Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Genel Müdürü Murat Sönmez, İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen 50'nci WEF toplantıları kapsamında, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
WEF'in ilk defa 1973 yılında Davos Manifestosunu yayınladığını, bununla ilk kez bir kuruluşun "paydaşlar teorisi-paydaşlar kapitalizmi" kavramını geliştirdiğini belirten Sönmez, söz konusu kavramla şirketlerin sadece hissedarlarından daha geniş bir paydaş grubuna hizmet etmesi gerektiğinin ortaya konulduğunu anlattı.
"DAVOS MANİFESTOSU'NUN YENİLENMESİ"
Bu yıl WEF'in kuruluşunun 50. yılının kutladığını anımsatan Sönmez, "Dünyanın iklim krizi, ekonomik gerileme, hızlı teknolojik değişim ve değişen jeopolitik şartlardan kaynaklanan bir belirsizlik dönemine girdiği göz önüne alındığında, Davos Manifestosu'nun yenilenmesinin önemli olduğuna inanıyoruz." diye konuştu.
Sönmez, iklim krizine karşı mücadele etmek, toplumsal eşitsizlikleri ve bölünmeleri gidermek, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi sağlamak için "paydaş kapitalizmini" kurmayı hedeflediklerini anlattı.
Dünyanın "olağanüstü hal" yaşadığını hiç kimsenin inkar edemeyeceğini vurgulayan Sönmez, "Şimdi bir araya gelmezsek, bardağı taşıran son noktaya gelebiliriz. Forumun 2020 manifestosunun yayınlanmasının temel nedenlerinden biri buydu. Bununla 4. Sanayi Devrimi'nde şirketlere rehberlik etmek için etik ilkelere zemin hazırlanacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
Sönmez, forumun her zaman toplumun bütün üyelerini sorumluluk üstlenmeye, şirketleri adil biçimde vergi ödemeye, yolsuzluğa tolerans göstermemeye ve insan haklarına saygı göstermeye çağırdığına dikkati çekerek, "Mevcut zorlu sınamalarla mücadele edilebilmesi için olumlu biçimde diyalog ortamının desteklenmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Küreselleşmenin büyük zenginlik oluşturmakla birlikte zorluklar da ortaya çıkardığına işaret eden Sönmez, şunları söyledi:
"Son 20 yılda muazzam bir gelişme yaşadık. Yüz milyonlarca insan yoksulluktan kurtuldu, 1990'dan beri küresel GSYH'nın iki katına çıktığını gördük ve aynı zamanda ticaretin bu ekonomik büyüme için lokomotif görevi gördüğünü biliyoruz. İpek Yolu'ndan Silikon Vadisi'ne kadar, fikirler ve ürünler her zaman dünyada akıp durdu. Sanayi devrimi küreselleşmenin ilk üç dalgasını sürükledi. Şimdi dördüncüdeyiz... Artan biçimde jeopolitik rekabet görüyoruz. Bunun kriz ve çatışmaları artırmasına neden olmamasını sağlamalıyız."
TİCARETLE BARIŞ
Küreselleşmenin durdurulmaması ancak geliştirilmesi gerektiğini savunan Sönmez, "Ticaret bir silah değildir. Ticaret, kazan kazan biçimde yapılırsa barış inşa edilebilir." diye konuştu.
Türkiye'nin Doğu ile Batı'yı birbirine bağlayan, dünyanın tam merkezinde, her zaman çok önemli bir konuma sahip olduğuna işaret eden Sönmez, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin coğrafi konumu önemli avantajlar sağlamaktadır. Ülke, 1,5 milyar insana ve 20 trilyon dolardan fazla ekonomiye sadece 4 saatlik bir uçuş mesafesinde. Türkiye, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği içerisindedir. Türkiye'nin aynı zamanda 27 ülke ile Serbest Ticaret Anlaşmaları bulunuyor. Bu, toplam 1 milyar kişilik bir pazara doğrudan erişim anlamına geliyor.
Türkiye'nin ticari anlaşmalarla güçlenen stratejik konumu, önümüzdeki yıllarda ülkeyi daha da cazip hale getirecek. Bu ülke için büyük bir fırsattır. Eğer Sanayi 4.0 doğru şekilde uygulanırsa Türkiye'nin potansiyeli daha da büyük olacaktır."