Zengin jeotermal kaynaklarıyla ön plana çıkan Ağrı'nın Diyadin ilçesinin bu potansiyeli, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) işbirliğinde ortaya çıkartılıyor.
Tarihi ve doğal güzellikleriyle öne çıkan Diyadin, güneyindeki geniş alanda jeotermal kaynaklarıyla da dikkati çekiyor. Bazı kaplıcalarıyla yılın her mevsimi ziyaretçilerin uğrak yeri haline gelen ilçede, 40 dekar üzerine kurulan serada jeotermal sudan yararlanılarak yılın 12 ayı domates üretiliyor.
Kentin doğal ve kültürel potansiyelini ortaya çıkarmak, turizm destinasyonu olmasını sağlamak amacıyla AİÇÜ ve İTÜ arasında bir süre önce imzalanan "Akademik İşbirliği Protokolü" kapsamında İTÜ'den akademisyenler Ağrı'ya geldi.
İki üniversitenin işbirliğinde İbrahim Çeçen Vakfının desteklediği proje çerçevesinde, AİÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Faruk Kaya, İTÜ Rektör Yardımcısı ve Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emin Çiftçi, Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Karaman, Jeofizik Mühendisliği öğretim üyeleri Doç. Dr. Tuna Eken ve Doç. Dr. Şener Özdamar, Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsünden Doç. Dr. Bülent Arıkan ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Doç. Dr. Muhittin Karaman ile İbrahim Çeçen Vakfı Müdürü Meral Dinçer'den oluşan heyet, Diyadin ilçesini ziyaret etti.
Jeotermal alanda incelemelerde bulunan akademisyenler, kaynakların ekonomik olarak işletilebilirlik potansiyeli, su kalitesi ve mineral durumu gibi özelliklere ilişkin ön çalışma yaptı.
Akademisyenler tarafından bölgedeki toprak, kaya ve sudan alınan bazı numuneler, İTÜ'nün laboratuvarlarında incelenecek.
AİÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kaya, AA muhabirine, Valilik koordinesinde iki üniversite arasında yapılan işbirliği kapsamında Ağrı'nın gizli kalmış potansiyelini açığa çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
İTÜ'den gelen akademisyenlerle jeotermal alanda çok verimli ve bilimsel bir saha gezisi yaptıklarını ifade eden Kaya, ilçenin jeotermal enerji potansiyeline ilişkin ön değerlendirme çalışması gerçekleştirdiklerini belirtti.
Üniversite olarak bugüne kadar Türkiye'nin jeotermal enerji potansiyeli oldukça yüksek sahalarından biri olan Diyadin'deki jeotermal enerji ile diğer doğal ve kültürel kaynaklar hakkında birçok bilimsel çalışma yaptıklarını anlatan Kaya, "Yenilenebilir, temiz, ucuz, çevre dostu ve yerli yer altı kaynağı olan jeotermal enerjinin elektrik enerjisi üretimi, bölgesel ısı ihtiyaçlarının karşılanması, seracılık yapılması, organik tarım ürünlerinin üretilmesi, ürün kurutma, termal turizm ve sağlık amaçlı kullanım alanları vardır ancak önemli bir potansiyele sahip Diyadin'deki jeotermal enerjiden bugüne kadar sadece çok sınırlı miktarda seracılık, bölgesel ısınma ve sağlık alanında yararlanılmış." diye konuştu.
Kaya, iki üniversitenin birlikteliğinin önemine işaret ederek, "İTÜ, Türkiye'nin bu alanda en önemli üniversitesidir. Bizi kardeş üniversite olarak kabul ettiler. Sahada da yapılması gerek her şeyi yapma vaadinde bulunuyorlar. Yeter ki biz talepte bulunalım. Biz genelde sağlık turizmi anlamında kullanılır diyoruz ama birçok kullanım alanı bulunuyor. Tarım, enerji, seracılık ve turizm gibi birçok kullanım alanı var." dedi.
Akademisyen ekibin uluslararası çapta uzmanlığının olduğunu vurgulayan Kaya, jeotermal alandan alınan numunelerin inceleneceğini ve ilkbaharda ortak bilimsel çalışmalar yapacaklarını dile getirdi.
"KÜKÜRT KOKUSU ALIYORSUNUZ"
İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kumral da birçok kaplıcaya göre Diyadin'deki suyun yüzeyde bile çok sıcak olduğunu, buradaki potansiyelin mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini aktardı.
Etraftaki taşların çoğunun traverten kökenli ve volkanik ara katlı olduğunun görüldüğüne dikkati çeken Kumral, şöyle devam etti:
"Burada aynı zamanda kükürt kokusu alıyorsunuz. Kükürt kokusu normalde yaşlı kaplıcalarda çok fazla karşımıza çıkmaz. Afyonkarahisar'a gittiğinizde bu kokuyu çok almazsınız. Bu bölgede çok genç bir sistem olduğunu ve derinde de zengin bir magmanın olduğunu gösteriyor ki karşımıza bu şekilde kükürt kokusu ya da bazı noktalarda hafif demir içeren yapıları da gördük. Kaplıcalar aynı zamanda ekonomik olarak madenleri de üreten sistemlerdir."
"MUAZZAM BİR POTANSİYEL"
Prof. Dr. Abdullah Karaman ise ilçenin büyük jeotermal kaynağa sahip olduğunun altını çizdi.
Suyun çok sıcak olduğunu ve alanda onlarca jeotermal sahanın bulunduğunu belirten Karaman, şunları kaydetti:
"Dünyada çok az görülebilen, her taraftan doğal şekilde jeotermal kaynaklar çıkıyor. Bunlar aslında bizim doğal şofbenlerimiz. Su giriyor, yerin derinliklerinde ısınıyor ve yeryüzüne çıkıyor. Bu bizim için çok önemli bir kaynaktır, çevre dostudur ve zararsızdır. Ciddi şekilde ele alındığı zaman ekonomiye muazzam katkılar sağlayabilir. Biz şu an o jeotermal kaynakların yeryüzüne akıp giden bir tanesinin yanındayız. Muazzam bir potansiyel. Sıcak suyun 200 metre derinlikten geldiğini biliyoruz."
Alanda jeofizik araştırmanın yapılması gerektiğine vurgu yapan Karaman, şöyle konuştu:
"Burada müthiş derecede heyecan hissettim. Yer bilimci, yıllarını bu işe vermiş biri olarak gerçekten heyecanlandım. Böyle bir yeri araştırmak benim için çok büyük bir zevk olur. Jeofiziğin belki de uygulanabileceği en güzel alanlardan bir tanesi. Burayı çok düzgün şekilde anlayıp, kapasitesi ve potansiyelini ortaya çıkartıp, proje yapmak isteyenlere altyapı sağlayacak hizmeti sunmak bizim için gurur kaynağı olur. Üniversite olarak her türlü desteği veririz. Enerji dahi üretilebilir. Biz ancak altyapısını hazırlarız."