Dünya dördüncü sanayi devrimini yaşarken tüketicinin önemi de her geçen gün artıyor. Öyle ki tekstilde faaliyet gösteren şirketler, hem markalarının gücünü hem de satışlarını artırmak için stratejilerini çoktan duyarlı tüketicinin taleplerine göre şekillendirmeye başladı bile. Sürdürülebilirlik, çevre ve sosyal uyum konularını merkezlerine alan şirketler hızla büyürken bu değişime ayak uyduramayanların ise yaşam şansı kalmadı. Yani işlerini geçen yüzyıldaki gibi yapmakta ısrar edenlerin devri kapandı.
Her yıl 15 milyar dolar dış ticaret fazlası veren tekstil sektörü Türkiye'nin lokomotif sektörlerinin başında geliyor. TÜİK verilerine göre son 10 yılda toplam 136 milyar dolardan fazla dış ticaret fazlası vererek ülkenin cari açığını azaltmakta ciddi katkıda bulunan sektörde 2017'de 26.8 milyar doları gören tekstil ve hazır giyim ihracatı 2018'in Ocak-Eylül döneminde ise 20.9 milyar doları buldu. Dünyanın en büyük pazarı AB'nin tekstilde Çin'den sonra en büyük ikinci tedarikçisi olan Türkiye, 2017'de AB'ye 5 milyar euroya yakın tekstil ihracatı yaptı. Hazır giyimde ise AB'ye 9 milyar eurodan fazla ihracat ile Türkiye, Çin ve Bangladeş'ten sonra geldi. Rakamlar gurur verici olsa da değişen dinamiklere ayak uydurup stratejileri buna göre şekillendirmek en kritik konu.
ÖNCELİKLER DEĞİŞTİ
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (TTSİS) Başkanı Muharrem Kayhan, "Bugün sektörümüzün en büyük müşterisi ve son tüketiciye dokunduğu nokta olan çokuluslu perakendeciler, sektörümüzü yeniden şekillendiriyor" diyor.
Önceleri satın almada en önemli faktörlerden biri fiyat iken tekstil yaklaşık 20 yıl önce Avrupa'dan Asya'ya taşınmıştı. Orada da maliyetlerin artmasıyla önce Güneydoğu Asya'ya, şimdilerde ise Afrika'ya taşınıyor. Ancak standart ürünlerin tedariğinde maliyet hâlâ çok önemli bir kriter olsa da, günümüzde çok hızlı değişen trendlerin etkisi ile sezonluk ürünlerde maliyet önem sırasında çok daha aşağılara gerilemekte. Çünkü bu alanda piyasaya arz edilecek ürünleri artık tüketici tercihleri belirliyor. Kayhan şunları söylüyor: "Müşterilerin bilinç ve hassasiyetlerinin oluştuğu çevresel ve sosyal konulara uyum da artık en az maliyet kadar önemli bir satın alma kriteri. Artık müşteri bir üründe kullanılan pamuğun yetiştiği tarladaki çalışma şartlarından, kumaşın boyandığı süreçte kullanılan su miktarına kadar bilmek istiyor. Bu talebe cevap vermek isteyen markalar da bu standartları üreticiye yansıtıyorlar." Dolayısıyla global değer zincirinde Türkiye'nin payını artırması için küresel müşterilerin standartlarına uyum sağlaması kaçınılmaz görünüyor.
TOPLU SÖZLEŞME ÖNE ÇIKTI
Muharrem Kayhan, "Büyük markaların kendi aralarında platformlar oluşturduklarını, tedarikçilerinden, işçilerine toplu sözleşme şartlarına uygun şartlar sağlamalarını talep ettiklerini biliyoruz. Bu da ülkemizin tekstil tedarikinde edindiği yeri sağlamlaştırması için iş hayatında örgütlü yapının önemini gösteriyor" diyor. Artık bir işçinin çalışma şartları, işverenin işçiye sağladığı hak ve olanaklar her geçen gün önem kazanıyor. Bu hakların en başında da toplu sözleşme geliyor.
ÜCRET ZAMMI YÜZDE 24'Ü GEÇTİ
TTSİS, 2016-2019 dönemi için üç işçi sendikası ile imzaladığı grup toplu iş sözleşmelerinde yer alan ücret zammı ve zam oranlarını enflasyona karşı korumaya alan maddelerle sendikalı işçilerini enflasyona karşı korudu. Buna göre, 24. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi'nde 2018 yılının nisan ayında altı aylık ücret zammı yüzde 7.20 oranında ve yine 2018 yılının ekim ayında altı aylık ücret zammı yüzde 16.16 oranlarında uygulandı. Bu zamlarla 12 aylık ücret artış oranı yüzde 24.52 olarak gerçekleşti.
İŞGÜCÜ MALİYETİ 4 BİN 833 TL
Aylık brüt 2 bin 29 TL asgari ücret alan bir işçinin işverene maliyeti 2 bin 384 TL iken toplu iş sözleşmesi kapsamında asgari ücretli bir işçinin işverene maliyeti 3 bin 738 TL oldu. Toplu iş sözleşmesi kapsamında ortalama ücret seviyesi ise 2 bin 348 TL iken, yüzde 16.16 ücret zammı ile 2 bin 728 TL'ye yükseldi ve işverene maliyeti ise 4 bin 833 lirayı buldu.
Toplu iş sözleşmeleriyle çalışanın ücret seviyesini yukarı çeken sanayici ise piyasada rekabet edebilmek için pozitif ayrımcılık istiyor.
İMALATÇI SEKTÖR GÖZETİLSİN
Bu hesaplamalara bakıldığında sendikalı işçi çalıştıran, toplu iş sözleşmesi sistemine inanan, çalışanına insanca yaşama imkânı sağlayacak ücret vermeye çalışan işveren hem uluslararası hem de yurtiçi piyasada büyük bir rekabet ile karşı karşıya kalıyor. Kayhan şöyle konuşuyor: "Dünyada da bir trend var. Ülkeler, imalat sanayisini topraklarına geri getirmek, GSYİH'larında üretimin payını artırmak için stratejiler belirliyorlar. Biz de daha çok üretip daha çok ihracat yaparak ticaret açığımızın kapatılmasına katkı sunabilmek, ürünlerimizi yeni pazarlara satabilmek için hükümetimizden en önemli beklentimiz; ticaret politikalarını belirlerken imalat yapan sektörleri gözetmesi. İmzalanan Serbest Ticaret Anlaşmaları ve benzeri paktlarla Türkiye'yi pazar haline getiren değil, yeni pazarlara açan şartlar üzerinde diretilmeli. Sektörümüzde bazı ürünlere getirilen ek vergi gibi koruma önlemleri gerekirse devam ettirilmeli. Örgütlü işyerlerini destekleyecek, onların yükünü paylaşacak politikalar üretilmeli. Bunların başında örgütlü, sendikalı ve toplu iş sözleşmeli işyerlerine pozitif ayrımcılık yapılması geliyor."
AVRUPALI MARKALARA 'TÜRKİYE'DE ÜRETİM YAP' MESAJI
Euratex verilerine göre dünyanın en büyük pazarı AB'nin tekstilde Çin'den sonra en büyük tedarikçisi olan Türkiye, 2017'de AB'ye 5 milyar euroya yakın tekstil ihracatı yaptı. Hazır giyimde ise AB'ye 9 milyar eurodan fazla ihracat ile Türkiye Çin ve Bangladeş'ten sonra geliyor. Ekimde yayınlanan McKinsey raporunda günümüzün "hızlı moda" şartlarında markalara, tüketiciye yakın lokasyonlarda üretim yapmalarını, böylece lojistik süreleri ve maliyetlerini optimum düzeye çekmeleri öneriliyor. Muharrem Kayhan, "Açıkça Avrupalı markalara Türkiye'de üretim yapmalarının Asya'dan çok daha kârlı olacağı mesajı veriliyor" diyor. Yani dünyanın en büyük pazarlarından Avrupa'ya ürün satabilmek için Uzakdoğu ve Latin Amerika yerine Türkiye'de üretim yapılması tavsiye ediliyor. Şu anda Türkiye'nin tekstil üretiminin yüzde 35'i büyük satın alma gruplarınca alınıyor ve dünyanın pek çok ülkesinde raflarda bulunuyor.
İşsizlik Sigortası Fonu istihdamı teşvik etsin
SEKTÖR OYUNCULARININ HÜKÜMETTEN BEKLENTİLERİ İSE ŞÖYLE:
İşsizlik Sigortası Fonu'nun istihdamı teşvik edecek şekilde kullanılması. Özellikle örgütlü işçi çalıştıran işyerlerinin fon katkıları düşürülerek, hatta bir süre dondurularak işverene destek verilmesi.
Asgari ücret uygulamalarında imalat sanayisinde çalışanların lehine düzenlemeler yapılması.
Örgütlü işyerlerinde sigorta primlerinin düşürülmesi. Böylece sanayide brüt maliyet içinde işçinin eline geçen net payın artırılması.