Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğince (MÜSİAD), TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen "MÜSİAD EXPO 2024 Uluslararası Ticaret Fuarı"nda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünyanın dört bir yanından iş insanlarını bir araya getiren MÜSİAD 28. Uluslararası İş Forumu'nda bulunmaktan memnuniyet duyduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın selamlarını ve katılımcılara başarı dileklerini ileten Yılmaz, Ticaret Fuarı ile İş Forumu'nu eş zamanlı organize etmeyi gelenekselleştiren MÜSİAD'ı tebrik etti.
Hem fuarın hem de forumun yeni işbirlikleri ve yatırımlara zemin hazırlayarak bölgesel ve uluslararası düzeyde ekonomik işbirliğine ve refaha katkıda bulunacağına inandığını belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Küresel büyüme, artan korumacılık ve yaşlanan dünya nüfusu gibi yapısal sorunların yanı sıra konjonktürel zorluklara direnç gösteriyor. Enflasyonla mücadele politikalarının yaşandığı bir dönemde küresel ekonomi yumuşak inişi başararak 2023 yılında yüzde 3,3 büyüme kaydetmiştir. Önümüzdeki yıllarda da büyümenin 3-3,5 aralığında olması beklenmektedir. Dünyanın çok iyi bir dönemden geçtiğini söyleyemeyiz. Salgın, pandemi sonrası lojistik problemler, diğer taraftan artan enflasyonu dizginlemek için uygulanan sıkı para ve maliye politikaları, bunun dünya talebinde yarattığı daralma, bütün bunlarla birlikte dünya ekonomisi, büyümesi ve ticareti tarihsel ortalamaların altında seyrediyor. Diğer yandan da bölgemizde maalesef kuzeyimizde ve güneyimizde jeopolitik gerilimlerin yükseldiği, savaşların, çatışmaların arttığı ve güvenlik endişelerinin yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. Bir diğer taraftan da geçen yıl ülke olarak yaşadığımız deprem felaketi var. Bütün bu şartlar içinde mücadelemizi sürdürüyoruz."
"TEMEL AMACIMIZ ENFLASYONU KALICI BİR ŞEKİLDE TEK HANELİ RAKAMLARA DÜŞÜRMEK"
Bugün gelinen noktada küresel ekonomide yeni bir döngüye girildiğini vurgulayan Yılmaz, makroekonomik politikaların gelişmiş dünyada değişmeye başladığını, enflasyonun belli bir noktaya geldiğini ve ABD Merkez Bankası (Fed) ile Avrupa Merkez Bankasının (ECB) faiz indirim döngüsüne girdiğini hatırlattı.
Bunun farklı bir atmosferi getireceğine ve bu gelişmelerden dünya talebinin olumlu etkilenmesini beklediklerine dikkati çeken Yılmaz, "Pandemiyle birlikte emtia fiyatlarındaki artışın giderek normalleştiğini görüyoruz. Emtia fiyatlarının da önümüzde dönemde daha ılımlı bir seyir izleyeceği görülüyor." diye konuştu.
Merkez bankalarının faizlerde yaptığı düşüşün global likidite ve özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik finans hareketliliği bakımından olumlu etkilerinin bulunacağını kaydeden Yılmaz, "Önümüzdeki dönem nispi olarak daha iyi şartların olduğu bir dönem şeklinde nitelendirilebilir. Biz de bu dönemi Türkiye olarak çok iyi değerlendirmek durumundayız." ifadesini kullandı.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın, ticaret konusundaki perspektifi paylaştığına değinen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Avrupa ve MENA dediğimiz Kuzey Afrika ve Orta Doğu bizim için çok önemli, buradaki talep şartları bizim için çok önemli. Bunları dikkatle takip edip bu alanlar başta olmak üzere dünyayla ticaretimizi arttırmamız gerekiyor. Türkiye olarak da bu süreçte yeni bir çerçeve içinde hareket ediyoruz. Geçen yıl ilan ettiğimiz Orta Vadeli Program'ı hayata geçiriyoruz, kararlı bir şekilde uyguluyoruz. Orta Vadeli Program'ımızın özünü yüksek enflasyonu düşürmek oluşturuyor. Temel amacımız enflasyonu kalıcı bir şekilde tek haneli rakamlara düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak, istikrarlı bir ortamda büyümek ve gelirimizi adaletli bir şekilde dağıtmaktır. Enflasyon, büyüme açısından da gelir dağılımı bakımından da zararlı etkileri hem ülkemizde hem tüm dünyada kanıtlanmış bir meseledir. Enflasyonla mücadele ederken geçici bazı zorluklar yaşayabilirsiniz, büyüme açısından ve diğer birtakım açılardan ama şunu unutmayalım, enflasyonu düşürmeden öngörülebilirlik sağlayamazsınız, belirsizlikleri azaltamazsınız, enflasyonun oluşturduğu sisli ortamdan faydalanıp fırsatçılık yapanlara tam anlamıyla engel olamazsınız. Dolayısıyla ne yapıp edip enflasyonu düşürmek en temel önceliğimiz. Enflasyonu düşüreceğiz ki sürdürülebilir, sağlıklı, uzun vadeli büyüme sağlansın."
"BAŞKA YOL ARAMAMIZIN ANLAMI YOK, ENFLASYONU DÜŞÜRECEĞİZ"
Kısa vadede birçok konunun tartışılabileceğine işaret eden Yılmaz, Türkiye'nin en yüksek büyüme oranlarına ulaştığı ve en uzun süreli büyüdüğü dönemlerin, enflasyonun düşük olduğu dönemler olduğunu ve bu gerçeği herkesin görmesi gerektiğini aktardı.
Çok kısa vadeli, popülist bir takım hareketlenmelerin, sürdürülebilir büyüme anlamına gelmediğini belirten Yılmaz, "Sanayimizle, tarımımızla, hizmet sektörlerimizle uzun vadeli, sürdürülebilir, sağlıklı, sağlam bir zeminde yolumuza devam etmemiz gerekiyor. AK Parti bunu kendi döneminde tecrübeyle de ortaya koydu." değerlendirmesinde bulundu.
Geçmişe baktıklarında enflasyonu düşürdükleri dönemin, büyümeyi artırdıkları ve gelir dağılımını iyileştirdikleri bir dönem olduğunu hatırlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bugün de aynı şartlardayız. Başka bir yol aramamızın anlamı yok, enflasyonu düşüreceğiz. Sürdürülebilir ortamda büyümemizi sağlıklı bir temelde geliştireceğiz. Büyümenin nimetlerini de elbette bütün toplumsal kesimlere yayacağız, kapsayıcı büyüme diyoruz buna. Gerek KOBİ'ler, gerek bölgesel kalkınma, kadınlar, gençler, farklı dezavantajlı gruplar, bütün bunları sürece dahil eden, kapsayıcı büyüme dediğimiz bir anlayışla gelir dağılımını ve fırsat eşitliğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan politikalarımızı uyguluyoruz. Burada da bütüncül bir çerçeveye sahibiz. Sadece para politikalarıyla hareket etmiyoruz. Para politikaları bu resmin bir parçasını oluşturuyor. Para politikalarıyla birlikte maliye politikaları ve yapısal dönüşümler, bu üç sac ayağı üzerine oturan bir Orta Vadeli Program'ımız var."
"ÇALIŞANLARIMIZ BAŞTA OLMAK ÜZERE KALICI REFAH ARTIŞI SAĞLAYACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, depreme rağmen maliye politikasının oldukça dikkatli bir şekilde yönetildiğini, geçen sene, yıl ortalarına gidildiğinde bütçe açıklarının yüzde 10'a gideceğine dair söylemlerin olduğunu, ancak yıl sonunda bütçe açığının 5,2 ile tamamlandığını ve bu yıl da 5'in biraz altında tamamlanacağını dile getirdi.
Geçen yıl gerçekleşen 5,2 oranındaki bütçe açığından deprem harcamalarının çıkarılması halinde, bütçe açığının milli gelire oranının sadece yüzde 1,6 olduğuna ve bunun maliye politikasının ne kadar dikkatli yürütüldüğünün çok açık bir ifadesi olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları paylaştı:
"Bu yıl da yine deprem yükümüz yüksek. Geçen yıl 1 trilyona yakın, bu sene 1 trilyonun üzerinde bir tahakkuk var merkezi yönetim bütçesinde. İkisini toplayıp bugünkü parasal değerlerle ifade edecek olursak 2,5 trilyon Türk lirası civarında sadece deprem rehabilitasyonu harcaması var Türkiye'nin. Ama işin güzel tarafı, bu harcamalar geçici, dönemsel harcamalar ve yatırım niteliğinde harcamalar. Aynı zamanda ülkenin geleceğine dönük, şehirlerimizin dirençli bir şekilde geleceğe hazırlanmasına dönük harcamalar. Bunlar bir süre sonra azalacak. Gelecek yıldan itibaren bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3'lere doğru gelmesini, sonra da daha altına inmesini bekliyoruz. Burada oluşacak mali alanımızı reel sektörümüzün güçlenmesi ve sosyal refah için değerlendirmeye kararlıyız."
Sağlıklı bir bütçeyle gideceklerini ancak oluşacak imkanları da üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı desteklemek, sosyal refahı arttırmak ve gelir dağılımını iyileştirmek için değerlendirmeyi düşündüklerini ve bu noktada bütüncül bir programa sahip olduklarını dile getiren Yılmaz, özel sektöre de çağrıda bulunarak daha çok verimlilik ve yenilik beklediklerini ifade etti.
Rekabetin yoğunlaştığı, korumacılık eğilimlerinin arttığı zor bir dünyada olduklarını vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi:
"Klasik yöntemlerle, 'Rahatımızı bozmadan gidelim' gibi bir anlayışla hareket edersek ne firma olarak, ne dünyada ülke olarak hak ettiğimiz yere gelemeyiz. Her gün yeni bir şeyler yapacağız. 'İki günü birbirine denk olan ziyandadır' anlayışıyla yenilik yapacağız, verimliliğimizi arttıracağız, rekabet gücümüzü arttıracağız ve bu verimlilik artışına dayalı olarak kalıcı refah artışı sağlayacağız, çalışanlarımız başta olmak üzere. Verimlilikten kopuk bir şekilde bu işleri sürdüremeyeceğimizi hepimiz biliyoruz. Reformlar yapmalıyız, yapıyoruz, yapacağız. Bunların özünde de kamunun ve özel sektörün verimliliği var. Kamuyu da verimli hale getirmek, özel sektörü daha verimli hale getirmek temel düsturumuz olmalı. Dolayısıyla bütüncül bir çerçevede, koordinasyon içinde, ekip ruhuyla hareket ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz, bundan hiçbir şüpheniz olmasın."