Yerel seçimlerin yapısal reformlar açısından ciddi bir fırsat sunduğunu belirten Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku, "31 Mart sonrasında 4-5 yıllık seçimsiz bir dönem bizleri bekliyor. Piyasadaki potansiyel belirsizlik kaynakları da bu tarih ile birlikte bertaraf edildi. Dolayısıyla orta - uzun vadeli bir reform ve dönüşüm programına başlamak için seçim sonrası dönem oldukça ideal bir zemin sunuyor. Albaraka Türk olarak 80'lerden bu yana desteklediğimiz Türkiye ekonomisini 2019 yılında da desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
VERGİ REFORMU İLE BAŞLAMALI
Bu sürece vergi reformu ile başlamanın isabetli olacağına dikkat çeken Utku, " Dolaylı vergilerin payının azaltıldığı, daha adil ve gelir dağılımına göre yayılan bir vergi reformu sadece vergi sistemi ve devlet gelirlerimizi daha verimli hale getirmekle kalmayacak bunun yanında gelir eşitsizliği ve fiyatlama davranışları üzerinde de ciddi pozitif katkı sağlayacaktır. Diğer taraftan enflasyonla sürdürülen kapsamlı mücadelenin yapısal kökenlere odaklanması da ekonomimize uzun vadede çok ciddi getiri sağlayacaktır. Özellikle dönem dönem ciddi dalgalanmalar ile fiyatlama davranışlarını olumsuz etkileyen gıda enflasyonunda üreticiden tüketiciye giden aşamaları optimize etmek bu mücadeleyi destekleyecek. Yeni yatırım ve üretim kararları alırken, cari açığımızı düşürücü sektörlere odaklanmak da uzun vadede bize getiri sağlayacak bir diğer kalem. Özellikle enerjiye dönük alternatif enerji kaynakları yatırımına yönelmek toplam fayda açısından değerlendirildiğinde geri dönüşü kârlı bir yatırım olarak görünüyor" diye konuştu.
BANKACILIK KRİTİK ÖNEMDE
Bankacılık sektörünün ekonomideki canlılığa ve sürekliliğe hizmet etmesi bakımından kritik önem taşıdığına dikkat çeken Utku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kritik olduğu kadar hassas dengeler üzerine de kurulmuş olan sektörün öneminin ekonomi yönetimince takdir edildiğini görmek bizim açımızdan çok sevindirici. Örneğin katılım bankacılığı ülkemizde hızlı bir şekilde gelişiyor ve ekonomide güçlü bir alternatif olarak varlığını belirginleştiriyor. Katılım bankalarında derinleşmeyle faizden uzak durmak isteyen sermaye sahiplerinin uluslararası piyasalardan Türkiye'ye daha fazla yöneleceğini öngörüyoruz. Bunun için Merkez Bankası tarafından zorunlu karşılıklar, İslami fonlama ve likidite araçlarında atabileceği adımlar olduğunu ve bunların daha fazla çalışma alanı açacağına inanıyorum."