Sabah gazetesi yazarı Kerem Alkin'in yazısı;
1990'da küresel ölçekte havayolu yolcu sayısı sadece 200 milyondu.
Bu rakam, 2000'li yılların başlarında 1,9 milyara sıçradı. Bugün, aynı rakam 4,5 milyar yolcu sayısını geçmiş durumda. Bu durum, bilhassa 2000'li yılların başından bu yana, çeşitli salgın hastalıkların dünyaya hızla yayılma riskine yönelik endişeleri de tırmandırmış durumda.
Veba, kolera, tifüs, pek çok salgın hastalığın sebep olduğu tahribat tarihe mal olmuşken, 1. Dünya Savaşı'nın sonunda, Avrupa'da savaşan askerlerin ülkelerine taşıdığı İspanyol gribi salgını 500 milyon insanı etkilemiş; 1 milyona yakını Amerika'da olmak üzere, 50 milyon insanın yaşamını yitirmesine sebep olmuştur. 1957-1958 Asya Grip salgını ise 1 milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirmesine sebep oldu. Bu kötü anılar, 2001-2003 döneminde, SARS salgını için de kritik endişeleri beraberinde getirdi. 8 bin 100 kişiye bulaştı ve 774 insanın yaşamını yitirmesine sebep oldu. Dünya Bankası'nın analizi, 1 milyon civarındaki insanın yaşamını yitirmesine sebep olacak salgın hastalık risklerinin, dünya milli geliri üzerinde yüzde 1-2 erimeye sebep olduğuna, bu kayıp, örneğin 70 milyonu geçtiğinde, küresel GSYH'nın yüzde 5'inin dahi erimesine sebep olabileceğine işaret ediyor.
Son Koronavirüs salgını, Çin'in küresel itibarını da zora sokmuş durumda.
Aylardır var olduğu iddiaları, esasen virüse maruz kalmış kişi sayısının 10 bini geçtiği, yaşamını yitirmiş insan sayısı 180'in üzerinde açıklanmış olmasına rağmen, aslında binlerce kişinin yaşamını yitirdiği iddiaları, Çin'de faaliyet gösteren küresel şirketleri, yılbaşı izinlerini 7 Şubat'a kadar uzatmaya zorladı.
Dünyanın tanınmış havayolu şirketleri uçuşlarını iptal ederken, THY de, Türkiye'den ve transfer yolcu olarak dünyadan Çin'e iş bağlantısı, ticaret heyeti veya fuar amaçlı olarak gitmesi gerekenler yolculuklarını ertelediğinden, kapasite fazlası nedeniyle uçuşlarını azaltacak.
Ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu anlamına gelen SARS virüsünün yeni versiyonu olan bu virüs, henüz tedavisi bulunmadığı için küresel bir paniğe sebep olmuş durumda.
Çin, ABD ile daha yeni 'faz 1' anlaşmayı imzalamış ve 'faz 2'nin pazarlığını yaparken, 'ticaret savaşları'ndan daha ağır bir riski yönetmek ve küresel paniğin Çin'in ekonomik performansını 'sars'mamasına özen göstermek zorunda.
Ancak, küresel algı kaybının ciddi maliyetleri olabilir.
Çin'den gelen e-ticaret kargolarına yönelik olarak da bir küresel panik gündeme gelirse, 'işin rengi' bir hayli değişebilir.
Çin'in ülkesindeki beslenme alışkanlıklarını kontrol altına alması ve hijyene yönelik büyük bir hamle yapması kritik önemde. Küresel endişe daha da artarsa, Çin 'ticaret savaşları'ndan daha fazla zarar görebilir.