise şunları söyledi:
"Türkiye'nin mücadele konusundaki taahhütlerinden çok memnunum, ciddi adımlar atılıyor. Şimdi sürekli olarak baskıyı artırarak devam ettirmeliyiz. Sera gazı emisyonlarında ülkelerin payları dikkate alındığında Akdeniz Havzasında yaşayan insanların en fazla etkilenecek insanlar olduğunu görüyoruz."