AK Parti Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli Habertürk TV'nin konuğu oldu. Canikli, Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve gazeteci Yavuz Barlas'ın sorularını yanıtladı.
Son dönemde AK Parti'nin ekonomi yönetiminde sorunların olup olmadığı sorulan Canikli, ekonomide birinci hedefin üretilen mal ve hizmetlerin artırılması, ikinci hedefin de bu mal ve hizmetlerin daha adil dağıtımının sağlanması olduğunu belirtti.
Bu açıdan bakıldığında 2020 yılı da dahil olmak üzere salgının en ağır şartlarda bütün ekonomileri vurduğu dönemde dahi Türkiye ekonomisinin yüzde 1,8 büyüdüğünü ifade eden Canikli, 2019 ve 2018'de de yüksek büyüme gerçekleştirildiğini söyledi.
GELİR DAĞILIMI
Ekonomide başarının ölçüsü olan büyümenin Türkiye için bahsedilen bu yıllarda en güçlü şekilde ortaya konulduğunu aktaran Canikli, benzer bir eğilim benzer bir trendin gelir dağılımı için de geçerli olduğunu ifade etti.
"Türkiye'de gelir dağılımı iyileşmektedir. Belki istediğiniz hız da değildir ama çok ciddi bir iyileşme vardır. Gelir dağılımını iyileştirmek zor bir hadise." ifadesini kullanan Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplumsal olarak dönüşümün sağlanması gerekiyor. Üretilen milli gelirin yeniden dağıtılması aşamasında toplumun alt gelir grubunda bulunan kesimine daha fazla kaynak aktarmamız gerekiyor. Gelir dağılımının ölçütlerinden bir tanesi 4,3 dolar kişi başına gelir elde etme kriteri. 2002 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 30'u günlük 4,3 doların altında gelir elde ediyordu ve harcama yapıyordu. Bu kriter maalesef gelişen ülke ekonomilerinde daha alt grupta bulunan ülkeler için kullanılan bir gösterge. Türkiye'de maalesef kişi başı 4,3 doların altında gelir elde eden insanların oranı, toplumun tamamının yüzde 30'u gibi inanılmaz bir rakam olduğu için maalesef Türkiye bu kategoride değerlendiriliyor ve izleniyordu. 2015'te yüzde 30 olan bu oran yüzde 2,15'e düşürüldü. TÜİK artık bu datayı izlemeyi bıraktı. Bu gelir dağılımının iyileştiğinin en büyük göstergelerinden bir tanesidir. Dolayısıyla büyüme gerçekleşmiştir. Ölçü de budur. Onun dışındakiler totolojidir."
REFORMLAR
Son yıllarda yapısal reformların yeterince yapılmadığı yönündeki eleştirilerin haklı olup olmadığı sorulan Canikli, reformların yapılmadığı yönündeki söylemlerin gerçekle hiç ilgisinin olmadığını ifade etti.
Reformların yapıldığını ve bunun dinamik bir süreç odluğunun altını çizen Canikli, "Geçen zaman yeni reform ihtiyacını da beraberinde getirir. 2002'deki toplumun beklentileriyle bugünkü beklentileri arasında dağlar kadar fark var. O zaman çok daha mütevaziydi. Çünkü içinde bulunduğu yaşam standardı insanların gelecekle ilgili beklentilerini de belirler. Hangi alanda olursa olsun AK Parti'nin reformist özelliği kaybolmamıştır. Eğitimde, sağlıkta, adalette sürekli reform vardır. Hangi yapısal reform yapılması gerekiyordu da yapılmadı sorusuna bu iddiayı dile getirenlerin cevap vermesi gerekiyor." diye konuştu.
Canikli, "Ağustos 2018'den bugüne kadar Türkiye ekonomisi iç ve dış nedenlerle sürekli teste tabi tutuluyor. Yarına dair bu ekonomiden çıkış stratejisine ilişkin yol haritası ve argümanlarınız nedir?" sorusu üzerine, anahtar kelimenin büyüme olduğunu aktardı.
Geçtiğimiz 17 yılda 11 milyon konut üretildiğini ve satıldığını, bunun yüzde 2'sini yabancıların aldığını anımsatan Canikli, "Bu ülkede yaşayan vatandaşlar 13 milyon araç almış, kullanıyorlar. 397 milyon akıllı cihaz satılmış. Şu anda hane halkının elinde 5 bin ton altın var. Bunun 3 bin 500 tonu AK Parti döneminde bu insanlar tarafından satın alınmış. Bunlar soyut, hayal söylemiyorum. Bu 83 milyona dağılmış durumda. Bunların hepsi büyümenin somut yansımaları." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin 2019'da 11 milyar dolar 2020'de ise 25 milyar dolar olmak üzere 36 milyar dolar altın ithalatı yaptığını belirterek, "Bu altın nereye gitmiş? Küçük bir bölümü bankalara yani kurumlara, onun dışındaki önemli bir kesimi de vatandaş tarafından satın alınmış. Yani hane halkı tarafından satın alınmış. İşte bu cumhuriyet altını ya da farklı formatlarda satın alınmış ve vatandaşın elinde. 75 milyar dolar bankada, 36 milyar dolar hane halkının elinde." diye konuştu.
Canikli, 2018 ve 2019 yıllarında özel sektörün dış borcunun 43 milyar dolar azaldığını söyledi.
Yabancı yatırımcının 2019 ve 2020'de 12 milyar dolar çıkış yaptığını belirten Canikli, "Yani Londra'daki tefeciler ya da başka birine bir peşkeş bir aktarım söz konusu değildir. Bu insanlar 12 milyar dolar götürmüşlerse getirdikleri rakam en az 18 milyar dolardır, 20 milyar dolardır." dedi.
Bu farkın paranın geldiği dönemdeki kur ile paranın çıkış yaptığı dönemdeki kur farkından kaynaklandığını anlatan Canikli, "Dolayısıyla bir buharlaşma yoktur, bugün artık bunu herkes kabul ediyor zaten. Nereye gittiği bellidir. Yani 'o paraları iç ettiniz, suiistimale konu ettiniz, peşkeş çektiniz, birilerini aktardınız, arka kapılardan çıkardınız, yurt dışına transfer ettiniz' gibi gerçekten akılla, mantıkla izah edilmesi mümkün olmayan iddialarda bulundular. Önce bütün bu açıklamalardan sonra bu iddialarda bulunanlardan bir özür bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Bunu sadece kendilerinin söylemediğini, muhalefete mensup ekonomiyle ilgili herkesin söylediğini dile getiren Canikli, "Sayın Kesici'nin, bir televizyon programında, Halk TV'deydi, orada da çok net bir şekilde hiçbir şekilde buharlaşmanın söz konusu olamayacağı, Merkez Bankası'nın bu kaynakların nereye gittiği hepsi bellidir, hatta 'ben o konuda fazla konuşmayım' dedi ifadesi aynen böyle. Yani kamuya mal olduğu için bu ismi veriyorum çünkü yayınlandı herkesin malumu. 'Ben konuşmayayım, konuşursam partimizin bu konudaki oluşturmaya çalıştığı algı bozulur' dedi, aynen cümle bu. Dolayısıyla bu kadar hakaret ve iftiradan, bu kadar yalandan sonra bunu ortaya atanlardan bir özür bekliyoruz." diye konuştu.
Merkez Bankası'nın döviz piyasasıyla ilişkilerini 3 yöntemle düzenlediğini söyleyen Canikli, bunların ilkinin doğrudan alış ya da satış yapma, ikinci yöntemin döviz alım ihalesi ya da döviz satım ihalesi yapma, üçüncü yöntemin ise ticari bankalar üzerinden doğrudan piyasa alıcısı ya da piyasa satıcısı gibi piyasa oyuncusu gibi davranma olduğunu söyledi.
Canikli, üçüncü yöntemin olağanüstü bir yöntem olmadığını, gelişmiş merkez bankaları da dahil olmak üzere hepsinin yıllardan beri bu modeli kullandığını dile getirdi.
Sistemin birilerine özel, düşük fiyattan döviz satmaya müsait olup olmadığının sorulması üzerine Canikli, "Öyle bir şey söz konusu değil." karşılığını verdi.
Canikli, "Kişiler, dolar alanlar, almak ya da satmak isteyenler bunu bankalar üzerinden yapıyor. Yani oradaki işlemlerde bankalardan dolar talebinde bulunan ya da bankalara dolar satanlar gözükmüyor sadece bankalar gözüküyor. Yani oyun kurucu olanlar, yani o piyasaya girip mal alıp, dolar alıp ve satma yetkisi olanlar gözüküyor." dedi.
Modelin özelliğinin böyle olduğuna ve bu bilginin gizli kalması gerektiğine işaret eden Canikli, "Başta Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefete mensup arkadaşların talep ettiği ise bankalardan döviz alanların kimliklerinin açıklaması, ne kadar döviz aldıklarının, bu ikisi farklı bir şey, onu ayıralım. Bu rakam aslında Merkez Bankası bilançosunu dikkatle incelediğiniz zaman bunu takip edebiliyorsunuz, global rakam olarak görüyorsunuz. Rezervlerdeki değişimden Merkez Bankası'nın 2019 ve 2020 yıllarında bu amaçla ne kadar piyasaya döviz verdiğini, bu yolla yani kamu bankası vasıtasıyla, ticari banka vasıtasıyla daha doğrusu verdiğini izleyebilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında gizli bir bilgi değil, her gün yayınlanıyor bu rakamlar." değerlendirmesini yaptı.
"PİYASA FİYATININ ALTINDA BİR SATIŞ SÖZ KONUSU DEĞİL"
Satılan tüm dolarların piyasa fiyatından satıldığını söyleyen Canikli, "Diğer yöntemlerde olduğu gibi piyasa fiyatının altında bir satış söz konusu değil. Yöntem olarak bu yöntem zaten buna imkan vermiyor." dedi.
Hazine adına döviz satan muhabir bankanın, döviz almak isteyen kişinin kimliğini bilmediğini sadece tutar ve miktar bilgisini görebildiğini belirten Canikli, "Dolayısıyla böyle bir piyasa işleyişinde herhangi bir kişiye, bir kuruma ayrıcalıklı bir döviz satımı kesinlikle söz konusu bile olamaz. Sistem buna müsaade etmez zaten, göremez zaten, bilemiyor karşıda kim var. Bu yöntemin en büyük özelliği bu." diye konuştu.
Piyasalardaki işlemlerin objektif olmasının en önemli şartlarından bir tanesinin de bu olduğunu vurgulayan Canikli, "Alıcının ve satıcının işlem gerçekleşene kadar birbirlerini görmemeleri gerekiyor. O yüzden bu model tercih edilmiştir, bu yöntem tercih edilmiştir. O nedenle aslında bütün bunların yani başta Sayın Kılıçdaroğlu'na söylüyorum, bu suçlamada bulunanların bu modeli kullandığımız için ve piyasa fiyatının altında bir dolar bile satmadığımız için bize teşekkür etmesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu kadar büyük meblağda doların Merkez Bankası tarafından bozdurulmasının ekonomi yönetimi açısından fayda değil zarar getirdiği yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine ise Canikli, "Onu piyasa belirliyor. Piyasada dolara bir talep varsa ve bu dolar talebi piyasa dinamikleri tarafından karşılanamıyorsa Türk Lirası'nın konvertibilite olmasının özelliğinden dolayı bu talebi Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına karşılanması gerekiyor." dedi.