Zirve kapsamında düzenlenen özel oturumda madenciliğin yerini değerlendiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, madenlerin yokluğuna katlanılamayacak bir ihtiyaç olduğunu dile getirerek, bunun pek farkında olunmadığına dikkat çekti. Kalaycı, hayatımızda madenciliğin önemli bir yeri olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Cep telefonumuzda 30'un üzerinde maden var. Tüm eşyalarımız madenden yapılıyor. Türkiye maden açısından aslında çok zengin bir ülke. Çok büyük ölçekli madenlerimizi önümüzdeki yıllarda göreceğimizi düşünüyoruz. Madenlerle ilgili algı çok negatif. Dünyanın en büyük altın madenini bulduğumuzu söylesek, doğalgaz keşfinden daha fazla gelir getireceğimizi söylesek, ülkenin yarısı bundan memnun olmaz. Ağaç keseceksiniz, havayı ve çevreyi kirleteceksiniz diye konuşur. Böyle bir algı var. Ama madenler ilgili bakanlıklar tarafından çok sıkı denetleniyor. Türkiye'de madencilik yapmak çok zor. Doğası gereği riskli bir iş. Madenciler çalışırken ciddi riskler alıyor."
Bakanlık olarak madencilerle beraber konuşarak bu konuda yasal adımlar attıklarını vurgulayan Kalaycı, "Madencilerin önünü açacak yasa hazırlıyoruz. Madenciler çok sayıda bakanlıkla muhataplar. Finansmanla ilgili problemleri var. Madenlerini ipotek verip, kredi çekemiyorlar. Madencilikte sıkıntıların farkındayız ve madencilerin gelişmesi gerektiğini biliyoruz. Ayrıca bizim sadece yurtiçinde değil yurtdışında da maden aramamız gerekiyor" diye konuştu.
'Madenciler ağacı kesmek toprağı kazmak zorundadır'
Zirve kapsamında 'Pandemi Sonrası Madencilik' başlığıyla düzenlenen panelin moderatörlüğünü Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güven Önal üstlendi. Panelde konuşan Türkiye Madenciler Derneği 2. Başkanı ve Altın Madencileri Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, "Biz eğer kendi topraklarımızdaki öz kaynaklarımızı harekete geçiremezsek dışa bağımlılıktan kolay kolay kurtulamayız. Bu tüm madenler için geçerli. Geçtiğimiz yıl Türkiye'de 2.4 milyar dolarlık altın üretildi. Ama buna rağmen 25 milyar dolarlık altın ithal ettik. Bu işi iyi yapmamız gerekiyor. Bergama'yı hepimiz biliyoruz. Orada ağaç yetişmeyecek dediler. Bugün oradaki durum ortada. Üretmemek mi vatanseverliktir? Yoksa ülkeyi koruyarak üretmek mi? Üretilen 42 tonun yaklaşık 11 tonu devletin kasasına giden miktar. Türkiye kısa sürede 100 ton altın üretme kapasitesine sahip. Madenciler ağacı kesip toprağı kazmak zorundadır. Bir hekimin ameliyat anına bakamazsınız, ama işlem bittikten sonra bakabilirsiniz. Madencilik de böyledir. İşletme anında gürültü, toz, yeraltı sularının kirlenme risklerini minimize edip çalışmak mümkündür" diye konuştu.
'Yeşil enerjinin maliyetinin büyük kısmı madenlerden'
TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan ise enerji ve maden sektörünün birbiriyle çok ilintili olduğunu belirterek, madenciliğin çağları açıp kapatan bir sektör olduğunu kaydetti. Teknolojiyi düşündüğümüzde yine madenciliğe dayalı bir çağ yaşandığını söyleyen Kırşan, madenler olmadan yaşamı sürdürmenin mümkün olmadığına dikkat çekti. Kırşan, küresel ekonomi geliştikçe madenlere olan talebin arttığını dile getirerek, "Yeşil enerjiye geçeceğiz, ama bunun arka planı ne olacak? Madenler olmadan yeşil enerjiye geçmek mümkün değil" diye konuştu.
Yeşil enerji üretiminde madenciliğin büyük ihtiyaç olduğunu kaydeden Kırşan, yeşil enerji maliyetlerinin büyük kısmının madenlerden oluştuğunu belirtti. Kırşan, yeşil enerjiye geçiş hızını da madenlerin belirleyeceğini dile getirdi.
'10 yılda arama ruhsatları yüzde 84 geriledi'
TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, "Maden ihracatımız yıllık yaklaşık 5 milyar dolar olarak gerçekleşiyor. Bunun büyük bölümünü doğal taşlar oluşturuyor. Üretim olmazsa ihracat gerçekleştirilemiyor. 650 renkte doğal taş mevcut Türkiye'de. Bu konuda dünyada bir numara diyebiliriz. Yapı malzemeleri içerisinde karbon salınımı en düşük olan ürün doğal taş. Milyonlarca yıl önce oluşmuş. Üretiminde bir karbon salınımı gerçekleşmiyor. Biz son 10 yılda arama ruhsatlarında yüzde 84 gerileme yaşamışız. İşletme ruhsatlarında yüzde 14 gerileme yaşamışız. Yasaklı alanlarda zaten madencilik faaliyeti yürütemiyorsunuz. Bu konuda bir yanlış anlama var. Verilen ruhsatlı alanların bir bölümü özel alanlardan oluşabiliyor ve o özel alanlarda işlem yapılamıyor. Maden sektörü orman sektörüne girmekte zorlanıyor. Maden oradaysa biz de orada çıkarmak zorundayız. Daha sonra orayı rehabilite edebiliriz. 20-30 yılda çok güzel yeni ormanlar üretebileceğimizi gördük" şeklinde konuştu.
'Kömürün enerjideki payı çok düşmeyecek'
Türkiye Kömür Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Hüseyin Erdoğan kömürün an itibariyle enerji talebini karşılayan en önemli üç kaynaktan biri olduğunu ve petrolden sonra ikinci sırada bulunduğunu söyledi. Dünya enerji talebinin yüzde 27'sinin kömürden karşılandığını kaydeden Erdoğan, uluslararası kuruluşların projeksiyonlarının önümüzdeki 20-30 yılda kömürün payının değişmeyeceğini gösterdiğini söyledi. Dünyanın elektrik üretiminde de kömürün yüzde 38 pay aldığını hatırlatan Erdoğan, "Türkiye'de yerli kömürün elektrik üretimindeki payı yüzde 18'ler mertebesinde. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji santrallarının sisteme entegre olmaları için kömür santralları kaçınılmaz santrallardır. İthal kömür geçen yıllarda 50 dolardayken, 91 dolara yükseldi. Kendi kömürlerimiz ile orta ve uzun vadede ithal kömürü ikame edecek adımlar atmalıyız" diye konuştu.