Gıda, İçecek ve Tarım Politikaları Araştırma Merkezi (GİFT) tarafından Adana Çiftçiler Birliği işbirliğiyle kentteki bir otelde 3'üncü Tarım ve Gıda Politikaları Konferansı başladı. Çeşitli sunum ve panellerle 2 gün sürecek konferansın açılışına Adana Valisi Mahmut Demirtaş, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç, GİFT Yönetim Kurulu Başkanı Samet Serttaş, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler ve çiftçiler katıldı. Konferansın açış konuşmasını yapan GİFT Yönetim Kurulu Başkanı Samet Serttaş, konferansta yurt içinden ve yurt dışından 51 konuşmacının katılacağını, çiftçinin gelir seviyesini ve refahını artıracak çalışmaların ele alınacağını kaydetti.
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru ise konferansta konuşulacak tüm konuların kaydedilerek, çalışmaların devam ettirileceğini anlattı. Doğru, göreve yeni başlayan Tarım ve Orman Bakanları'nın sürekli farklı politikalar izlemesinin zaman zaman başarı getirmediğini aktararak, "Gelin hep beraber panellerde katkı koyun, düşüncelerinizi söyleyin, yanlışa 'yanlış', doğruya 'doğru' deyin. İkisi de meziyet. Tarım politikalarını biz çiftçiler ya da politikacılar konuşup yapmayacak. Yerelde de bizim bir şey yapmamız lazım. Bunun güzel bir örneğini verdik. Geçen yıl Akdeniz Meyve Sineği'nde aşırı zararımız oldu, hep beraber mücadele ettik ama bu yıl ihraç ettiğimiz ürünlerde tek bir kamyonda bile Akdeniz Meyve Sineği çıkmadı" dedi.
GIDA TAHLİL LABORATUVARI MÜJDESİ
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar da kentin kalkınması için atanmışlar ve seçilmişlerin işbirliği halinde çalışması gerektiğine vurgu yaptı. Tarım kenti Adana'da 5-10 yıl öncesine kadar belediyelerin tarıma ilişkin açıklama yapmadığını dile getiren Karalar, projelerini şöyle anlattı: "Bugün Pozantı'da domates, çilek fidesi dağıtıyoruz. 6 liranın altında değil. Çiftçi memnun. Köylü artık kente göç etmekten vazgeçti, doyuyor çünkü. Bu örnekleri giderek artırabiliriz. Yem fabrikası açmak, kiraz için soğuk hava depoları açmak, fide dağıtmak, paketleme tesisleri açmak dahil ne gerekiyorsa biz yapacağız. Sıradan, eskisi gibi sadece asfalt döken, park bahçe, temizlik yapan bir belediye dönemi kapanmıştır. Çok yakın zamanda biraz ekonomiyi düzelttikten sonra Adana'nın en büyük gıda tahlil laboratuvarını açacağım. İhracat yapan her çiftçi kardeşim 'ürünüm yurt dışından döner mi?' diye bana gelecek ve test edeceğim, onu yönlendireceğim. Ziraat mühendisleri ordusu kurarak çiftçilere çok yardımcı olacağız."
YILDA 9,7 MİLYAR LİRALIK ÜRETİM
Adana Valisi Mahmut Demirtaş ise kentte 4.9 milyon hektar tarım arazisi ve yılda 9,7 milyar liralık tarımsal üretim değeri bulunduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:
"Çukurova'nın bereketli topraklarında tarımda topyekun kalkınmayı hedeflediğimiz, Tarıma Dayalı Seracılık İhtisas OSB, Tarıma Dayalı İhtisas Su Ürünleri OSB, Gıda İhtisas OSB'nin kurulmasıyla ilgili çalışmalarımızı, yoğun bir biçimde sürdürüyoruz. Sera ve Türkiye'de bir ilk olacak tarla balıkçılığı OSB'lerin ilimiz için katma değer anlamında büyük katkı sağlayacağını biliyoruz. Muz gibi katma değerli ürünlerin üretimini teşvik ediyor; insan refahını ön planda tutan, izlenebilir ve sürdürülebilir tarımsal üretim modelleri olan 'Organik Tarım' ve 'İyi Tarım Uygulamaları' üretim modellerini yaygınlaştırıyoruz. Çiftlikten sofraya" anlayışı ile tamamlayıcı ve etkin bir gıda ve yem denetiminin sağlanması yoluyla da tüketiciye güvenilir gıda arzının teminini sağlıyoruz. Tarım ve gıda sanayine yönelik politikaların hem mevcut durumu hem de gelecekte yöneleceği alanları yakından takip ediyor, çalışmalarımızı ve projelerimizi bu istikamette sürdürüyoruz."
BUĞDAY ÜRETİMİNDE DÜŞÜŞ
TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal da bu sezon Türkiye'de buğday dışındaki ürünlerde üretim artarken, buğday üretiminin önceki sezona göre yüzde 9.5 düşüşle 19 milyon ton seviyesinde gerçekleştiğini kaydetti. Bunun ülke potansiyelinin altında bir rakam olduğunu belirten Güldal, üretimin artırılması için çiftçilere çağrıda bulundu. Hububat fiyatlarında yüzde 21-33 arasında artış yaptıklarını vurgulayan Güldal, "Bu sezon ülkemizin hiçbir yerinde TMO'ya ürün satışından ya da TMO'nun verdiği fiyattan kaynaklı bir sorun yaşanmadığını belirtmek isterim. TMO dışında bakanlığımız da üreticimizi motive etmek adına gübre ve pirim desteğini yüzde 100 oranında arttırdı" diye konuştu.
HASAT DÖNEMİNDE İTHALAT YOK
İthalat ve ihracata ilişkin bilgiler de aktaran Güldal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülke olarak 2 sene önce nohutta net ithalatçıyken bugün net ihracatçı olduk. Diğer taraftan kırmızı mercimekte miktar olarak ithalatçı görünmemize rağmen değer bazında baktığımızda net ihracatçıyız. Kurumumuzun alım faaliyetlerinin yanı sıra gerçekleştirdiğimiz diğer operasyonların piyasa istikrarı için önemi aşikardır. Kurumumuzun stokları piyasa istikrarının sigortası. Bu kapsamda iç alımlarımıza ilave olarak doğru zamanda ithalat yoluyla buğday ve arpa stoklarımızı takviye ettik ve etmeye devam edeceğiz. Yanlış bilinen bir konuyu da dile getirmek istiyorum. TMO, sınırsız bir ithalat yetkisine sahip değildir. Gerektiğinde kullanmak üzere her yıl yenilenebilir nitelikte Cumhurbaşkanımızca belirtilen miktarda ürün ithalatı yapabiliyoruz. Buradan şu mesajı da net vermek isterim. Bizler TMO olarak hasat döneminde kesinlikle ithalat yapmıyoruz. Hasat devam ederken ithalatı asla zikretmiyoruz. Üreticilerimin gelir kaybının önüne geçmek bizim en önemli önceliğimiz."
UN İHRACATINDA BİRİNCİ, MAKARNADA İKİNCİYİZ
Türkiye'nin, buğdayda ithalatçı olduğu ve ithalatın arttığı yönünde birçok yerde eksik açıklamalar yapıldığının altını çizen TMO Genel Müdürü Güldal, şöyle konuştu:
"Evet ithalat yapıyoruz ancak karşılığında mamul madde ihracatımız kat kat artıyor. Yani iç tüketimimizin ithalata bağımlı hale geldiğini söylemek yanlış olur. Ülkemizin ihraç geliri elde ettiği bir sektörün büyümesi kaynaklı bir ithalat söz konusu. Rakamlara bakınca daha net anlaşılacaktır. 2002-2018 yılları arasında 15 milyar dolar karşılığı 54 milyon ton buğday ithalatı varken, un, makarna, bulgur, irmik, bisküvi gibi mamul ürünlerin buğday karşılığı hesaplandığında 27 milyar dolar değerinde 68 milyon tonluk bir buğday ihracatımız görünüyor. Bu demektir ki 2002 yılından bu yana söz konusu ticaretten ülkemiz 12 milyar dolar net gelir elde etmiştir. Benzer bir senaryo mısır için de geçerli. 2002-2018 arasında mısır ithalatına ödediğimiz miktar 7,7 milyar Dolar'ken, yumurta, beyaz et, nişasta, mısır irmiği, yem gibi ürünlerin ihracatındaki mısır karşılığı hesaplandığında 12 milyar Dolar değerinde bir ihracat geliri görüyoruz. Yani 2002 yılından bu yana bu ticaretten 4,3 milyar dolar gelir elde etmişiz. Gördüğünüz üzere ülkemizin her yıl büyüyen bir mamul madde sektörü var. Un ihracatında dünyada 1'inci ve makarna ihracatında 2'nci sıradayız. Son 10 yılda un ihracatımız 2 katına, makarna ihracatımız 6 katına, yumurta ve beyaz et ihracatımız 4 katına çıktı."