Bankacılık sektörü, kredi büyümesi, fonlama maliyetleri ve kârlılık açısından zor bir dönem olan 2024'te başarılı bir sınav verdi. Sektör, makrofinansal dengesizliklerin ve risklerin azaltıldığı geçiş sürecinin getirdiği maliyetleri iyi yöneterek sermaye gücünü ve bilanço sağlamlığını korudu.
Sıkı parasal duruş ve uygulanan makroihtiyati tedbirlerin etkisiyle kredi büyümesi 2024 yılında yavaşladı. Öte yandan, bu dönemde ülke risk primi gerileyerek dış finansman koşullarının iyileşmesini sağladı ve sektördeki genel görünümü destekledi. Enflasyondaki düşüş eğiliminin devamıyla birlikte sektör için en zor dönem geride kalırken, önümüzdeki yıl fonlama maliyetlerinde beklenen iyileşmeyle bilançoların kademeli olarak rahatlayacağı belirtiliyor. 2025 yılında makroekonomik istikrarın sağlanması, enflasyonun düşmesi ve dijitalleşme ile sürdürülebilirlik alanlarındaki gelişmeler sayesinde sektörün, daha dirençli ve verimli bir yapıya kavuşacağı öngörülüyor.
TOPARLANMA YAŞANACAK
2025 yılı itibarıyla bankacılık sektöründe başlayacak kademeli bir gevşeme sürecinin ve özellikle faiz oranlarındaki indirimlerin etkisiyle, sektörün net faiz marjlarında belirgin bir toparlanma yaşanacak. Bu toparlanmanın, bankaların gelirlerini artıracağı ve sektörü canlandıracağı kaydediliyor. Kademeli faiz indirimleri kredi-mevduat makasını ve marjlardaki trendi pozitif etkileyecek. Enflasyondaki seyir ve kredi büyüme sınırlamalarının devamlılığı önümüzdeki dönemin büyüme dinamikleri için belirleyici olacak. Türk bankacılık sektörü için 2025'in, faiz politikalarının, dijitalleşme ve sürdürülebilirliğin belirleyici olduğu bir yıl olacağını öngörüyoruz.
MEVDUAT 18.2 TRİLYON TL
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar, bankacılık sektörü olarak gelinen noktayı anlattı. Çakar, "Bankacılık sektörüne bakıldığında 30 trilyon TL'lik bir büyüklüğe ulaştık. Gayri safi milli hasıla içerisinde de bankacılık sektörünün büyüklüğü yüzde 76'ya geldi. Bu, ülkemiz ölçeğinde anlamlı bir rakam. Ama Euro Bölgesi ve daha gelişmiş ülkelere bakıldığında bu oranın çok daha yüksek seviyelere gidebileceğini de hep beraber biliyoruz. Mevduata geldiğinizde; 18.2 trilyon TL seviyesinde. Bugün itibarıyla bilanço içerisindeki payı yüzde 60'lar seviyesinde. İkinci önemli husus da kredi tarafı. 15.4 trilyon TL'lik bir kredi hacmine sahibiz. 15.4 trilyon TL'lik kredi, toplam bilanço üzerinde yüzde 51 paya sahip; ki bu belli periyotlarda çok daha yüksek olabiliyor ki daha da yükselmesi muhtemel bir oran" dedi.
OVP'NİN ETKİSİ OLDU
Türkiye'nin 2024 hikâyesinde mevcut konjonktürel etkilerin yanı sıra, Eylül 2023'de açıklanan Orta Vadeli Programı'nın (OVP) etkisine dikkat çeken Çakar, "OVP fiyat istikrarı, bütçe disiplini, sürdürülebilir cari açık ve yapısal reformlar üzerine inşa edildi. Biz bankacılık sektörü ve finans sektörü özellikle birinci maddeden yani fiyat istikrarı, finansal istikrar çerçevesinde bütün politikalarımızı o çerçevede oluşturduk. Gelinen nokta itibarıyla, Merkez Bankası rezervi 160 milyar dolara ulaştı, uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin notlarını arttırdı, gri listeden çıktık. Büyüme tarafında iç talep yerine dış talep kaynaklı bir büyüme mekanizması söz konusu, cari açık yüzde 1'in altına düşmüş durumda" dedi.