Bugün sizlere Türkiye'nin en büyük, dünyanın da 10'uncu teknoparkında yaşanan skandallar zincirinden bahsedeceğim.
Yer, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Ayazağa'daki dev kampüsünde kurulu olan Arı Teknokent…
260'tan fazla şirkete ev sahipliği yapan, milyar dolara yaklaşan ihracatı olan teknokent, Türkiye'nin teknoloji üssü olarak biliniyor.
Gelin görün ki, şimdilerde burası imar usulsüzlükleri, kaçak yapılar, devlet kurumlarını hiçe sayma, keyfekeder harcamalarla anılıyor.
Olay mahkemeye bile taşındı.
Şöyle anlatayım…
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı iki yıl süren teftiş soruşturmasının ardından usulsüzlükler tespit etti. Bu usulsüzlüklerin düzeltilmesi için teknokent yönetimine yazılar yazıldı. Lakin yönetim gelen yazıları dikkate almayarak bildiğini okumaya devam etti. Bunun üzerine Türkiye tarihinde ilk kez 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Kanunu'nun 5'inci maddesi işletilerek Arı Teknokent'e dava açıldı.
Beşinci maddede teknokentin yönetiminin feshinden, kamulaştırmaya kadar uzanan birçok yaptırım bulunuyor.
Geçen gün mahkeme sonuçlandı.
İstanbul 20'nci Asliye Ticaret Mahkemesi, bakanlığı haklı bularak, Arı Teknokent'in yönetimine kayyum atanmasına ve şirket yönetiminin feshine karar verdi. Davanın İstinaf Mahkemesi'nde temyiz hakkı var. Oradan da benzer sonuç gelip Yargıtay'dan da onama çıkarsa Türkiye tarihinde ilk kez bir teknokentin yönetimi el çektirilecek.
Peki neden bu kadar sert bir süreç yaşandı?
Aslında tam da burası ilginç… Zira, bakanlığın 100 sayfalık teknokentle ilgili müfettiş raporunda birçok usulsüzlük ve keyfi harcama var. Ama benim dikkatimi kaçak yapılaşma çekti.
Şöyle ki, İTÜ Geliştirme Vakfı ve iştiraki Arı Teknokent'in yönetimleri Boğaziçi Kanunu'na aykırı şekilde devasa binayı izinsiz, ruhsatsız Boğaz'ın kenarına kondurmuşlar!
Ne var bunda 'teknoloji geliştirecekler' demeyin.
Bu teknoparklar aslında uzun süredir emlak ofisi gibi hizmet veriyor.
İçindeki şirketler vergi ödemediğinden buraya kapak atmak için yüksek kira bedellerine razı oluyorlar. Kapıda adeta kuyruklar oluşuyor. Arı Teknokent'in de bina dikme aşkı bundan kaynaklanıyor.
Şirketlerden topladıkları yıllık kira gelirleri dudak uçuklatıyor.
KAÇAK YAPI DİKMİŞLER!
Bakanlık, kaçak yapıyla ilgili olarak da şikayette bulunmuş.
Bunun üzerine savcılık da devreye girip, İstanbul 53'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'ne dava açmış.
Dava dilekçesindeki isimleri görünce şaşırmamak elde değil…
Misal, eski TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik'ten Mehmet İbrahimiye'ye kadar İTÜ Geliştirme Vakfı ve iştiraki Arı Teknokent'in yönetimindeki birçok isim (çoğu mimar, mühendis) Boğaziçi Kanunu'nu bile bile dikey binaları Boğaz'a yapıştırmışlar!
Şimdi bu isimler Boğaz silüetini bozmaktan hapis ile yargılanacak.
Biliyorsunuz, Boğaziçi Kanunu'na muhalefet edenlere ağır cezai müeyyideler uygulanıyor. Dava da hem Boğaziçi Kanunu 18/1 maddesini hem de Türk Ceza Kanunu'nun 184/1 maddesini ihlalden açılmış. Boğaziçi Kanunu'na göre, Boğaziçi alanında doğal yapıyı tahrip edip, ruhsatsız inşaat yapanlara bir yıla kadar hapis, 500 bin TL'ye kadar para cezası verilebiliyor. Hatta TCK maddesi daha ağır… Yapı ruhsatı alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişiler beş yıla kadar hapse mahkum olabiliyor.
Kaçak binalarla ilgili davanın ilk duruşması 14 Haziran'da yapılacak.
Bakalım süreç nereye evrilecek?