Antalya'da gazetecilerle bir araya gelen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı" Türkiye'nin 2028'e kadarki hayvancılık yol haritası için yakın zamanda paylaşacağız dedi.
Yumaklı'nın toplantıda yaptığı açıklamalar şu şekilde:
"8'e kadarki hayvancılık yol haritasını yakın zamanda paylaşacağız. Yeni sistemde ihtiyaç gördüğümüz kadar devlet Et Süt Kurumu aracılığıyla hiç aracı kullanmadan getirilecek. Ama en önemli hedefimiz nihayetinde bu ithalatı sonuçlandırmak, bitirmek olacak. Bir daha ithalat olmasın. Türkiye kendi besi materyalini üretsin. Kendi besi materyalini alsın, besicileri beslesin. Sonra da tüketiciye makul fiyattan et gelsin.
Bu ithalat olan kısmı aslında toplamda bizim hayvancılık politikamızın sadece bir bölümü, küçük bir bölüm. 6 tane başlığımız var bizim. Bu başlıkta hayvan hastalıklarını engellemek var. Üreticiyi güçlendirmek var. Bu işi yapacak aile işletmelerini yapısal olarak güçlendirmek var. Yani sadece 5-10 tane hayvanla bu iş olmaz. Biz onlara destek olalım. Belli bir rakama ulaşsınlar. Ve en önemlisi de Türkiye'deki hayvan verimliliğini yukarı çıkartalım. Bunu nasıl yapacaksınız? Verimsiz hayvanları elemine edeceksiniz. Yerine verimli hayvanları hem et veren hem süt veren hayvanları getireceksiniz. Bu hayvancılık politikası dediğim gibi açıkladığımızda göreceksiniz. Bu 6 başlığın en önemli kalemleri bunlar. Bunun aynısı aslında bir büyük resimde üretim planlamasında konuşuyoruz.
Aynısını bitkisel üretimde de yapıyoruz. Şu anda çalışmaları devam ediyor. Onları da ayrıca açıklayacağız. Bu süreçle ilgili Hayvancılık Genel Müdürlüğü bir ilan yayınladı. Dedik ki, çok küçük belli bir baş altıhayvanı olanların, belli bir sayının altında olanlar çok fazla olduğu için onlardan talebi Kırmızı Et Üreticileri Birliği toplasın. Büyük işletmeler de direkt Et Süt Kurumuna başvursun.
Et Süt Kurumu diyecek ki, "Benden canlı hayvan almak isteyenlere ben şu şartlarda hayvan vereceğim. Bu hayvanlar kaliteli hayvanlar olacak. Ben sana şu şartlarda bu hayvanı getireceğim. Hatta ben bunların hepsini kendim seçeceğim." diyecek.
Et Süt Kurumu şöyle diyecek: "Ben bu hayvanları orada seçerek alacağım bir. Gerekli hayvan hastalıklarıyla ilgili gerekli aşılarını yapmış olacağım, iki. Türkiye'ye getirdiğim zaman bunları size verdiğimde bu hastalıklarla ilgili bir şey çıkarsa sorumlusu benim."
Çünkü 21 günlük bir karantina süresi olması gerekiyor. O 21 günlük karantina süresi içerisinde ancak sen onun yanına başka bir hasta hayvanı koyup da onu hasta edersen olmaz. Sen doğru dürüst bakmadığın için ya da o hayvanı şap olan bir hayvanın yanına koyup hayvanı şap hastası yaparsan, o bende değil. Diğer majör hastalıklarla alakalı sorumlusu benim. 21 gün sonra da al kardeşim senin. Yalnız 4 ay boyunca bunu satamazsın diyecek.
Burada da istediğimiz şu. Alan başkasına o da başkasına satarak yine fiyatın içeride yükselmesini engellemek. Herkes şunu yanlış okudu. Et Süt Kurumu öncekiler gibi aracı firmalara yaptıracak sandı. Bunların hepsini kaldırdık zaten geçen sene.
Şunu söylüyoruz yani. Siz besici misiniz? Evet. O zaman içeriden o besi materyalini üretenlerden gidin alın. "Ben istediğim gibi bulamıyorum" diyorsa, "Tamam kaç tane istiyorsun söyle bana o zaman" diyeceğiz. Diyelim ki 10 tane. Tamam ben sana 10 tane getireyim. Ama bu içeride 100 lirayken ben sana 80 liraya verip içerideki üreticimi ezdirmem. İçeride ne kadarsa ben sana o kadardan vereceğim. Yerli üreticiden almalarını istiyoruz. Yoksa başka türlü içeride bu işi yapan kalmaz, biz daha büyük miktarlarda yurt dışından ithalat yapmaya devam ederiz.
DESTEKLEMELER
Gençlerin tarımsal üretimin içerisinde olmasını istiyoruz. Belki dikkat ettiğiniz mi bilmiyorum, Ziraat Bankası kredileriyle ilgili, sübvansiyonlu kredilerle ilgili bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıktı. Diğer desteklemeler de var.
Bu bahsetmiş olduğumuz, önem verdiğimiz politikalarımızın temelini teşkil eden, gençlerimizin tarımsal üretimde olması. Aile işletmelerinin ister bitkisel üretim yapıyor olsun, ister hayvansal olsun destekleyeceğiz.
Bizim bütün desteklemelerimiz ve sübvansiyonlu krediler bizim politikalarımızın mantığına göre hazırlandı ve yürürlüğe kondu. Onlardan (gençler, kadınlar ve aile işletmeleri) beklentimiz; verimsiz işletmelerini verimli hale getirecek ne varsa bizim onlara tavsiyelerimiz doğrultusunda gereğini yapmaları. Bir bölgede yeteri kadar işletme var, birisi geldi dedi ki, "ben yeni bir işletme kuracağım." Ona izin vermeyeceğiz. Mevcut işletmelerin kapasitelerini yükseltmeyi hedefleyeceğiz. Bütün kaynakları onlara yönlendirmiş olacağız.
Özellikle gençlere, kadınlara ekstra desteklemeler olacak. Daha önce olmayan destekler. Bunların çalışmaları devam ediyor. Biz istiyoruz ki hiç problem olmasın. Şöyle düşünün: Temel destek büyükbaş hayvancılık için diyelim ki "1000 lira". Onu cebine koydu. Diyelim ki genç bu üretici. O zaman çarpanı 1,5 olacak. Yani 1,5 katını alacak. Kadınsa 0,50 daha çarpan eklenecek. Bunlar toplaya toplaya gidecek.
Bir işletme örneğin ari işletme olmak istedi. Onun çarpanı da 5 olsun diyelim 5 çarpı bin, 5 bin. Baktığımız zaman hangi kriteri karşılıyorsa o kriterin karşılığı olan desteği alacak. Her bir kriterin bir karşılığı olacak. Burada istediğimiz şey 100'ün üstünde destekleme var. Bunların yönlendirici etkisi yok. Belki zamanında varmış ama şimdi yok. Biz hem bitkisel üretimi hem hayvansal üretimi yapanlar için sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. "Evet ben bu işi yapmaya devam edeceğim" diyecek. Verimlilik bir diğer hedefimiz. Eğer bir buğday ekiyorsa dönümden 280 kilo değil de çok daha fazlasını almayı hedefleyecek. Hayvansal üretimde 24 kilogram süt değil de çok daha fazla sütü almayı hedefleyecek. Sonra o ürettiği ürünü kaliteli olarak üretecek bir üretim yapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Buradaki amacımız üretimimizi artırmak. İçerideki ihtiyacı karşılamanın yanı sıra yurt dışına da bunların ihracatı kolaylıkla gerçekleşmiş olacak. Bazı zamanlarda tedbir amaçlı bazı ürünlerin ihracatını kayda bağlıyoruz. Bunu da yapmak istemiyoruz ama kendi tüketicimizi de korumamız lazım. O yüzden yeteri kadar ürünü üretelim, ürünümüz artsın ki ihracat dediğimizde hemen fiyatlar artmasın.
ZEYTİNYAĞI
Bizim bakanlıkta Arz Güvenliği Dairesi var. Buradaki arkadaşlar bir gün geldiler dediler ki, "Biz Türkiye'den çok yoğun bir şekilde dökme zeytinyağı çıkışı tespit ettik. Dünyaya da baktığımızda İspanya ve İtalya'da çok ciddi rekolte düşüşleri var. Bu rekolte düşüşlerinin bu talebin sebebi olduğunu düşünüyoruz."
Bizim üretimimiz de bu sezon kendimize yeter durumda. Biraz daha analiz ettiler. Gördük ki İtalyanlar ve İspanyolların ya da zeytin üreticisi olup da hastalıktan ve kuraklıktan dolayı yeteri kadar ürün hasat edememiş olan ülkeler bizden dökme olarak ithalat yapıyor. Olay şu: Türk markasıyla bir zeytinyağını göndermiyorsunuz. Dökme olarak gönderiyorsunuz. Onlar kendi markalarına şişeliyorlar. Buraya diyorlar ki İspanya'da şişelenmiştir. Senden 3 doları alıyor. 8,5 avroya satıyor.
TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
Burada bizim 2 kaybımız var. Bir tanesi, kazanman gerekenden daha az para kazanıyorsun. İkincisi de onların pazarını kaybetmesini engelliyorsun, yardımcı oluyorsun. Markalaşmanın önemini bir kez daha görmüş olduk. Herkesin bir anda muhteşem markaları ortaya çıkarması mümkün değil. Her seviyede bu olacak. Ama bizim asıl istediğimiz kurumsal bir şekilde marka oluşturup dünyada "evet bu Türk markasıdır, hem de en iyisidir" dedirttirmek. Bizim bu yılki tarımsal ürün ihracatımız muhtemelen 31 milyar dolar olacak. Geçen sene 30 milyar dolardı. Hem kendi ihtiyacımızı gideriyoruz hem ülkedeki misafirlerin ihtiyacını gideriyoruz. Bir de üzerine 31 milyar dolar para kazanıyoruz. Bunu niye 60 milyar yapmayalım? 80 milyar yapmayalım? Kırsaldaki hayat standardını yükseltmek için diğer bakanlıklarla görüşüyoruz. Daha önceden başlatmış olduğumuz bir projemiz vardı. Deprem nedeniyle ara verdik. Her şey yoluna girince bunu mutlaka yapacağız.
TARIM SAYIMI
Önce şu yanlışını düzeltelim. Tarım sayımı, "Türkiye'de sıfır veri var. Hiçbir şey takip etmiyor. Tarım sayımı da böyle bir sıfır noktasından bahsediyor." Böyle bir şey yok. Tarım sayımı bir doğrulama ve güncellemedir. Bununla ilgili de bütün Türkiye'deki bu tür istatistiklerden sorumlu olan kurum TÜİK'tir. Onlarla yapmış olduğumuz mutabakat çerçevesinde altyapısı hazırlanıyor. Türkiye'deki bütün sayım verileri kendileriyle paylaşılacak. Onların bizden istedikleri var. Bizim onlardan istediklerimiz. Tarım sayımını en geç 2026'da bitirmeyi hedefliyoruz.
Niye bu kadar uzun sürüyor diye sorulabilir. Türkiye küçük bir ülke değil ki. Tarım da küçük bir sektör değil. En son 2001'de yapılmıştı. Aradan 23 sene geçtikten sonra yapılacak olan tarım sayımının da böyle yapmış olmak için olmaması gerekir. Oradan gelecek v iler bizim politikalarımıza da bir yön de verecek. Onların büyük birçoğunu doğrulama olacak. Canlı materyaller için birebir de sayım olacak. Sizin ekilebilir alanlarınızı sayacak, çıkartacak, si zin ormanlık alanınızı çıkartacak. Su ürünleri alanlarınızı çıkartacak. Yani tarıma dair ne varsa Onların tamamını kapsayacak bir tarım sayımı konuşuyoruz.
Kayıt dışılık konusu bizim hayvancılık politikasıyla da çözmek istediğimiz bir husus. Bütün bunların hepsi devreye girdikçe bu kayıt dışılığın azalacağını düşünüyorum. Kayıt dışına sebep olan şeylere de bakmak lazım. Onlardan bir tanesini engellemek için çiftçi kayıt sisteminde bir düzenleme yaptık. Herhangi bir sebeple miras vesaire gibi problemlerden dolayı Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kaydolamayanlara dair bir düzenleme yaptık. Böylece onlar desteklemelerden faydalanacaklar. ÇKS ile ilgili 16 Ocak'ta toplam başvuru sayısı 2 milyon 288 bin 862. Geçen yıla göre yaklaşık 40 bin kişi daha fazla ama dosyalar girilmeye devam ediyor. Hem dosya girişi hem de aynı zamanda kontroller yapılıyor. Bu sayı daha da artacaktır. Tamamı bitince de açıklayacağız.
YUSUFELİ BARAJI
Yusufeli Barajı'nda artık son testleri de yapılıyor. Elektrik üretim kısmını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına tam anlamıyla devretmek üzereyiz. Yusufeli Barajı'nın kurulu gücü 558 megavat, yıllık toplamüretimi 1,9 milyar kilovat saat. Yusufeli Barajı'nın ürettiği elektrik enerjisi 2,5 milyon kişilik bir şehrin ihtiyacını karşılayacak kadar. 5 Ocak 2024 tarihi itibariyle doluk oranı yüzde 73'e ulaştı. 191 metre ve 1,5 milyar metreküplük su depolandı. İnanılmaz bir rakam. Bugün itibariyle enerji üretimi için 3 adet türbinden ikisini faal hale getirdik. Son ünitenin, yani 3 üniteden son ünitenin de ocak ayı içinde faal hale getirmeyi hedefliyoruz. Enerji üretimine tam kapasite geçmiş olacak. Üç ünitenin de testleri bitip tamamlandığında artık bizim görevimiz sona ermiş olacak.
ÜRETİM PLANLAMASI
Üretim planlamasıyla ilgili olarak önce yasal düzenlemeler ve ikincil mevzuatlar oluştu. Ondan sonra da illerde üretim planlamasının ekipleri oluşturuldu. Kimler bunlar? İl planlama kurulu. İl planlama kurulunda üreticiler var. Üretici temsilcileri var. Ziraat odaları var. Ticaret odaları var. Sanayi odaları var. Bizim bakanlığımızdan ilgili birimler ve tarım il müdürlerimiz zaten sürecin tamamen içindiler. Şu anda yaptığımız bu sistem nasıl işleyecek diye kendi ekiplerimize, kendi teşkilatımızı eğitiyoruz. Onlara bilgi veriyoruz. Merkez teşkilat eğitiliyor. Eğiticinin eğitimi. Mart ayının sonuna kadar da taşra teşkilatının eğitimini yapacaklar. Ondan sonra da illerdeki o toplantılar başlayacak. Nerede hangi ürün üretilecek? Ürün deseni ne olacak? Hepsine karar verecekler. Suyu merkeze koyacak ama diğer bütün parametrelere de bakacaklar. Ne kadar toplanmaları bir araya gelmeleri gerekiyorsa gerekecek. Bizim bu alanda eğittiğimiz arkadaşlar mutlaka o toplantılarda olacaklar. İkincisi, mutlaka merkez teşkilatımızdan genel müdürler, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, koordinatörler onlar sahada olacaklar. O toplantılara katılacaklar. Ve mümkün mertebe ben ve bakan yardımcılarım da dahil olacak toplantılara. Hep diyoruz ya "Türkiye'de üretim planlaması yok." İşte olacak. Ancak Türkiye gibi böyle geniş bir yelpazede üretim yapan bir ülkenin, "Ben karar verdim, şu tarihten itibaren düğmeye basıyorum, artık her şeyi planlıyoruz" demesi mümkün değil? Yüzlerce çeşit ürün var. Dolayısıyla, stratejik ürünlerden başlayarak bunların planlaması yapılacak. Sistem oturdukça bu halka genişletilecek ve yeni ürünler bunların içerisine dahil olacak. İlk etapta hububat ve yağlı tohumlar, olacak.
Hayvansal üretim ise tamamı olacak. Ve yine söylüyorum; bizim sübvansiyonlu krediler, TKDK destekleri, bizim desteklerimiz, o yapıları hep bu üretim planlamasını destekler nitelikte olacak. Türkiye'nin tamamında başlayacak. Pilot il uygulaması olmayacak. Vakit kaybetmek istemiyoruz. Ağustos ayının sonu itibariyle her şeyin bitmiş olacak. Çünkü Eylül'den itibaren bu bahsettiğimiz ürünlerde sistem uygulanmaya başlayacak.
SÜT MALİYET HESAPLAMASI
Burada sektörün uzlaşması gerekiyor. Biz de burada ombudsman gibi duracağız. Bizim temel olarak ortaya koyduğumuz şey şu: Üretici hiçbir şekilde zarar etmeyecek. Üreticinin zarar etmeyeceği bir sistematik olmalı. Çünkü sütü sadece süt olarak görmüyoruz. Aynı zamanda et üretimiyle alakalı da çok büyük bir etkisi var. Sütten memnun kalınmadığında sektörden çıkılıyor. Sektörden çıkıldığında kısa bir süre sonra katlamalı olarak problem geri dönmüş oluyor. Dolayısıyla bizim birincil amacımız, üreticinin zarar etmemiş olması. Bu konuda işte Ulusal Süt Çalıştayı'nda üreticiler, sanayiciler ve akademisyenler çalıştı. Burada herkesin uzlaşması gerekiyor. Nedir mesela? Bir işletme bir işletmede 150 baş hayvan olmasıyla 450 baş hayvan olmasının arasında inanılmaz bir maliyet farkı var. Hatta 1450 adet hayvanın varsa senin birim başına düşen maliyetin daha da düşer. Artı hayvan başına alınan süt miktarı mesela. 25 kilo alıyorsan başka bir şey, 45 kilo alıyorsan başka bir şey. Biz istiyoruz ki burada herkes konuşsun. Bu kısmın çalıştayda çözüleceğini düşünüyoruz.
GIDA ENFLASYONU
Ticaret Bakanlığı ile ortaklaşa çalışıyoruz. Maliyetin üzerine makul kâra hiç kimse bir şey söylemiyor. Önemli olan maliyeti doğru hesapla, üzerine makul kâr koymak. Bu sektörden sektöre değişir. Ancak şunu bizim kabul etmemiz lazım. Gelecekte olacağını varsaydığın ya da gönlün öyle istediği için "yüzde yirmi de ben şu payını koyuyorum" deyip o fiyattan insanlara sattığın andan itibaren başka bir problem oluşuyor. Ya da işte üretici üretti, tüccar aldı, tüccar da malın fiyatı fiyatlansın diye piyasaya azar azar veriyor. Bu da bir problem. Bunları yakaladığımız anda gerekeni yapıyoruz. İster bizim tarafımızda olsun, ister Ticaret Bakanlığı tarafında olsun. Bu konuda denetimlerimizi sıklaştırdık.
TOHUMCULUK
Geçen sene yaklaşık 64 milyar liralık devletimiz tarım sektörüne bir kaynak aktardı. Önümüzdeki sene aktarılacak olan rakam 91,5 milyar. Bunun doğru yerlere gitmesi gerekir. 25-30 sene sonranın taşlarını şimdiden döşememiz gerekir.
İklim değişikliği hayatın her anını etkileyecek ama tarımı daha çok etkileyecek. Tarım demek, gıda demek, gıda güvenliği demek. Hem mevcudu korumanız gerekir hem artırmanız gerekir. Hatta bunu da planlı bir şekilde yapmanız gerekir. ohum tartışmasının da artık gündemden çıkması lazım. Yüzde 90'ı yerli olan binin üzerinde firmamız var. Bunlar Ar-Ge yapıyorlar. Bunlar dünyaya tohum satmaya başladı. Acaba dünya bize tohum vermezse aç kalır mıyız? Hiçbir şey olmaz. Hiçbir endişemiz yok. Bizim girişimcilerimiz inanılmaz. Kurumlarımız öyle. Mesela TİGEM var. TAGEM üretiyor. Bir ürün geliştiriyor. Onu sahada görmek lazım değil mi? TAGEM çalışmalarını yaptıktan sonra bunu TİGEM yapıyor. TİGEM o büyük alanlarda bunların deneme üretimlerini yaptıktan sonra iyi sonuç aldıysa bunları çoğaltıyor ve piyasaya veriyor. Çiftçilerimize veriyor. Sıfırdan başlasak bile TİGEM yeniden hayatı başlatabilecek donanıma sahip.
TİGEM'in dışında da bir de özel sektör var. Antalya'da bir firmamız mesela. 6 sene sonra üretime girecek olan ürünü bugünden çalışıyorlar ve o 6 seneyi bir metot değişikliğiyle 2 seneye kadar indirmişler. Sebzenin yüzde 90'ının tohumunu üretiyoruz. Sadece kışlık sebzelerin yüzde 10'u kaldı.
Global dünyada artık sen sadece satacaksın, hiç almayacaksın diye bir şey yok. Rekabet çok sert yani. Türkiye, artık her yerde tohumcu ülke olarak kabul ediliyor. Rekabetçi bir yapımız var. Bunları lütfen görelim, haksızlık etmeyelim.
İHRACATIN KAYDA BAĞLANMASI
Türkiye'de bir stratejik ürünler var bir de algıda stratejik olanlar var. İşte patates, soğan, şeker, yağ gibi. Stokumuz yeterli diyoruz ama adamın bir tanesi bir laf ediyor herkes o ürünün talebini artırıyor. Bizim ihracatı engellemek gibi bir derdimiz yok. İçeriye dönüp şunu söylüyoruz. "Lütfen olması gerekenin üzerinde bir fiyatlama davranışı göstermeyin." Ticaret Bakanımız Sayın Ömer Bolat sürekli söylüyor. Gerekli olduğunda tüketiciyi de koruma amaçlı yapılır.