Türkiye finans sektörünün geleceğine ışık tutacak Finansın Geleceği Zirvesi & Para Sohbetleri, bugün Turkuvaz Medya Merkezi'nde düzenlendi. Bu yıl 5.'si düzenlenen Finansın Geleceği Zirvesi; Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın açılış konuşmalarıyla başladı.
"FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLAM BİR ŞEKİLDE DESTEKLEMEYİ SÜRDÜRÜYOR"
BDDK Başkanı Şahap Kavcıoğlu Türkiye'nin finansal mimarisinin yarınını konuşmak için toplandıklarını dile getirerek, sağlam bir finansal mimarinin sürdürülebilir büyümenin zemini olduğunu ifade etti.
Geçmiş yılların küresel ölçekte eş zamanlı sınamalarla şekillendiğini söyleyen Kavcıoğlu, "Bankacılık sektörümüz bu sürecin omurgası oldu. Güçlü sermaye yapısı, düşük takip oranları ve yüksek likidite, finansal istikrarı sağlam bir şekilde desteklemeyi sürdürüyor." diye konuştu.
Kavcıoğlu, dünya finansının köklü bir dönüşüm içinde olduğunu, bu durumun yeni zorluklar doğurduğunu, ancak aynı zamanda verimlilik, kapsayıcılık ve sermayenin reel sektöre daha etkin akışı açısından önemli fırsatlar sunduğunu ifade etti.
BDDK olarak dönüşümü izleyen değil, yön veren bir kurum olma hedefiyle, küresel standartlarla uyumlu, öngörülebilir ve etkin bir düzenleme-denetim çerçevesi sunduklarını belirten Kavcıoğlu, "Bu yaklaşım, uluslararası entegrasyonu güçlendirirken sektörün rekabetçiliğine ve risk yönetimi kapasitesine doğrudan katkı sağlamaktadır." dedi.
"DİJİTAL FİNANS, SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANS VE KATILIM FİNANS EKOSİSTEMLERİNİ BİRLİKTE ELE ALIYORUZ"
Şahap Kavcıoğlu, 2025-2028 Stratejik Planlarını kamuoyuyla paylaştıklarını, planın üç temel eksene dayandığını dile getirerek, "Bunlar, finansal piyasalarda güven ve istikrarın güçlendirilmesi, rekabeti ve verimliliği gözeten, kapsayan bir gelişim çizgisinin sürdürülmesi, düzenleme-denetim süreçlerini daha etkili kılacak kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi." ifadesini kullandı.
Bu doğrultuda attıkları adımlara değinen Kavcıoğlu, dijital finans, sürdürülebilir finans ve katılım finansı ekosistemlerini birlikte ele aldıklarını, bireysel bankacılıkta şeffaflığı ve analiz kapasitesini yükselttiklerini belirtti.
Kavcıoğlu, risk temelli denetimi güçlendirirken, açık bankacılık ve servis modeli bankacılığına uyumu, iş sürekliliğini ve iklim risklerine yönelik stres testlerini somut hedeflerle takip ettiklerini bildirdi. Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Bu doğrultuda, 2020'de kurulan ve ülkemizin ilk yerli ve milli derecelendirme kuruluşu olan JCR Avrasya Derecelendirme'nin Risk Merkezi entegrasyonu ve derecelendirme notlarının bankalar nezdinde SYR hesaplamalarında kullanılabilmesinin, Basel uyumunu güçlendiren stratejik bir adım olduğunu da belirtmek isterim. Bu mekanizma sayesinde kurumsal firmaların risk ağırlıklarının temel yaklaşımların ötesinde daha duyarlı ve firma özelinde ölçülebilmesine, sektör genelinde risk ağırlıklı varlıkların standart, şeffaf ve uluslararası uyumlu biçimde hesaplanmasına imkan sağlamaktadır."
Şahap Kavcıoğlu, dijitalleşmenin önemine dikkati çekerek, iş yapış kültürünün omurgası haline geldiğini dile getirdi.
"KATILIM FİNANSIN YÜZDE 15 SEKTÖR PAYI HEDEFİNİ YAKALAYACAĞINI TAHMİN EDİYORUZ"
BDDK Başkanı Kavcıoğlu, katılım finans kuruluşlarının da sistemlerinin tamamlayıcı ve stratejik bir unsuru olduğunu belirterek, kurumsal kapasitenin gelişmesi, ürün çeşitliliğinin artması ve ekosistemin büyümesi için son dönemde önemli adımlar attıklarını söyledi.
Merkezi danışma yapısı, ilkeleri netleştiren düzenlemeler ve yönetişimi güçlendiren çerçevelerle hem uluslararası yaklaşımlara uyum sağlayan hem yerli ilkeleri gözeten bir yapı kurduklarını dile getiren Kavcıoğlu, sadece bankacılık değil bankacılık dışı finans sektörü için de katılım esaslı faaliyetlerin önünü açtıklarını ifade etti.
Kavcıoğlu, "Bu kapsamda katılım esaslı finansman kuruluşlarına izin vermeye başladık. Diğer taraftan tasarruf finansman şirketlerini katılım bankaları ile entegre ederek hem sektöre sinerji kazandırmayı hem de katılım finans ekosistemini büyütmeyi amaçlıyoruz. Yaptığımız çalışmalarla birlikte katılım finansın yüzde 15 sektör payı hedefini yakalayacağını, ekosistemin olgunlaşması ve entegrasyon ile nihai adımda yüzde 25 hedefine ulaşacağını tahmin ediyoruz." diye konuştu.

Finansal istikrar ile dijital finans uygulamaları ve yeni hizmet modelleri arasında sağlıklı bir dengeyi gözetmenin gelecek dönemin temel sınavlarından biri olacağını kaydeden Kavcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Finansal istikrar ile dijital finans uygulamaları ve yeni hizmet modelleri arasında sağlıklı bir dengeyi gözetmek, önümüzdeki dönemin temel sınavlarından biri olacak. Bu çerçevede üç önceliğimizi paylaşmak istiyorum. Birincisi, finansal dayanıklılık, ikincisi dijitalleşme, üçüncüsü sürdürülebilir finans. Biz de etkin denetim, net kurallar ve güçlü diyalogla bu süreci desteklemeyi sürdürmekteyiz."
DAĞLIOĞLU: YAPAY ZEKA EN ÖNEMLİ SINAMA OLACAK
Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, "Özellikle finans gibi regülasyonun çok önemli olduğu ve veri politikaları başta olmak üzere birçok alanda stratejik kararlar verilmesi gereken bir alanda önümüzdeki dönemdeki en büyük sınamanın, yapay zeka, yapay zekanın bu sektörlere entegrasyonu olduğunu düşünüyoruz." dedi.
Dağlıoğlu, yaptığı konuşmada, geleceği konuşurken dijitalleşmenin her zaman en önemli başlıklardan biri olduğunu belirterek, finans sektörünün özellikle bankacılık başta olmak üzere Türkiye'de dijitalleşmenin en ileri safhada olduğu sektörlerden biri olduğunu söyledi.
Dünyadaki uygulamalar açısından da Türkiye'nin finans sektöründeki dijitalleşmesinin birçok ülkeyi geride bırakarak parmakla gösterilen bir başarı hikayesine dönüştüğünü dile getiren Dağlıoğlu, "Bunu yalnızca bankacılıkta değil, sigorta ve hatta çok geleneksel bir alan olan sermaye piyasalarına dahi yansıtmış olmak çok büyük bir başarı. Yalnızca büyük kurumsal aktörlerin değil, finansal teknoloji şirketlerinin de dijitalleşmeyi hızla şekillendirdiği, sürüklediği bir dönemi yaşıyoruz." diye konuştu.
Dağlıoğlu, Türkiye'de yaklaşık 1000 finansal teknoloji şirketi olduğunu, bu FinTek şirketlerinin yalnızca Türkiye'de değil, bölgesel bir şampiyon aktör olarak geleceğe hızla gitmelerini istediklerini ifade etti.
Gelecek döneme dair en ciddi sınamanın yapay zeka olduğunu dile getiren Dağlıoğlu, "Özellikle finans gibi regülasyonun çok önemli olduğu ve veri politikaları başta olmak üzere birçok alanda stratejik kararlar verilmesi gereken bir alanda önümüzdeki dönemdeki en büyük sınamanın, yapay zeka ve yapay zekanın bu sektörlere entegrasyonu olduğunu düşünüyoruz. Eminim ki geçmişte olduğu gibi gelecekte de regülatörlerimiz en doğru kararları vererek, en isabetli politikayı geliştirerek finans sektörünün, bankacılık sektörünün yapay zekayla dönüşümünü de sağlayacaklardır." dedi.
"KATILIM FİNANSIN DAHA ADİL BİR SİSTEME ÖNAYAK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"
Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Dağlıoğlu, sürdürülebilirliğin önemine işaret ederek, dünyanın en büyük ekonomik aktörünün, mevcut politika yapıcılarının biraz yeşilden farklı konuşmasına rağmen dünyada bu gerçekliğin devam ettiğini dile getirdi.
Dağlıoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her platformda "daha adil bir dünya" çağrısı yaptığını belirterek, katılım finansın bu adil dünya çağrısına yönelik önemli bir başlık olduğunu söyledi.

Temel prensipleri gereği katılım finansın daha adil bir sisteme önayak olduğunu düşündüğünü belirten Dağlıoğlu, şöyle devam etti:
"Bu bağlamda katılım finansın geleceğe yönelik büyümesi bizim için çok kıymetli. Yüzde 15 hedefine ulaşmak için bütün paydaşları olarak çok yoğun çalışılıyor. Özellikle de hepinizin malumu olduğu üzere bir mevzuat çalışması var. Yalnızca bankacılık değil, katılım finans deyince sigorta ve sermaye piyasaları boyutuyla da ele almak lazım ve aslında son dönemde özellikle sermaye piyasaları tarafında katılım finans enstrümanlarının hızla arttığını görmek büyük memnuniyet verici faktör. Fakat bunu daha ileri seviyelere taşımak lazım. Gelecek adına bir diğer vizyon, bu sektörü yalnızca iç dinamiklerle büyütmek mümkün değil. Uluslararası işbirlikleri kaçınılmaz bir gereklilik. Biz de bu bağlamda dünyadaki büyük, gelişmiş katılım finans ekonomileriyle yakın ilişkiler geliştirerek, karşılıklı heyetler düzenleyerek bu sektörün uluslararası işbirliklerini de artırmayı hedefliyoruz."
Dağlıoğlu, finans sektörünün sadece Türkiye'de değil, bölgede de Türkiye merkezli aktörler tarafından şekillendirilmesi gerektiğini belirterek, Türkiye'nin artık bölgesel bir ekonomik aktör olduğunu vurguladı.
GÖNÜL: DAHA GÜÇLÜ, ŞEFFAF VE GÜVENİLİR PİYASALAR İLK ÖNCELİĞİMİZDİR
Finansal piyasaların, teknolojik yeniliklerin oluşturduğu ivme ve artan uyum kapasitesi sayesinde tarihsel olarak benzeri az görülür bir esneklik, derinlik, tabana yayılma ve küresel etkileşim düzeyine ulaştığını söyleyen Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ömer Gönül, şunları kaydetti:
"Hem dünyada yaşanan gelişmeleri hem de Türkiye'nin bu değişim sürecindeki yerini doğru okumak, şüphesiz ki finansın geleceğine ilişkin değerlendirmelerimizi sağlıklı biçimde yapabilmemiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bu karmaşık küresel ortam; düzenleyici otoriteler olarak bizlerin piyasaları daha dikkatle izlemesini ve daha proaktif hareket etmesini her zamankinden daha önemli hale getiriyor. Hedefimiz dün olduğu gibi bugün de sermaye piyasalarımızın daha derin, şeffaf, güvenli ve tabana yayılmasıdır."

SPK Başkanı Gönül, sermaye piyasalarının, son yıllarda güçlü bir gelişim gösterdiğini, yatırımcı tabanının genişlediğini, halka arzların arttığını, girişim sermayesi yatırım fonlarının sukuk ihraçları ile yeşil ve sürdürülebilir sermaye piyasası araçlarının daha görünür hale geldiğini vurguladı.
Pay piyasalarında yatırımcı sayısının 6,4 milyonu aştığını, borsada işlem gören şirket sayısının 590'a ulaştığını dile getiren Gönül, sermaye piyasalarında bakiyeli yatırımcı sayısının ise 11 milyona yaklaştığının altını çizdi.
Gönül, "2020 yılından bugüne kadar 204 şirketin halka arzı gerçekleştirilmiş ve bu şirketler piyasadan 222 milyar lira kaynak sağlamıştır. Halihazırda borsada işlem gören şirketlerin 3'te 1'i son 6 yılda halka arz olduğundan halka arza ve sermaye piyasalarına teveccühü buradan görmek mümkün." diye konuştu.
SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül: "Halka arz süreçleri daha öngörülebilir olacak" | Video
SPK Başkanı Gönül, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu tabloyu kalıcı kılmak için piyasaların mevzuatsal ve teknolojik altyapısını güçlendirmek, güvenliğini artırmak, yatırımcıyı korumak ve finansal okuryazarlığı geliştirmek önceliğimiz olmaya devam edecektir. SPK olarak biz bu anlamda, vizyonumuzu 3 temel ayak üzerinde yükseltiyoruz. Daha 'güçlü', 'şeffaf' ve 'güvenilir' piyasalar ilk önceliğimizdir. Bu anlamda kamuyu aydınlatma standartlarının güçlendirilmesinden, piyasa gözetim ve denetim mekanizmalarının uluslararası normlarla uyumlu şekilde getirilmesine kadar pek çok projeyi uygulamaya koyduk. Bu kapsamda Kurulumuza yapılan başvuru süreçlerinde etkinliği artırmak, şeffaflığı sağlamak ve başvuru sürelerini kısaltmak için E- Başvuru Sistemi'ni hayata geçirdik."
ERGUN: İŞLEM GÖREN ŞİRKET SAYIMIZ 600'E YAKLAŞTI
Borsa İstanbul AŞ Genel Müdürü Korkmaz Ergun, Borsa İstanbul'un, ülkemizin sürdürülebilir büyümesi için şirketlerin finansmanını sağlayan ekosistemin önemli bir parçası olduğunu belirterek "Son 5 senede borsamızda 200'e yakın şirket işlem görmeye başladı, böylece işlem gören şirket sayımız 600'e yaklaştı." diye konuştu.
Söz konusu 200 şirketin borsaya getirdiği işlem hacminin, toplam işlem hacminin dörtte birini oluşturduğunu ifade eden Ergun, "Günlük ortalama işlem hacmimiz ise 25 milyar liradan 200 milyar liraya yükseldi." dedi.
Ergun, Borsa İstanbul'da 8 bin 300'e yakın borçlanma aracının işlem gördüğünü belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir yandan piyasalarımız artan bir ivmeyle büyürken diğer taraftan dünyada finans teknolojisi hızla şekillenirken küresel rekabeti gerimize alabilmek için bilgi teknolojileri altyapımıza yatırım yapmaya devam ettik. Sistemimizde sürekli olarak gerçekleştirdiğimiz geliştirmelerle emir sayısı kapasitemizi 8 kat işlem sayısı kapasitemizi 7 kat emir iletim hızımızı 4 kat arttırdık.

Yatırımcılarımıza güvenli ve hızlı bir piyasa erişimi sağlayacak şekilde veri merkezinin genişletildiği farklı ihtiyaçlara alternatif bağlantı imkanlarının sağlandığı uluslararası standartlarda bir hizmet sunuyoruz. Borsa İstanbul piyasaları uçtan uca tek bir platform üzerinde piyasasıyla, takasıyla, saklamasıyla, kaydı izlemesiyle faaliyet göstermektedir."
Takas süresinin T-2'den T-1'e kısaltılması hazırlıkları çalışmalarının takvime uygun bir şekilde devam ettiğini aktaran Ergun, "Tüm kaynak kodlarına sahip olduğumuz teknolojimizi geliştirirken bu teknolojiyi yurt dışında diğer borsalara da satıyoruz. Bu sene Dünya Borsalar Federasyonu'nda teknoloji başarı ödülü aldık." açıklamasında bulundu.

ÇAKAR: TEDARİK SAVAŞLARI DEVAM EDİYOR
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar, burada yaptığı konuşmada, jeopolitik risklerin Ukrayna-Rusya savaşı, akabinde İsrail'in, Gazze'deki vahşeti, Lübnan, Suriye, Yemen, İran'a saldırması, Pakistan-Hindistan savaşı ve devam eden Amerika-Venezuela gerilimi gibi konular olduğunu vurguladı.
Diğer risklerin ise ticaret savaşları ve korumacılık olduğunun altını çizen Çakar, "2024 yılında başlayan Amerika-Çin arasındaki gümrük tarifeleri ve teknoloji konusundaki kısıtlamalar iş insanlarının geleceğe ilişkin plan yapmalarını zayıflattı. Ve tedarik savaşlarının hala devam ettiğini hep beraber görüyoruz." diye konuştu.

ARSLAN: GÖSTERGEYE FAİZ ORANLARINDA DÜŞÜŞ BEKLİYORUZ
Halkbank Genel Müdürü Arslan ise "Para politikaları yönüyle ihtiyati tedbirlere baktığımız zaman en önemli konu tabii faiz oranlarıyla bu işi yönetmek." şeklinde konuştu.
Burada enflasyonla enflasyondaki düşüşe bağlı kademeli olarak Merkez Bankası politika faizinde de düşüşlere şahit olduklarını belirten Arslan, şunları kaydetti:
"Bu gösterge itibarıyla önümüzdeki yıl da enflasyondaki düşüşle birlikte göstergeye faiz oranlarında düşüş bekliyoruz. Ancak bu, demek değildir ki parasal genişleme olacak ya da makro ihtiyati tedbirlerden tamamen vazgeçilir anlamına gelmiyor. Para politikalarındaki faiz oranlarındaki bir düşüşle birlikte aslında sıkılaştırıcı para politikalarını gösteren bir değer gösterge de kredi büyümelerindeki sınırlama ve aynı zamanda selektif kredi politikası dediğimiz bankaların kredilerini kullandırırken aslında bunda enflasyonu artırmayacak, bununla birlikte üretimi, yatırımı, ihracatı artıracak alanlara yoğunlaşması veya bu alanlara öncelik vermesi anlamına geliyor. Biz de bu kural setinde 2026'da çok önemli bir gevşeme beklemiyoruz. Faiz oranlarında düşüş olsa da aslında bu gerekli kredi politikası anlayışını devam ettirecek başta kredi sınırlamalarının ve selektif kredi politikası anlayışının, bazı alanlarda gevşeme olmakla birlikte, 2026'da da devam edeceğini, özellikle ilk 6 ayda bunun devam edeceğini öngörüyoruz."

GÜR: 2026'DA 2025'TEN DAHA OLUMLU BİR RESİM GÖRÜYORUZ
Akbank Genel Müdürü Gür de ekim sonu itibarıyla sektörün öz sermaye karlılığının yüzde 25,4 olduğunu, bunun yıllıklandırıldığında yaklaşık yüzde 30 olduğunu söyledi.
Gür, bunun enflasyonun altında bir karlılık olduğunu vurgulayarak, "Dolayısıyla temel olarak zaten bankacılık sektörünün yapması gereken, enflasyonun üstünde bir karlılığı yakalayacak ve bunu sürdürülebilir kılacak bir ortam içinde çalışması. Hepimiz şunu biliyoruz, gerçekten de özellikle bugünkü politika seti, makro ihtiyati tedbirler, diğer düzenlemeler, geçici bir süre bankacılık karlılığını hakikaten baskılar durumda. Çünkü sürdürülebilir karlılık, günün sonunda bankacılık sisteminin öz kaynaklarına olumlu katkı yapacağı için ülke ekonomisinin büyümesi açısından vereceğimiz desteği de sürdürülebilir hale getirecektir." açıklamasında bulundu.
2026'ya bakıldığında görünen resmin 2025'ten daha olumlu olduğunu kaydeden Gür, bugün Merkez Bankasının bir faiz indirim kararı açıklayacağını ve bunun 2026'ya dönük çok önemli bir adım olacağını dile getirdi.
Gür, "Bu hep birlikte yapmış olduğumuz bir performans. Yani burada reel sektör de, bankacılık sektörü de, finans sektörü de bu politika setine uyum konusunda gerçekten çok sağlam bir destek veriyor. Dolayısıyla da kısa süreli olduğunu düşündüğümüz bu dönemin 2026'dan itibaren tekrar normalleşeceğini söyleyebilirim." değerlendirmesinde bulundu.
2026'da bankacılığın radarında olması gerekenin enflasyonun seyri, faiz indirimlerinin devamı, kredi maliyeti ve günün sonunda verimlilik olduğunu belirten Gür, Türk bankacılık sektörünün kamusuyla, özel sektörüyle, katılım bankalarıyla bir bütün olarak esasında global anlamda sermaye yeterliliği çok yüksek bir yapıda olduğunu bildirdi.
Gür, "Dolayısıyla bütünsel olarak bu resimde eksik olan sürdürülebilir karlılık. O da 2026'dan itibaren daha olumlu katkı yapacak diye düşünüyorum." dedi.

TAN: İSTİKRAR PROGRAMI ENFLASYONDAKİ ÖNEMLİ DÜŞÜŞLE BERABER İLERLEMEYLE DEVAM EDİYOR
QNB Türkiye Genel Müdürü Tan da 2,5 senedir ana hedefi enflasyonla mücadele olan istikrar programının enflasyondaki önemli düşüşle beraber ilerlemeyle devam ettiğini belirtti.
Tan, enflasyonda yıl sonu beklentisinin yüzde 31'ler seviyesinde olduğunu kaydederek, "Programla beraber faiz hadlerinin arttığı, şimdi yavaş yavaş azalmaya başladığı ama reel sektörü de çok etkileyen, dengelerin de oldukça yerinden oynadığı bir dönem geçirildi ve geçirilmeye devam edecek. Bunun tabii ki firmaları etkilemesi, döviz kurlarındaki hareket, döviz kurlarındaki daha stabilizasyonun getirdiği rahatlama ama diğer tarafta belki ihracatla ilgili destek ihtiyaçları, diğer taraftan işletme sermayesi ihtiyaçlarıyla ilgili artışlar ve finansman maliyetleri gibi birçok konu üst üste gelmiş durumda." ifadelerini kullandı.
2024'ün son çeyreğinden itibaren sorunlu kredilerde artış gördüklerini anlatan Tan, bu artışın bankacılık sektörü için sürpriz olmadığını vurguladı.
Tan, "Hepimiz bunun farkındaydık. Bununla ilgili bütün sistem tedbirlerini almıştı ve şimdi artışı da ikiye ayırmak lazım. Ağırlıklı bireysel kredilerden bir artış geldi ki ilk başlarken yine bu beklenen bir yoldaydı. Daha sonradan da tüzel tarafta birazcık daha gecikmeli olarak tüzel tarafta da artış geldi. Peki bu artış korkutucu bir artış mı? Geldiği oranlar ne? Bugün Türkiye'deki bankacılık sistemindeki NPL oranı, yani tahsili gecikmiş alacak oranı yüzde 2,5 seviyesinde. Peki bu 2,5 korkutucu mudur? Nerelerdedir? Geçmişten bugüne geldiğimizde nasıl bir seviyedir? Bence buna bakmak lazım. Bu 2,5'in korkutucu bir rakam olmaması lazım." açıklamasında bulundu.
Gelecek dönem beklentisine değinen Tan, özellikle 2026'nın ilk çeyreğinde, hatta ikinci çeyreğinin bir kısmında da bir yukarıya doğru gidişi göreceklerini ifade etti.

BAŞTUĞ: TÜRKİYE'DE İNANILMAZ BİR İNSAN KALİTESİ VAR
Denizbank Genel Müdürü Recep Baştuğ da yabancı sermayeli bankalarla çalışırken doğal olarak diğer ülkeleri ve kendilerini gördüklerini ifade etti.
Baştuğ, "Bence bizim genç jenerasyonumuz nitelikli, kaliteli. Dünya standardında oldukça üstün. Türkiye'de inanılmaz bir insan kalitesi var. İnsanımıza hakkını vermemiz lazım." diye konuştu.
Türk bankalarının 2000'li yıllardan sonra disipline edildiğini belirten Baştuğ, "Şeffaf, anlaşılır, bilinir bir sektör. Buraya yatırım yapmak isteyen ya da bu bilançolara bakan kişiler bilançoda ne varsa onu görüyorlar ve bilançoları şeffaf ve iyi regüle edilmiş bir sektör." açıklamasında bulundu.
Sektörün repütasyonunun (itibarının) çok kuvvetli olduğunu belirten Baştuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi yabancı yatırımcı gözüyle baktığımız zaman Türkiye'de bankacılıkta başarı kriterinin adı bence ölçekten geçiyor. Dolayısıyla yabancı yatırımcı buraya geldiği zaman büyük ölçekli bir yere yatırımını yapmadığı takdirde Türkiye gerçeğinden yeteri kadar istifade edemez. Edemeyeceği zaman da ortada farklı sonuçlar çıkabilir. Şu ana kadar benim gördüğüm Türkiye'ye büyük gelen büyük oyuncu yatırımcıların tamamı memnun. 2027'den sonra da çok daha memnun olacaktır."
TÜRKİYE FİNANS EKOSİSTEMİNİN 2026 AJANDASI
Turkuvaz Medya tarafından düzenlenen 5. Finansın Geleceği Zirvesi & 13. Para Sohbetleri Zirvesi kapsamında düzenlenen özel oturumlar bölümünde bankacılık dışı finansın görünümü, sigorta sektörünün geleceği, sermaye piyasalarının bugünü ve yarını, katılım bankacılığının Türkiye ve finans ekosistemi için değeri gibi konular sektör uzmanları tarafından değerlendirildi. Konuşmacılar, 2025'in temkinli iyimserlik sunan makro çerçevesinde reel ekonomiyi destekleyen, yenilikçi ve sürdürülebilir finans modellerinin belirleyici olacağına dikkat çekti. Oturumların öne çıkan başlıkları şu şekilde oluştu:

KATILIM BANKALARI BİRLİĞİ BAŞKANI MEHMET ALİ AKBEN: "KATILIM FİNANS EKONOMİNİN REEL OMURGASINI GÜÇLENDİREN EN STRATEJİK BÜYÜME ALANLARINDAN BİRİ HALİNE GELDİ"
"2025 yılı, küresel para politikalarının gevşemeye başladığı, Türkiye'de ise güçlü bir dezenflasyon iradesinin sürdüğü bir dönemi temsil ediyor. Böyle bir ortamda katılım finans sektörü, risk paylaşımına dayalı yapısı ve reel varlık temelli modeli sayesinde ekonomimizin omurgasını güçlendiren en stratejik büyüme alanlarından biri haline geldi. Önümüzdeki süreçte etik finans ilkeleri, genç müşteri kitlesinin dinamizmi ve reel ekonomiye doğrudan etki eden ürünlerimizle Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme mimarisine çok daha güçlü katkı vereceğimize inanıyorum."

TERA YATIRIM YÖNETİM KURULU BAŞKANI EMRE TEZMEN: "TEKNOLOJİDEKİ DEVRİM EKONOMİYİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRİYOR"
"İçinde yaşadığımız dönem, yapay zekadan kuantuma, biyoteknolojiden otonom sistemlere kadar birçok alanda Sanayi Devrimi ölçeğinde bir dönüşüm yaratıyor. Bu tektonik değişim, ekonomiden siyasete tüm üst yapıları yeniden tanımlarken, 20. yüzyılın teorileriyle bugünün dünyasını açıklamak artık mümkün değil. Türk iş dünyasının adaptasyon kabiliyetinin yüksekliği, üniversitelerdeki güçlü girişimcilik kültürü ve gençlerin teknolojiye olan tutkusu bana büyük bir umut veriyor. Önümüzdeki 10 yılda Türkiye'den çıkacak başarı hikâyelerinin uluslararası örnekleri geçeceğine inanıyorum."

TÜRKİYE KALKINMA VE YATIRIM BANKASI GENEL MÜDÜRÜ İBRAHİM HALİL ÖZTOP: "TÜRKİYE'NİN YATIRIM POTANSİYELİNİ GÜÇLENDİRİYORUZ"
"Küresel ekonominin jeopolitik riskler, para politikalarındaki belirsizlikler ve hızla artan kamu borçlarıyla şekillendiği bir dönemde kalkınma finansmanının önemi hiç olmadığı kadar büyük. Enerji dönüşümü, dijital altyapı, sosyal kapsayıcılık ve afet sonrası yeniden yapılandırma artık yalnızca yatırım alanı değil, büyümenin zorunlu bileşenleri. Uzun vadeli fonlama kapasitemiz ve blended finance modellerimizle özel sektörün tek başına üstlenemeyeceği riskleri mümkün hâle getiriyoruz. Türkiye'nin bölgesel ve küresel yatırım potansiyelindeki pozitif ayrışma, kalkınma bankacılığının stratejik rolünü daha da güçlendiriyor."

Arsavev Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Öztürk: "Arsa yatırımında erişilebilirlik sağlıyoruz"
"Pandemi sonrası dönemde arsa, artık yalnızca profesyonellerin değil geniş halk kesimlerinin de erişebildiği bir yatırım alanına dönüştü ve bugün 15 milyar dolarlık bir pazarı temsil ediyor. Türkiye'de konuta erişimin zorlaştığı bir dönemde arsa, özellikle orta ve dar gelirlinin gelecekte konut sahibi olabilmesi için kritik bir basamak hâline gelmiş durumda. Regülasyonlarla şeffaflığın güçlenmesi ve finans sektörünün arsayı tam anlamıyla bir ürün olarak konumlandırmasıyla bu pazarın 30–35 milyar dolara ulaşması mümkün. Gayrimenkulü demokratikleştiren bu yaklaşım, küçük tasarrufların bile sisteme dahil olabildiği yeni bir yatırım kültürü oluşturuyor."

FİNANSAL KURUMLAR BİRLİĞİ BAŞKANI ALİ EMRE BALCI: "BANKA DIŞI FİNANS EKOSİSTEMİ 2025'TE REKOR İŞLEM HACMİNE ULAŞTI"
"Finansal Kurumlar Birliği olarak temsil ettiğimiz finansal kiralama, faktoring, finansman, tasarruf finansman ve varlık yönetim sektörlerinin 2025'in ilk dokuz ayında %88 büyümeyle 2 trilyon 550 milyar TL işlem hacmine ulaşması, banka dışı finansın Türkiye ekonomisindeki stratejik rolünü açıkça ortaya koyuyor. Üye sayımızın 133'e yükselmesi, aktif toplamlarımızın 1 trilyon 461 milyar TL'ye, öz kaynaklarımızın ise 294 milyar TL'ye ulaşması, sektörümüzün hem dayanıklılığını hem de kapsayıcılığını güçlendirdi. Bugün 6,5 milyonu aşan kullanıcıya dokunan bu yapı; dijitalleşme, veri odaklı modeller, hızlı erişim ve sürdürülebilir finansman anlayışıyla reel ekonominin her alanında büyümeye doğrudan katkı sunuyor."
TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ BAŞKANI UĞUR GÜLEN: "SİGORTA, EKONOMİNİN DAYANIKLILIĞINI GÜÇLENDİREN TEK FİNANSAL KORUMA MEKANİZMASIDIR"
"Sigorta sektörü, görünürde sahnenin arkasında olsa da ekonomi için hayati bir dayanıklılık mekanizmasıdır. Tasarrufların mobilizasyonundan girişimciliğin teşvikine, yoksulluğun azaltılmasından finansal istikrarın güçlendirilmesine uzanan dört temel alanda sigortanın benzersiz bir rolü var. Sigorta, diğer finansal ürünlerin aksine, bireyin üzerindeki riski topluma ve hatta küresel havuza yayarak hane halkının bir şok karşısında yoksulluğa geri düşmesini engelleyen tek finansal araçtır. Bugün büyük afetlerde yükün önemli kısmını kamu taşırken, sigorta sektörü bu sorumluluğu güçlü bir şekilde üstlenebilecek kapasiteye sahip. Bu nedenle sigorta, girişimciliği destekleyen, risk almayı mümkün kılan ve ekonominin sürdürülebilir büyümesini güvence altına alan stratejik bir unsur olarak konumlanmalıdır."

TSPB BAŞKANI PAMİR KARAGÖZ: DİJİTALLEŞME VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK; SERMAYE PİYASALARINI YENİ BİR BOYUTA TAŞIYOR"
"Dijitalleşme, yapay zeka, blok zincir teknolojileri ve sürdürülebilirlik odaklı yeni küresel standartlar sermaye piyasalarını hızla yeniden şekillendirirken, bu dönüşüm Türkiye için önemli fırsatlar barındırıyor. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği olarak 267 üyemizle, sermaye piyasalarımızın büyümesi, derinleşmesi ve küresel rekabet gücünü artıracak politikaların hayata geçmesi için çalışıyoruz. Pandemi sonrası dönemde yatırımcı profilinde büyük bir değişim yaşandı; yerli bireysel pay senedi yatırımcısı 2019'daki 1,2 milyondan 2023'te 8,5 milyona yükseldikten sonra 6,4 milyon seviyesinde dengelendi. Buna karşın yatırım fonlarına ilgi hızla artarak bireysel yatırımcı sayısını 5,4 milyona taşıdı; portföy yönetim sektörünün büyüklüğü ise 650 milyar TL'den 11 trilyon TL'yi aşan bir hacme ulaştı. Bu tablo, yatırımcıların değişen piyasa koşullarında profesyonel portföy yönetimini güvenilir bir alternatif olarak gördüğünü ve sermaye piyasalarımızın dönüşüm potansiyelinin güçlendiğini açıkça ortaya koyuyor."

GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
5. Finansın Geleceği Zirvesi & 13. Para Sohbetleri Zirvesi, Emlak Katılım, Fiba Faktoring, Halkbank, İstanbul Finans Merkezi, Takas İstanbul/Takasbank, Tera Holding/Tera Bank, Trendyol, Turkcell, Türk Altın/Koza, THY, Türk Telekom, Vakıf Yatırım ve Ziraat Bankası'nın ana sponsorluğunda; Arsavev ve Kuzu Grup'un co-sponsorluğunda ve Artaş, Cengiz Holding, Corendon Airlines, Ekmas İnşaat, Finansal Kurumlar Birliği, Integral Yatırım, Koleksiyon Mobilya, Limak, PhillipCapital, Torkam, Zeren Group, Kuzey Marmara Otoyolu ve Rams'ın destek sponsorluğunda gerçekleşti.