Türkiye'de Veri ve Analitik danışmanlığı konusunda pek çok başarılı projeye imza atan yerli teknoloji şirketi CALIGO, başlattığı AR-GE yatırımları ile de adından söz ettiriyor. Şirketin, Risk & Analitik Çözümler Lideri Deniz Konak Öztürk ile söz konusu proje ve getireceği yenilikler üzerine bir söyleşide bulunduk.
Projenin amacından kısaca bahseder misiniz?
Bildiğiniz gibi bankalar, sigorta şirketleri gibi finansal kurumlardan ürün veya hizmet almak isteyen kişiler bazı değerlendirme süreçlerinden geçmektedir. Fiyatlama, gelir tahmin ve risk modelleri gibi pek çok Yapay Zekâ modeli aracılığıyla başvuruda bulunan müşterinin söz konusu hizmet karşılığında doğan yükümlülüklerini karşılayıp karşılayamayacağı, risklilik durumunun ne olduğu gibi detaylar değerlendirilmekte ve bu değerlendirmeler ışığında müşteriye bir fiyat sunulmaktadır.
Çoğunlukla bu modeller; müşterinin geçmiş finansal davranışları sonucunda türemiş verileri kullanarak çalıştığı için, finansal dünyaya yeni katılacak potansiyel müşteriler için veri yokluğu sebebiyle müşteri adına avantajlı sonuçlar üretememektedir. Finansal hayata ilk katıldığımız dönemlerde, kredi alamama ya da bankaların ek teminat istediği gibi benzer senaryolara tanıklık edip, sonucunda düşük kredi kartı limiti ya da yüksek sigorta poliçe fiyatı gibi sonuçlarla karşılaşmışızdır.
Odağımızda, finans dünyasına yeni olduğu için objektif değerlendirilemeyen ve bu nedenle cazip şartlarla finansal ürünlere erişemeyen kişi ve kurumları, alternatif verilerle değerlendirmek ve cazip şartlarla finansal ürünlere erişebilir kılmak var. Bunun ötesinde alternatif veriler aslında sadece potansiyel müşterilerin finansal hizmetlere erişimini kolaylaştırmakla kalmayacak, kurumların da aynı şekilde geleneksel veriyle yapılan skorlamalardan ötürü kaçırabilecekleri müşterileri kazanmalarını sağlayacak.
Müşterilerin cazip koşullu ürünlere erişebilmelerinin yanı sıra, finansal kurumların da doğru müşteriye ulaşmasına katkınız olacağını mı anlamalıyız?
Evet, çok doğru. Bir müşterinin cazip olmayan fiyatlar veya ağır koşullar sebebiyle kredi alamaması ya da daha ucuza satın alabileceği poliçeye erişememesi gibi durumların sıklıkla ortaya çıkması, bireylerin veya kurumların finansal sistemden uzaklaşıp farklı kanallarla ihtiyacını çözmeye çalışmasına sebep oluyor. Finansal kuruluşlar da eldeki geleneksel verilerle yeterince tanıyamadığı müşterisini bir anlamda kaçırmış ya da rekabet avantajını yitirip rakibine kaptırmış oluyor. Yani burada finansal sistemin her iki tarafı için de sağlanacak bir kazançtan bahsedebiliriz.
Alternatif veri derken tam olarak ne tarz verileri kastediyorsunuz?
Gündelik hayatta kullandığımız harita, lokasyon, trafik durumu, dijital uygulama verilerinin, regülatörler ve araştırma kurumları tarafından paylaşılan makro ekonomik ve sektörel verilerin, dijital uygulamalar üzerinden ve açık kaynak sorgularından elde edilecek tüm verilerin proje kapsamında kullanılabilir olduğunu öngörmekteyiz.
Bunların yanında uzun yıllardır kurumların bünyesinde toplanan, ancak halen fayda sağlayacak bir yöntem ve organizasyonla toplanıp yorumlanamayan pek çok veri var. Web sitesi üzerindeki müşteri davranışı verilerinin, kurumların mobil uygulamaları üzerinde biriken müşteri verilerinin, çağrı merkezi ve IVR verilerinin dahi halen günümüzde çoğu kurum için birer alternatif veri kaynağı statüsünde olduğunu belirtmekte fayda var.
Nasıl bir motivasyonla bu proje fikrini geliştirdiniz?
Problemi somut rakamlar üzerinden anlamaya çalışırken karşılaştıklarımız bizleri hem ürküttü hem de bu işe hızlıca koyulmak için motive etti. Örneğin resmi veriler ülkemizdeki kadınların %55'inden fazlasının bir banka hesabının dahi olmadığını gösteriyor. Hane halkının finansal sistem dışındaki borçlananların oranı Türkiye'de %28 iken OECD ülkelerindeki ortalama %13, bizimkinin yarısında da az.
Sadece bireyler değil, finansal dünyaya katılan yeni şirketler tarafında da ciddi fırsatlar var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği istatistiklerine baktığımızda 2021 Ağustos ayında kurulmuş 8.900 adet yeni şirketle karşılaşıyoruz. Bu yeni kurulan şirketler de finansal dünyaya yeni adım atan tüzel kişilikler olarak bu proje kapsamında ele alınacak ciddi bir kitleyi oluşturuyor.
Dünyada benzer çalışmalar var mı?
Aslında finansal verisi olmayan müşterilerin otomatik süreçlerle değerlendirilip notlandırılması problemi uzun süredir sektörde var olan ve üzerine alternatif çözümler üretilmeye çalışılan bir sorun. Yurt dışında da finans dünyasının gündemini ciddi bir biçimde meşgul eden bir konu. Biz, proje başvurumuzu TÜBİTAK'a gönderdiğimiz günlerde, benzer konuda A.B.D. basınında önemli bir haber paylaşıldığını anımsıyorum. Wall Street Journal'in haberine göre aralarında J.P Morgan Chase, Wells Fargo ve US Bank'in de olduğu bankalar kredi puanı düşük olan ya da hiç olmayan, bunun sonucu olarak da finansal ürünlere erişim güçlüğü yaşayan kişilere kredi sağlayabilmek amacıyla alternatif verileri kullanan hükümet destekli bir pilot çalışması başlattı. Hatta ABD'deki regülatörler kredibilitenin belirlenmesinde geleneksel kredi puanları dışındaki alternatif verilerin kullanılmasını desteklediklerinin sinyallerini sıklıkla veriyorlar.
Regülatörlerin de sürece dahil olmaları, alternatif veri kullanımını daha da artıracaktır o zaman?
Çok doğru. Zaten pek çok teknolojik yenilik regülatörlerin desteğini ve yapacağı düzenlemeleri zorunlu kılıyor. Kurumların yenilikçi projelerini regülatörlerin desteklemesi senaryosunun yanında, regülatörlerin kurumların süreçlerinin gelişmesine ön ayak olması gibi çift taraflı bir katkı var aslında.
Bireyleri ve kurumları finansal dünyaya kazandırmanın, bunun sonucu olarak da finansal kapsayıcılığı artırmanın toplumların kalkınmasında önemli bir etken olduğu; toplumların refah seviyesinin artırılmasında ve gelir dağılımı adaletsizliğinin önlenmesinde önemli katkılarının bulunduğu pek çok bilimsel çalışma ile kanıtlanmış bir gerçek. Aynı araştırmalar finansal dışlama ve özellikle de finansmana erişim eksikliğinin yoksulluğa ve toplumsal eşitsizliklere yol açtığını da göstermekte. Bu sebeple hükümetler ve regülatörler finansal kapsayıcılığı artırmak yolunda alternatifler üretmek için stratejiler geliştirmekteler.
O halde ülkemizde finansal kapsayıcılığın artırılması ve bunun olumlu sonuçlarından toplum olarak faydalanılması gibi somut bir katkı da var ortada, öyle değil mi?
Evet. Tabi finansal kapsayıcılık pek çok farklı rasyo üzerinden ölçülebiliyor. Örneğin bireylerin bir finans kuruluşunda hesap sahibi olup olmamaları bir finansal kapsayıcılık göstergesi. Finansal ürünlere kolay erişim de bir gösterge veya finansal ürünlerin erişilebilir fiyat ve koşullarla sunulabiliyor olması da birer finansal kapsayıcılık göstergesi. Ülkedeki finansal kurum çeşitliliği, şube ve ATM ağı, dijital kanallar üzerinden kolay erişim imkânı sağlanıyor olması gibi ülkemizde finansal kapsayıcılık rasyosuna olumlu katkı sağlayacak pek çok faktör var aslında. Hem yerli kurumların oldukça güçlü olduğu, hem de yabancı finans kurumlarının rağbet ettiği, çeşitliliğin bol olduğu ve bu kurumlara erişim imkanlarının da oldukça iyi bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Biz projemiz kapsamında finansal kapsayıcılığın önemli bir parametresi olan "Doğru risk değerlendirmesi ve finansal dünyaya yeni müşterilere erişilebilir şartlar sunma" tarafına odaklanıyor olacağız.
TÜBİTAK desteği de önemli bir itici güç olsa gerek
Projemizin TÜBİTAK gibi ciddi bir kurum tarafından da desteklenmeye değer görülmesi bizi ayrıca gururlandırdı. Projemizi tamamladığımız vakit, sonuçlarını da gördükten sonra farklı bir mutluluğu tekrardan sizlerle paylaşabilmeyi de dört gözle beklediğimi söylemeliyim. Kısacası rekabetçi yerli bir teknoloji mümkün.