Türkiye ekonomisinde Ağustos 2018'de başlayan finansal saldırılar ve kur atakları, hükümetin aldığı önlemler ve dengeleme politikaları neticesinde başarılı bir şekilde atlatıldı. ABD, Çin ve Avrupa gibi büyük pazarlar arasında yaşanan ticaret savaşlarıyla birlikte dünyada birçok ülke, geçen yıldan bu yana mevcut küresel ekonomik dengelerin derin bir şekilde sarsıldığını hissetti.
TÜRKİYE ARTIK GÜÇLÜ BİR OYUNCU
Birçok ülke, taşları yeni oturmaya başlayan bu köklü değişim rüzgârına karşı sabit bir konum elde edebilmek için uğraşırken Türkiye, dirençli ekonomik yapısı ve aldığı sıkı önlemlerle ticaret savaşlarının neden olduğu bu çalkantılı durumun güçlü oyuncuları arasında yerini aldı. 2018; bir yandan mülteci sorunu ve FETÖ ile mücadele etmekte olan Türkiye'nin, ekonomik olarak da muhtelif saldırılar ve olumsuz algılarla mücadele etmesi gereken bir yıl oldu. Türkiye, Yeni Ekonomi Programı (YEP) çerçevesinde sarsılan dengelerin yeniden yoluna koyulması sürecini başarılı bir şekilde yönetti.
FITCH GERİ ADIM ATMAK ZORUNDA KALDI
Bir yılın sonunda, çok geçmeden meyvelerini veren bu gelişme, Türkiye ekonomisinin gidişatı hakkında ardı ardına olumsuz açıklamalar yapan Fitch Ratings'in dahi geri adım atmasını sağladı. Fitch Ratings Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Ülke Notları Grubu Direktörü Ed Parker'ın, "2020'de büyümenin tekrar geri dönmesini ve yaklaşık yüzde 3 seviyesinde büyüme kaydedilmesini bekliyoruz" sözleri, Türkiye ekonomisi hakkındaki menfi algının uluslararası bağlamda da kırıldığını kanıtladı. OECD'nin 2019 için yüzde 2.6 olan daralma tahminini, yüzde 0.3 olarak revize etmesi de ekonomik dengelenme sürecinin iyi yönetildiğinin bir diğer dikkat çekici ispatı oldu. YEP ile birlikte cari açığın azaltılması için atılan adımlar, Ağustos 2019'da olumlu sonuçlarını gösterdi. Söz konusu ayda 5 milyar 97 milyon dolarla yıllık bazda tarihin en yüksek cari fazlası verildi. Cari açığın millî gelire oranı ise yüzde 0.7 ile en düşük seviyeye geriledi. Bunun sebebi de Türkiye'nin; devlet, kamu ve özel sektör kuruluşlarının tümünün tek bir çıktıya doğru topyekûn ilerlemesi oluşturdu: 2023 hedeflerinin gerçekleştirilmesi noktasında üretime, istihdama ve millî ekonomiye katkı sunmak.
FİNANSAL POLİTİKALARIN ODAK NOKTASI
Mevcut konum içerisinde katılım bankaları ise ekonomik dengelenme sürecinden olumsuz olarak en az etkilenen, hatta bu süreçte istikrarlı pozisyonunu koruyan kuruluşlar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Reel sektöre ve en önemlisi KOBİ'lere yaptıkları katkılarla üretime ve ihracata önemli ölçüde destek veren katılım bankaları, bu yönüyle yeni finansal politikaların da odak noktasını teşkil eder hâle geldi. 11'inci Kalkınma Planı'nda ve akabinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarında katılım bankacılığının finans sektöründeki payının artırılmasına yönelik kararların alınması, bu durumun en büyük göstergesini oluşturuyor. Katılım bankalarının ülke ekonomisine olan katkılarından geçmişe dair bir örnek vermek gerekirse de 2001 Krizi sonrası katılım bankacılığına yönelik yapılan yeni yasal düzenlemelerle, bu modelin reel sektöre finansman desteğinin arttığını hatırlamak gerekiyor.
ÜRETİM SÜRECİNE DESTEK
KATILIM bankaları, 2018'den itibaren yaşanan zorlu süreçte de finansman sıkıntısı yaşayan firmalara ve girişimcilere vade, teminat ve kâr payı oranlarında her türlü esnekliği sağlayarak ülkenin üretim sürecinin ivme kaybetmesine engel oluyor. İşletmelerin ekonomiye katma değer üretmeleri ve istihdam oluşturmalarını önceleyen katılım bankaları; ayrıca faizsiz yapıları sayesinde birikimlerini konvansiyonel bankalarda değerlendirmek istemeyen kişilerin finansal varlıklarını ekonomiye kazandırmada önemli rol oynuyor.
YENİ GİRİŞİMCİLERİN ÖNÜ AÇILIYOR
FAİZİN İslam'da haram olmasından dolayı 35 yıl öncesine kadar kayıt dışı olarak varlığına devam eden birikimler, katılım bankalarının faaliyete geçmesiyle birlikte ekonomiye kazandırılıyor. Katılım bankaları farklı hassasiyetlere sahip birçok işletmenin ekonomiye eşit finansmanlarla katılmasını sağlıyor. Faizsiz finans modeli; ortaklık esasına dayalı bir yapıya sahip olması ve paranın kendisini değil, gelir sağlayacak projeleri işletme gayesi sayesinde işletme kurmak için fon sağlamak veya mevcut işlerini büyütmek isteyen firmaların tercihi olmasını sağlıyor. Böylelikle ülke ekonomisine, gelir ve fon eşitsizliği olmaksızın birçok yeni girişimci ve büyük işletmeci katılabiliyor.
İHRACATÇIYA KAYNAK PAKETLERİ
GENEL finansal yapı nedeniyle katılım bankaları, bir proje veya işletme için fon ihtiyacı bulunan kişilere ekonomideki dalgalanmalardan daha az etkilenerek fon sağlayabiliyor. Katılım bankalarıyla birlikte büyüyen işletmeler, yine bu kuruluşlar tarafından uygulanan ihracat destek paketleriyle ürünlerini yurtdışına satarak ülkeye döviz kazandırdı.