İslam Kalkınma Bankası kuruluşu İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsü ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Uluslararası İslam Ekonomi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin gerçekleştirdiği Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı'nın (IIEFC) 12'ncisi online olarak düzenlendi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının öncelikle sağlıkla ilgili olsa da sonuçları itibarıyla hayatın hemen her alanını etkilediğini belirterek, "İş gücü piyasasından ticarete, kişisel ilişkilerden kamu güvenliğine kadar pek çok alanda salgının artçı sarsıntılarına şimdiden şahit oluyoruz" dedi.
Toplantıya telekonferansla katılan Başkan Erdoğan, mevcut finans düzeninin çarpık yapısına alternatifin insanı merkeze alan, emeği yücelten, haksız kazanca müsaade etmeyen İslami ekonomi ve finans modeli olduğunu vurguladı. Erdoğan, "İnsani, ahlaki ve çevreci karakteri faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır. Geleceğin dünyasında faize ve sömürüye dayalı mevcut ekonomik sistemin yerini risk paylaşımının esas olduğu katılımcılığa bırakacağına inanıyorum. Nitekim gelişen teknoloji ve fintek uygulamalarının İslami finans araçlarını dünya genelinde yaygınlaştırdığını görüyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, kâr, zarar ortaklığına göre çalışan İslami finans kurumlarının, faize bulaşmak istemeyen yüz milyonlarca insanın da önemli bir ihtiyacını giderdiğini ifade ederek, bu kurumların son yıllarda özellikle yaşanan ekonomik şokları başarıyla atlatarak, geniş kitlelerin de dikkatini çektiğini söyledi.
Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İslam Ekonomisi Konferansında önemli açıklamalar | Video
BORÇ YERİNE YERLİ KAYNAK
Kovid-19 sürecinde Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardan borç almak yerine kendi kaynaklarını harekete geçirdiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Ticari ilişkilerimizin yoğun olduğu ülkelerle Merkez Bankaları aracılığıyla takas anlaşmaları yaparak 'kazan kazan' temelinde bir işbirliği modeli geliştirdik. Böylece mali bağımsızlığımızdan taviz vermeden, Türkiye'yi yeni bir vesayet ilişkisine sokmadan ekonomimizin ihtiyaç duyduğu likiditeyi sağlamış olduk. Kısa süre içinde açıklanan 2020 yılı ilk çeyrek büyüme rakamları yüzde 4.5 ile Türkiye'nin sadece sağlıkta değil, ekonomide de diğer ülkelerden pozitif ayrıştığını göstermiştir. Keza istihdam rakamlarında da olumlu bir ivme yakaladık. İkinci çeyrekte salgın tedbirleri sebebiyle kısmi bir gerileme olsa da yılın tamamı için çok ümitvar bir tablo bekliyoruz."
Kredi derecelendirme kuruluşlarının tahminlerini nazar-ı dikkate almadıklarını da belirten Erdoğan, "Şeamet tellallarını daha önce defalarca olduğu gibi yine hüsrana uğratacağız. Nitekim normalleşme takvimini hayata geçirmemizle birlikte üretim, ticaret ve turizm yeniden canlanmaya başladı" dedi.
KATILIM FİNANS KURUMLARI ÖNCÜ OLABİLİR
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'na göre, gelişmekte olan ülkelerdeki toplam yatırım ihtiyacının yılda yaklaşık 3.9 trilyon dolar olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: "Mevcut yatırım seviyelerinin 2.5 trilyon dolar olduğu göz önüne alındığında ortada büyük bir finansman açığı vardır. Bu açığın giderilmesinde katılım finans kurumları inisiyatif alabilir, öncü bir rol üstlenebilir. Uzun vadeli büyük altyapı yatırımlarının finansmanı için sukuk gibi ürünlerin kullanımının yaygınlaştırılması gerekiyor"
KÜRESEL SİSTEM SORGULANMALI
Tahakküm, çıkar ve faiz üzerine bina edilen mevcut küresel ekonomik mimarinin, insanı ve tabiatı korumasının mümkün olmadığını da belirten Erdoğan, "Batılı bir ekonomi profesörünün yaptığı şu itirafın sistemin karakterini anlamak bakımından önemli olduğuna inanıyorum; 'Zengin olduk. Çünkü kıtalar ve ülkeler, bizim için ıssızlaştı. İnsanlar bizim için öldüler.' Onca zenginliğe rağmen açlıktan ölen insanlar ve her 10 yılda bir tekrarlanan ekonomik krizler, küresel düzeyde yapılanma ihtiyacını açıkça ortaya koymaktadır. 2008'de yaşanan küresel finans krizi, sadece faize ve ne olursa olsun kazanma hırsına dayalı ekonomik sistemin açmazlarının ifşası anlamını taşıyor" şeklinde konuştu.
OBEZ EKONOMİK MODEL YARATILDI
Üretim ve refaha katkı yapması beklenen finansal sistemin, bugün ekonomik faaliyetlerin tamamını domine eder hale geldiğini de belirten Erdoğan, "Finans sektörünün üretimi ve ticareti beslediği bir ekonomik sistemin yerini, diğer tüm sektörlerin, finans sektörünü beslediği sağlıksız ve sürdürülemez bir yapı almıştır. Aşırı finanslaşma, toplumsal ve insani maliyetlerin dikkate alınmadığı, sadece rant kaygısıyla hareket eden obez bir ekonomik model ortaya çıkarmıştır. Vaad edilenin aksine tüm dünyada gelir ve servet dağılımı gittikçe bozulmuş, ülkeler arasındaki makas daha da açılmıştır. Finans sektöründe başlayan her kriz, hızla reel sektöre de sirayet ederek yeni işsizler ordusu oluşturmaktadır" dedi.
KATILIM FONU İÇİN DÜĞMEYE BASILDI
Toplantıya video konferans ile katılan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ülke kaynaklarının yurt dışına akışının önüne geçilmesi için Katılım Reasürans Fonu kurma sürecini başlattıklarını açıkladı. "Başta kitle fonlaması olmak üzere alternatif finans alanında da katılım finansmanının yaygınlaşması ile ilgili destekleyici adımlar atıyoruz" diyen Albayrak, sürdürülebilir kalkınma için reel ekonomiye kaynak sağlayan finans kuruluşlarının sağlam ve sürdürülebilir bir mali yapıya sahip olmasının temel şart olduğunu vurguladı.
Yakın dönemde emeklilik yatırım fonları içindeki katılım fonlarının payının da hızla artarak yüzde 16'lı seviyelere kadar ulaştığını aktaran Albayrak, tüm bu olumlu göstergelere rağmen gelinen noktada katılım finans kuruluşlarının, sahip olduğu potansiyeli henüz yeterince değerlendiremediğini söyledi.
Son dakika: Bakan Albayrak duyurdu: Katılım fonu kurma sürecini başlattık | Video
İSTANBUL MERKEZ OLACAK
Albayrak, "Hedefimiz Türkiye'yi, gelişmiş finansal altyapısı, genç, dinamik nüfusu ve nitelikli iş gücünün yanında jeostratejik konumuyla İstanbul Finans Merkezi'nin sağlayacağı avantajlarla dünyada faizsiz finansın merkezi haline getirmek" dedi. Ekonomideki temel işlevi tasarruflarla reel yatırımlar arasında köprü kurmak olan sistemin görevini hakkıyla yerine getirmediğine işaret eden Albayrak, şunları kaydetti: "Katılım finans kuruluşları, bizim için stratejik öneme sahip. Küresel finansal krizin ardından katılım finans sisteminin avantajları net olarak görülmüş, sektörün gelişimi tüm dünyada ivme kazanmıştır. Türkiye'de katılım finans kuruluşları 2005 yılında yasal olarak banka statüsü kazanmış, o tarihten bu yana yıllık yüzde 23'lük büyüme hızıyla konvansiyonel bankaları geride bırakmış, aktif büyüklük olarak pazar payı ise yüzde 2.4'ten yüzde 6.5'e yükselmiştir."
NİTELİKLİ İNSAN ŞART
Katılım finans kuruluşlarının hak ettikleri pazar payına ulaşabilmesi için ürün ve hizmet çeşitliliği ile, fiyatlamada konvansiyonel finans kuruluşları ile rekabet edebilecek seviyeye gelmeleri gerektiğini kaydeden Albayrak, bunun için de hem finans hem de fıkıh eğitimi almış, piyasayı ve müşterilerin ihtiyaçlarını iyi anlayan yüksek nitelikli insan kaynağına ihtiyaç bulunduğunu belirtti.