Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Dönmez, tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileterek, dün yaşanan Silivri merkezli orta şiddetteki depremde enerji altyapılarında herhangi bir sorun yaşanmadığını bildirdi.
Dönmez, dün özellikle Boğaziçi elektrik dağıtım bölgesinde, depremin merkez üssüne yakın bölgelerdeki 22 trafo merkezinde kesintilerin söz konusu olduğunu belirterek, "Bunlar da sensörlerin devreye girmesinden kaynaklıydı. Zaten saat 18.00 itibarıyla da bütün şebeke kontrolleri yapıldı. Bir sorun olmadığı anlaşıldığından dolayı da elektrikler tekrar verilmiş oldu." diye konuştu.
Doğal gaz konusunda da herhangi bir sorun yaşanmadığını aktaran Dönmez, şunları söyledi:
"Özelikle 1999 büyük Marmara depreminden sonra, ben o tarihlerde de İGDAŞ'ta yöneticiydim ve kriz merkezinin başındaydım, hakikaten ciddi çalışmalar yapıldı. Bizim gibi çok depremle sarsılmış, deprem yaşamış ülkelerin gaz ve elektrik başta olmak üzere altyapılarını işleten şirketlerle de görüşmeler yapıldı. Sonradan da zaten gerek binaların yapılarına ilişkin gerekse tesisatlarına ilişkin birçok standart gözden geçirildi ve yenilendi. Bu kapsamda da deprem vanaları konma mecburiyeti getirildi. O deprem vanaları binaların maruz kaldığı şiddete göre otomatik olarak gazı kesiyor. Bir de belli merkezlerde ana hatlarda koruyucu maksatlı hattın kopması sonucu gazı kesen sistemler yerleştirildi. Burada vatandaşların da uyması gereken temel kaide şu: Herhangi bir deprem anında depreme uygun güvenli bir yere geçmek, hemen bir anda tahliye etmemek, akabinde de bina girişlerindeki ana gaz vanalarını kapatıp güvenli bir şekilde binayı tahliye etmek. Çünkü biz şöyle bir şeyle karşılaşabiliyoruz. Bazen ocağın önünde vatandaşımız bir yemek pişiriyor olabilir. Alelacele çıkmış olabilir. Gaz kesilip sonra gaz geldiğinde alevsiz bir şekilde ortama doğal gaz sızması söz konusu olabilir. Depremden etkilenmediğimizden daha fazla belki bu doğal gazdan etkilenebiliriz. O açıdan vatandaşlarımıza deprem geçer geçmez evi taliye etmeden evvel muhakkak doğal gaz vanalarını kapatmalarını, elektrikleri açıksa söndürmelerini veya bir merkezi şalterleri varsa kapatmalarını tavsiye ediyoruz."
Dönmez, vatandaşların alacağı küçük önlemlerin kendilerini büyük bir tehditten kurtaracağını da vurgulayarak, şebeke bazında sokak ve caddelerde gerekli tedbir ve önlemlerin alındığını kaydetti.
Binaların içerisinde o esnada binlerce binaya girme ve müdahale etme imkanının bulunmadığına işaret eden Dönmez, şöyle devam etti:
"Deprem vanaları diye adlandırdığımız kesiciler, standartların belirlediği şiddette, binanız 0,3 G yani yerçekimi ivmesinin yüzde 30'luk bir şiddette sarsıntıya maruz kaldıysa o esnada kapatıyor. Ama daha düşük şiddette olduysa bu vanalar kapanmayacak demektir. Şebeke tarafında ise bizim başka aldığımız önlemler var zaten. Her bir depremden sonra da bu bir yerde test oluyor bizim için de. Örneğin 5,8'lik depremden sonra şebekelerle alakalı neler oldu, hangi tedbirler alınmalı, yeterli mi yetersiz mi bu açıdan da bunları sınama imkanı olmuş oldu. Şimdi kurumlardan bunlarla alakalı raporları istedik. Bunları okuyup tekrar değerlendireceğiz. Eksik kaldığımız noktalar varsa onlar için de bir an önce tedbir alınmasını sağlayacağız."
Dönmez, Türkiye'de yakın bir tarihe kadar doğal gazda özellikle kış şartlarında zaman zaman kesintili kısıntılı günler olduğunu ama bunu vatandaşların hissetmediğini, evlerde ve konutlarda böyle bir kesintiye gidilmediğini, daha çok elektrik üretim tesisleri veya bazı sanayi kuruluşları gibi ikincil yakıtı olan tesislerde kesintiye gidildiğini belirtti.
"HEDEFİMİZ YÜZDE 20 DOĞAL GAZ DEPOLAMAK"
Son iki yıldır hem iletim hem dağıtım sisteminde yapılan yatırımlarla bu sorunun ortadan kaldırıldığını anlatan Dönmez, şunları kaydetti:
"En önemli faktör de doğal gaz depoları. Tuz Gölü'nde şu anda işletmeye aldığımız 600 milyon metreküplük bir depomuz var, 600 milyon metreküplük ikinci kısmın inşaatı devam ediyor. Bir de yine geçtiğimiz aylarda daha büyük kapasiteye ulaşmak için temelini attığımız bir proje başlattık. O bittiği zaman 2023-2024 gibi inşallah Tuz Gölü'nde 5,4 milyar metreküplük bir depolama kapasitesine ulaşacağız. Öte yandan, Silivri'de de bizim bir depomuz vardı, 2,8 milyar metreküplük. Orada da yine çalışmalarımız devam ediyor. 2023 hedefimiz ise inşallah 4,6 milyar metreküpe ulaşmak. Topladığınızda 10 milyar metreküp ediyor. Toplamda bizim ülkemizin doğal gaz tüketimi 50 milyar metreküp civarında. Hedefimiz bunun yüzde 20'sini depolamak. Gelişmiş ülkelerde de zaten bu böyle."
Dönmez, buna ek olarak iki yüzer LNG terminalinin sisteme ilave edildiğini hatırlatarak, "Bunların biri İzmir'de, biri de Hatay Dörtyol'da. Bunlarla birlikte ülkede doğal gaz tarafında herhangi bir arz sıkıntısı teknik olarak söz konusu değil. Elektrik arzında da herhangi bir sıkıntı yok. Hatta bir miktar arz fazlamız var. Şimdi bu oluşan arz fazlasını komşu ülkelere ihraç etmek için çalışıyoruz. Şu anda Irak'la görüşmelerimiz var. Bizim komşu ülkelerin tamamıyla enterkonnekte sistemimiz var. Suriye ile tabii savaştan önce vardı. Şu anda mümkün değil ama Irak'ta, İran'da, Gürcistan'da, Bulgaristan ve Yunanistan'da Avrupa iletim sistemine bağlıyız. Buralarla bizim günlük alışverişimiz var. Son iki yılda bu ülkelere elektrik ihracatımız ithalatımızdan daha fazla oldu. Bu sevindirici bir nokta." değerlendirmesinde bulundu.
Doğal gazda ve petrolde Türkiye'nin dışa bağımlı olduğunu anımsatan Dönmez, bu ürünlerin dövizle alındığını ve uluslararası piyasalardaki fiyatların Türkiye tarafından kontrol edilmediği bir mekanizmanın uygulamada bulunduğunu kaydetti.
"DOĞAL GAZ FİYATLARINDA KISA VADEDE DEĞİŞİKLİK OLMAYACAK"
Dönmez, özellikle doğal gaz tarifelerinin petrol fiyatlarına bağımlı olarak geliştiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugünkü petrol fiyatlarının aşağı yukarı 6 ay sonra doğal gaz fiyatlarına yansıdığını görüyoruz. Yine bugünkü petrol fiyatlarının 7 ay sonra elektrik fiyatlarına yansıdığını görüyoruz çünkü bir miktar da biz elektriğimizi doğal gazdan üretiyoruz. Öte yandan, 1 hafta sonra da aslında pompalara yansıyor, yani petrol fiyatlarındaki değişkenlik enerji ürünlerinin hemen hemen tamamını etkiler durumda. Bu sadece bizim ülkemizde değil hemen hemen tüm ülkelerde bu şekilde. Tabi kaynak ülkesi olanlar açısından bir rahatlık var çünkü kendi ülkelerinde bunları ürettiği için kendi vatandaşlarına bazen çok daha uygun koşullarda petrol ve akaryakıtı, doğal gazı verebiliyorlar. Ama bizim dışa bağımlı olduğumuz bir ürün için o kontrolleri yapma şansımız yok. Maliyetler değiştikçe bunlar tarifelere yansıyacak ama doğal gaz tarafında, özellikle BOTAŞ hakikaten son birkaç yıldır fedakarlık yaparak bu süreci yönetmeye çalışıyor. Yine bu süreç bu şekilde devam edecek. Kısa vadede herhangi bir değişiklik olmayacak. Orta ve uzun vadede petrol fiyatları, kurdaki hareketlilik ve diğer maliyet unsurlarını birlikte izleyeceğiz ve ona göre hareket edeceğiz."m edecek)
'KUR, PETROL FİYATLARINDAKİ DEĞİŞKENLER SÜREKLİ İZLENİYOR'
Son dönemde petrol fiyatlarının uluslararası jeopolitik gelişmeler nedeniyle yükseldiğini dile getiren Dönmez, Suudi Arabistan'daki önemli petrol tesislerine yapılan saldırıyla üretimde düşüş yaşandığını söyledi.
Dönmez, Suudi Arabistan'ın en büyük petrol üreticilerinden biri olduğunu hatırlatarak, "Kendi üretimini neredeyse yüzde 50 azaltmış oldu. Yaklaşık olarak dünyada baktığınızda bu yüzde 5'lere tekabül etmiş oluyor. Önemli bir rakam" diye konuştu.
Uluslararası petrol piyasasında arz ve talebin dengede gitmesi gerektiğine işaret eden Dönmez, Suudi Arabistan gibi önemli bir aktörün tedariğinde yaşanan sorunların fiyatları yakından etkilediğini dile getirdi.
Dönmez, Türkiye'nin de oluşan bu fiyatlardan etkilendiğini dile getirerek, "Bizler de uluslararası oluşan bu fiyatlardan etkilenmiş oluyoruz. Çünkü rafinerilerimiz bu oluşan fiyatlar üzerinden ham petrollerini alıyorlar. Orada bir mekanizma var. Kur, petrol fiyatlarındaki değişkenler sürekli izleniyor. Dikkat ederseniz zaman zaman fiyatlar yükseliyor, zaman zaman da fiyatlar düşmüş oluyor. Bu şekilde de tabi pompalara da yansımış oluyor." diye konuştu.
TANAP VE TÜRK AKIMI
Türkiye'nin uluslararası enerji projelerinden Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı'nda (TANAP) önemli bir ilerlemenin gerçekleştiği bilgisini veren Dönmez, "Geçtiğimiz yıl Eskişehir'de bir açılış yapılmıştı, Sayın Cumhurbaşkanlarımızın katılımıyla. Şu anda o hattın Edirne'ye olan ikinci fazı da tamamlandı. Bugünlerde test ve kontrolleri yapılıyor. O hatla gelen gazın bir kısmı Edirne üzerinden Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya'da sonlanacak şekilde planlanmıştı." dedi.
Dönmez, Rusya'dan Türkiye'ye doğal gaz iletimini amaçlayan TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı'nda ise çok hızlı yol alındığını ifade ederek, "Zaten geçtiğimiz yıl denizdeki hatların yapımı tamamlanmıştı. Şimdi karada terminalin alış ünitesinin yapımı devam ediyor. Toplamda yapılan iki hattan biri doğrudan bizim iletim hatlarımıza bağlanacak. Diğeri de Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya gitmiş olacak." dedi.
TürkAkım projesinde yıl sonunda tamamlanacak şekilde planlamalar yapıldığını aktaran Dönmez, her iki projeyi de Türkiye'nin ve bölgenin arz güvenliğine katkı sağlayacak projeler olarak değerlendirdiklerini anlattı.
Üçüncü ünitenin sınırlı inşaat izniyle alakalı girişimler sürüyor
Türkiye'nin ilk Nükleer Güç Santrali (NGS) olacak Akkuyu NGS'de inşaatın sürdüğünün bilgisini veren Dönmez, ikinci ünitenin inşaat lisansının Nükleer Düzenleme Kurumu tarafından ağustos ayında verildiğini belirterek, "Orada biliyorsunuz, 4 ünite planlanmıştı. Üçüncü ünite ile ilgili de sınırlı inşaat izninin alınması ile alakalı girişimler devam ediyor. İnşallah hedefimiz Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında ilk üniteyi devreye almak." şeklinde konuştu.
Dönmez, Sinop'ta ise yapılması öngörülen nükleer tesiste Japonlarla yapılacak iş birliğinin sonlandığını anımsatarak, "Sinop'ta aslında yola Japonlarla birlikte çıkmıştık. Karşılıklı görüşerek, Japonlarla o projede ilerlememe kararı vermiş olduk ama bu Japonlarla bizim bundan sonra hiçbir alanda beraber olmayacağımız anlamına gelmiyor. Yerli ve yenilenebilir kaynakların Türkiye'de ekonomiye ve sisteme kazandırılması konusunda onlarla yine iş birliğimiz devam edecek." diye konuştu.
Türkiye'nin uzun dönemden beri nükleer güç santraline sahip olma hayalinin yakında gerçekleşeceğini bildiren Dönmez şunları kaydetti:
"Nükleer stratejimiz çok eski başlayan ama maalesef uzunca yıllardır hayata geçirilemeyen bir konuydu. Hamdolsun artık 50-60 yıllık bir hayalimiz Akkuyu ile gerçekleşiyor. Fakat Sinop'ta nükleer projelere devam edeceğiz. Alan bir kere orada çok uygun. Dolayısıyla o alana ilişkin olarak çalışmalarımızı devam ettireceğiz ama bundan sonra hangi ülke ve hangi teknoloji ile devam edeceğimiz bundan sonraki müzakereler sonucunda ortaya çıkmış olacak."
RUSYA ENERJİ HAFTASINA KATILIM
Dönmez, gelecek hafta Rusya'da enerji haftası olduğunu hatırlatarak, "Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımız, Astana süreci kapsamında Sayın Putin ve Ruhani'yi ağırlamıştı. Orada Sayın Putin'in Sayın Erdoğan'a Rusya'da düzenlenecek olan enerji haftası için daveti oldu. Cumhurbaşkanımız da yoğun programı nedeniyle kendilerinin katılamayacağını ama enerji bakanımızın ülkemizi temsil edeceğini söyledi. Bu kapsamda gelecek hafta Rusya'ya gidiyor olacağız."
DOĞU AKDENİZ'DE SON DURUM
Doğu Akdeniz'de 5-6 yıldır sismik çalışmaların devam etttiğini, son 1-2 yıldır da çalışmalara ağırlık verildiğini belirten Dönmez, şöyle konuştu:
"Geçtiğimiz yıl ilk sondajımızı Alanya'da yaptık. Sondaj gemimiz Fatih birdi. Ona bir kardeş olarak aynı teknik özelliklerde Yavuz Gemisi'ni getirdik. O da Karpaz bölgesinde çalışmaya başlamıştı ve Karpaz'daki çalışmalarını bitirdi. Şimdi oradaki veriler değerlendiriliyor. Gemi Mersin'in Taşucu Limanı'nda bir sonraki operasyon için gerekli hazırlıklar yapılmak üzere beklemede. Çalışmalar biter bitmez yeni lokasyonuna gidecek. Fatih Gemisi de adanın batısında Güzelyurt'ta çalışmasına devam ediyor. Orada aşağı yukarı 4 bin metreleri aştık, 5 bin 500 metrelik bir sondaj derinliği hedefliyoruz."
MADENCİLİKTE SIFIR TOLERANS VURGUSU
Dönmez, maden arama faaliyetlerine karşı oluşan endişelere ilişkin de "Vatandaşlarımız kesinlikle endişe etmesinler, madencilik faaliyeti biter bitmez o sahalar eski haline getirilecek. Getirilemezse faaliyetlerden aldığımız bir ruhsat harcı bedeli var. Bunun yüzde 30'luk kısmı bir fonda toplanıyor. Madencinin yapmadığı işi, devlet yapmak durumunda." diye konuştu.
Türkiye'nin maden ve ham madde ithalatında maalesef negatif bir pozisyonda bulunduğunu ifade eden Dönmez, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz yıl yaklaşık 27 milyar dolarlık maden ürünü ithal etmişiz. İhracatımız 6-7 milyar dolar civarında. Net dış ticaret açığı da 20 milyar dolar. Altın, bunlardan en büyük bedeli ödediğimiz kalemlerden birisi. Ortalama her yıl biz 25 ton ile 30 ton arasında bir altın üretimimiz var ama yıllık ortalamalarımıza baktığımız zaman uzun dönemde 160 ton civarında altın ithal ediyoruz. Sırf geçtiğimiz yıl yaklaşık net 8,5 milyar dolarlık altın ithali olmuş."