Dünyanın 3 temel dönüşüm arifesinde olduğunu belirten Dönmez, "Zor bir dönemden geçiyoruz. Herkes gibi sizler de bu dönem pek çok şeyden fedakârlık ettiniz. Bugün öğrenci olmak için en iyi dönem mi, en kötü dönem mi ben de bir baba olarak kararsızım. 'Biz sizin okuduğunuz bu sıralardayken' diye konuşmama başlamak isterdim ama ben öğrenciyken her şeyin uzaktan eğitimle verildiği bir dönemi hayal edemezdik. Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz ve sizler çok ilginç bir dönemde öğrencilik yapıyorsunuz. Değişen zamanlardayız ama şunu da iyi bilmek gerekiyor ki dünya daha fazla değişime hazırlanıyor. Dünya 3 temel dönüşümün arifesinde, Enerji sistemlerinin dönüşümü, Dijital sistemlerin dönüşümü, Sosyal ilişkilerin dönüşümü. Enerji sistemlerinin dönüşümünü sanırım daha rahatlıkla anlatabilirim. İnsanoğlu odundan kömüre daha sonra petrol ve doğal gaza ve en sonunda elektriğe geçtikçe enerji merdiveni dediğimiz bir kalkınma sürecinde ilerledi. En düzensiz enerji kaynağından en düzenli ve kırılgan enerji kaynağına geçiş yaptık. Aslında tüm dünya odun tüketmeye devam etseydi, ormanlar yetmeyecekti. Ki nitekim İngiltere ve ABD'de odun kıtlıkları yaşandı. Odun aynı zamanda da bir yapı maddesiydi. ABD'de odun kıtlığı 1900'lerin başında da görüldü. Bugün Türkiye coğrafyasına baktığınızda birçok yerde ağaçlandırma faaliyetleri görüyorsunuz. Bunların pek çoğu Cumhuriyet sonrası dönemde yapıldı. Çünkü Osmanlı nüfusunun da odun ve odun kömürü haricinde çok fazla yakacak seçimi yoktu" ifadelerini kullandı.
Ülke olarak bugün çok farklı noktada olduğumuzun altını çizen Bakan Dönmez, güneş teknolojisindeki hızlı değişimin, pil teknolojisi ve rüzgarda yakalanan ölçekle yenilenebilir kaynakların domine edildiği bir sistemin tartışıldığını hatırlattı ve sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de 1989'lara kadar tüm ülkenin elektrifikasyonu sağlanamamışken, bugün her evde doğalgazı görüyoruz. 1970'lerdeki petrol krizleri tüm dünyayı ve Türkiye'yi değiştirdi. Petrol krizleri tüm enerji krizlerinin atası olarak bilinir. Batı, daha fazla kömüre döndü. Fransa ise daha çok nükleere. Ama bu krizler enerji sistemimizi kökten değişime uğrattı. Türkiye'de de fuel-oil ve kömür fazlaca yakılıyordu ve sonunda büyük şehirlerimizde yoğun bir kirlilik yaşanıyordu. Önce Ankara sonra İstanbul'un doğalgaza geçişi sağlandı. Ben de bu süreçte İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde görev yaparken doğal gazın İstanbul'da yaygınlaşması için çalışmalarda bulundum. Bugün çok farklı bir noktadayız. Güneş teknolojisindeki hızlı değişim, pil teknolojisi ve rüzgârda yakalanan ölçekle bugün yenilenebilir kaynakların domine ettiği bir sistemi tartışıyoruz. Türkiye'nin güneş kurulu gücü 5 Keban Barajı büyüklüğüne erişti. Keban barajının inşaatının en az 10 yıl sürdüğünü düşünürseniz, Keban'ın 5 misli kurulu güce ulaşmamız sadece 3-4 yıl sürdü. Tabii güneş sadece belirli saatlerde üretiyor. Ama bu ana problem değil. Ana problem enerji kaynaklarına -fosil yakıtlarda olduğu gibi- hükmetmeye devam edebilecek miyiz? İnsanoğlunun fosil kaynaklara geçmesinde bir mantık vardı. O yüzden bağımlılığımız yüksek. Çünkü karanlığı, soğuğu kontrol edemezken, fosil kaynaklarla istediğimiz zaman ışık ve ısı elde edebiliyoruz ve depolayabiliyoruz. Ama yenilenebilir kaynaklar böyle değil. Evet, bir pil teknolojisi geliyor ama hala mevsimler arası nasıl depolama yapılabileceği konusu net değil. Yani yazın bol olduğu zamanlarda üretip kışın görece daha az olduğu zamanlarda tüketmenin, nasıl ekonomik olarak mümkün olacağını kesin olarak bilemiyoruz. Normal piller durduğu yerde şarj kaybediyor, hidroelektrikte su olarak depolasanız buharlaşıyor. Hidrojen bir alternatif olabilir mi herkes araştırıyor. Bu enerji dönüşümünde fosil kaynaklardan teknolojik kaynaklara geçiyoruz. Artık kaynağın bir yerde konsantre olduğu değil hemen her yerde olan, güneş, rüzgâr gibi kaynaklara geçiş hızlanıyor. Ama tüm bu teknolojilerde esas olan rüzgâr-güneş değil, bunları daha düzenli enerji kaynaklarına dönüştüren teknolojiler. Dolayısıyla Türkiye'nin bir sonraki enerji dönüşümünün başka bir kaynağa değil yeni teknolojilere geçiş olduğunu söyleyebiliriz. Nedir bu teknolojiler: yerli güneş, rüzgâr, nükleer, açık deniz sondaj kabiliyetleri, yerli lityum ve pil teknolojileri. Bu teknolojileri yerli mühendis ve yerli kaynaklarımızla hayata geçirmemiz çok önemli. Çünkü bu enerji dönüşümü teknolojiyle ilgili. Bu sebeple siz arkadaşlarımıza çok iş düşüyor. Bizim bıraktığımız yerden sizler devralacaksınız. Enerji kaynakları kadar teknolojik gelişime odaklanarak enerji teknolojilerini yerlileştirmek enerji politikamızın temel amacı olarak kalmalı."
"YAPAY ZEKâ TEKNOLOJİLERİNDEKİ İLERLEME HIZLA ARTIYOR"
Yeni materyal ve bileşimlerinin bulunması, iş yapış yöntemlerine etkisi ve enerjinin yönetime etkisi olarak yapay zekanın bu 3 noktaya etki edebileceğini ifade eden Dönmez, "Bahsettiğim ikinci dönüşüm ise, dijital dönüşüm. Bir soru vardı, 'Kurumunuzda dijital dönüşümü kim sağladı' diye. Şıklar arasında, 'Genel Müdür', 'Yönetim Kurulu', 'Baş teknoloji müdürü', 'Ar-Ge Müdürü' gibi şıklar var. İdari görevleri sayan şıkların ardından "Covid-19" seçeneği geliyor. Evet, dünyanın dijital dönüşümü Covid-19 ile hızlandı ve hızlanmaya devam ediyor. Fakat diğer taraftan da yapay zekâ teknolojilerindeki ilerleme hızla artıyor. Bugün Covid-19'da ne yapmalıyım algoritmasından, cep telefonumuzdaki sesli asistanlardan, trafikte yön bulmamızı sağlayan birçok programa kadar dijitalleşme hızlanarak devam ediyor. Aynı şey enerji sistemlerinde de olacaktır. Yapay zekâ burada da 3 noktadan etki edebilir: Birincisi, yeni materyal ve bileşimlerin bulunması ve simülasyonu... Yapay zekâ ile birçok yeni ve yenilikçi materyalin bulunması hızlanabilir. Mesela daha yüksek kapasiteli pillerden daha dayanıklı enerji ürünlerine önemli bir etkisi olabilir İkincisi, iş yapış yöntemlerine etkisi Bugün Türkiye'de de bir çok web sayfasına girdiğinizde "size nasıl yardımcı olabilirim" diye, isim vererek bir sayfa içi asistan konuşma kutusu görürsünüz. Bunların tamamı biliyorsunuz, bot denilen, yapay zeka algoritmaları. Sizlere kişiselleştirilmiş bir deneyim sunuyorlar. Bunlar enerji hizmetlerinde de müşteri ilişkilerinde de daha fazla göreceğiz. Üçüncüsü, enerjinin yönetimine etkisi Elektrik, arz ve talebin anlık dengelendiği bir sistem ve burada tüketici kontrol edilemediğinden, üretim kontrol edilerek tüketicinin anlık hareketlerine cevap veriliyor. Ama daha fazla yenilenebilir enerjiyle tüketicinin de oyuna aktif katılımı önemli olacak. Burada tüketicinin her daim elektriğini açıp-kapaması beklenemez. Bu sebeple yapay zekâ ile donanmış ev termostatları, ev aletleri çok önemli olacak. Aynı şekilde elektriğin üretiminde, dengelenmesinde de birçok otomasyon sistemi kullanılıyor. Bunların da yapay zekâ ile izlenmesi önemli olacak, çünkü şebeke olayları neredeyse milisaniye içinde oluyor ve bir insanın düşünmesine bile imkân sağlayan olaylar değil. Son olarak da sosyal ilişkilerin dönüşümü geleceğimizi şekillendiren unsurlardan biri olacak. Dijitalleşme ve Covid-19 ile yeni iş yapış şekilleri bulmaya çalışıyoruz. Konferanslardan müşteri ilişkilerine, saha bakımlarından mesleki eğitimlere kadar daha önce pek düşünmediğimiz, uygulamadığımız bir dünyanın içindeyiz. Mesela Covid-19 enerji tüketimlerinde önemli bir etki bıraktı. Bir tarafta toplu taşıma kullanımının çok azaldığı bir dönemi görürken, benzin talebinin de kuvvetli olduğunu gördük. İş yerleri, iş yapış şekilleri ve öğrenme şekillerimiz değişti" diye konuştu.
Günümüzdeki sosyal ilişkilerin de çevrimiçi sistemlere taşındığına değinen Dönmez, "Şimdi resmi öğrencilikle hayat boyu öğrencilik arasında önemli bir farkı ortaya koymak gerekiyor. Resmi öğrencilik sıralarda yapılan bir şeydi. Hayat boyu öğrencilik de hayatın size öğrettikleriydi. Şimdi bu ayrım çevrimiçi lehine ortadan kalkmaya başladı. Mühendislik bilimlerinde çevrimiçi eğitim çok mantıklı gelmiyordu ama bizler mühendis olduktan sonra aldığımız eğitimlerin bir kısmını uzaktan almıştık. Şimdi ise günümüzün önemli bir kısmı uzaktan eğitimlerle geçiyor. Artık sosyal ilişkilerimiz de çevrimiçi sistemlere taşındığı için, yeni yöntemleri görüyoruz. Clubhouse gibi uygulamalar bir anda parlıyor. Çünkü dijitalleşme, birçok farklı yöntemle iletişimi mümkün kılıyor. Bu enerji sektöründe de böyle, sosyal medya kullanımından sizlerle bir araya geliş biçimimiz, tüketiciyi bilgilendirmeden büyük sektör toplantılarına artık dijital bir sosyalleşme dönemine girdik. Covid sonrası devam eder mi bilmiyoruz ama sizlere tavsiyem bu çevrimiçi eğitimlerin ve uluslararası eğitim siteleri mutlaka kullanın, yeni şeyler öğrenin ufkunuzu açın" dedi.
"AKKUYU NGS TÜRKİYE'NİN NÜKLEER ENERJİ HİKâYESİNDE BAŞROLÜ OYNAYACAK"
2023'te devreye alınacak olan Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu NGS'nin genç ve eğitimli nükleer enerji uzmanlarına emanet edildiğinin üzerinde duran Bakan Dönmez, "Arkadaşlar ben sizleri sıkmamak adına kısaca 3 adımda anlattığım dönüşümlere değinmek istedim. Çok ilginç zamanlardan geçiyoruz ve çok ilginç dönemlerde öğrencisiniz. Türkiye'nin ihtiyacı olan insan kaynağı, okuldan mezun olsa da hep içinde bir okul taşıyan, hep kendini daha ileri noktaya taşımaya çalışan, ben insanımıza nasıl faydalı olurum diyen bir insan kaynağı. Mühendislik zor bir süreç, hayatınızın ilk döneminde mümkün olduğunca çok tecrübe edinin, çünkü başarılarınızı bunların üzerine inşa edeceksiniz. Bizler de bakanlık olarak bu süreçte sahip olduğumuz insan kaynağının bilgi ve birikimini enerji teknolojilerine aktarmaya gayret ediyoruz. Türkiye olarak büyük bir entelektüel ve kültürel birikime sahibiz. Bu birikimi günlük hayatımızın bir parçası haline getirerek yüksek teknoloji adımlarımızı atmaya başladık. Uzay teknolojileri, havacılık ve enerjide birçok teknoloji adımını arka arkaya atıyoruz. Temel hedefimiz ülkemizi teknoloji merkezi haline getirmek. Bu hedefe ulaşmak için en önemli kaynağımız olarak da gençlerimizi görüyoruz. Bugün, ülkemizin en önemli projeleri gençlere emanet edilmiş durumda. Akdeniz ve Karadeniz'deki hidrokarbon aramalarımızdaki mühendislerimizin büyük çoğunluğu alanlarında çok iyi eğitim almış gençlerimizden oluşuyor. Genç mühendislerimize olan bu güvenimizin de sonucunu da Karadeniz'deki keşfimizle almış olduk. Hakeza bor atıklarından lityum üretimi, nadir toprak elementlerinin laboratuvar ortamında üretimi, yenilenebilir enerji teknolojilerinin yerlileştirilmesi, yerli jeneratör, elektrik otomasyon sistemi gibi bir çırpıda sayabileceğim pek çok teknolojide genç mühendislerimizin imzası var. Yine 2023'te devreye alacağımız ülkemizin ilk nükleer güç santrali Akkuyu NGS'de genç ve eğitimli nükleer enerji uzmanlarımıza emanet. Uzun yıllar eğitim alıp ülkemize dönen bu kardeşlerimiz Türkiye'nin nükleer enerji hikâyesinde başrolü oynayacak. Şu anda tam 186 nükleer enerji mühendisimiz eğitimlerini tamamlayarak görevlerine başladılar. Sizleri de okullarınızı tamamladığınızda bu eğitimlere başvurmaya davet ediyorum. Türkiye'nin nükleer teknoloji atağında Yıldız Teknik ekolünü de daha güçlü şekilde görmek istiyoruz. Özellikle Yıldızlı bir mühendis olarak sizlerin enerji projelerinde daha etkili olmanız beni daha çok memnun edecek" değerlendirmesinde bulundu.