Modern ve dijital tarımın gelişmesiyle birlikte daha az maliyetlerle daha çok verim sağlanabilir. Tarımda yaratılan katma değerin yarısından fazlasının teknoloji ile yaratılabileceğini aktaran Doktar Kurucu Ortağı Selim Uçer, "Dijital tarım teknolojilerini üretim ve kullanım olarak iki bölüme ayırdığımızda üretimde Hollanda, Brezilya, Amerika gibi ülkeler ilk sıralarda yer alıyor. Kullanımda ise net bir sıralama vermek mümkün değil ancak katma değerli üretim yapan Fransa, İtalya, Hollanda gibi ülkelere ek olarak Brezilya, Amerika ve Kanada lider olarak karşımıza çıkıyor" açıklamasını yaptı. Dijital tarımda Türkiye'nin henüz lider ülkeler seviyesinde bulunmadığını aktaran Uçer, "Türkiye, dünyanın en büyük 10 tarım üreticisinden biri. Ülkemizin üretimde ve kullanımda hızla üst sıralara çıkması çok önemli. Zira tarımda yaratılan katma değerin yarısından fazlası yakın zamanda teknoloji ile yaratılacak" dedi.
REKOLTE YÜZDE 50 ARTACAK
Türkiye'nin tarımda dijitalleşme ile tarım ekonomisini 2.5 kat büyütebileceğini ifade eden Selim Uçer, "Üreticiler, ürün portföyündeki tahıl alanlarını azaltıp bu alanlarda, daha çok gelir elde edeceği sebze ve meyve gibi yüksek değerli ürünler yetiştirmeli, çünkü ülkemizin iklimi ve toprakları buna müsait. Tabi bu nasıl yapılacak sorusuna cevap vermek gerekirse, Türkiye'nin, tahıl alanını daraltırken, yıllık tahıl rekoltesini sabit tutabilmesi gerekiyor. Bu da birim alandan daha fazla buğday, arpa ve mısır rekoltesi alabilmek demek. İşte dijital tarım tam da burada devreye giriyor. Dijital teknolojiler sayesinde toprak analizi ve gübreleme programı artık dakikalar içinde çıkartılabilecek. Sensörler ve uydu teknolojileri sayesinde toprak nemi ve tarladaki hastalık riski takip edilerek birim alandan alınacak rekolte yüzde 50 arasında artacak. Tarımsal ekonomideki artış dijital teknolojilerin kullanımının yaygınlaşması ile doğru orantılı olacak" şeklinde konuştu. Tarımda dijital teknolojilerin kullanılmasıyla birlikte, bitkisel gelişimi için sanal ortamda en uygun tohum seçimi, bitki besleme, koruma, sulama ve diğer yetiştiricilik kararlarını vermenin mümkün olduğunu aktaran Uçer, bu sayede zirai verimin 2 kata kadar artabileceğini, birim alandan elde edilen gelirin yükseleceğini söyledi.
KATMA DEĞERLİ ÜRÜNLER ARTIYOR
7 senedir tarımda dijital dönüşüm konusunda hizmet verdiklerini ifade eden Selim Uçer, "Bugünle geçmişi karşılaştırdığımızda, özellikle tarımsal hammadde işleyen şirketlerde dijital tarım teknolojilerine karşı yoğun bir ilgi var çünkü daha verimli üretim ile fabrika girdi maliyetlerini düşürerek karlılığa direkt etki yaratabildiklerini gördüler. Dijitalleşme sürecinde çiftçileri dijitalleşme yatırımına teşvik etmekte büyük gıda işleyicilerinin ve fabrikalarının rolü önemli. Aynı şekilde tohum, ilaç ve gübre şirketleri de bu teknolojilerin üreticilere anlatılmasında önemli paydaşlar. Çünkü bu ürünlerin doğru ve zamanında kullanımını dijitalleşme sağlayabiliyor ve ürünlerin katma değeri artıyor" değerlendirmesini yaptı. Dönüşüme öncülük eden bu şirketlerin dışında bireysel çiftçilerin de dijitalleşme ile ilgili daha fazla soru sorduğunu, akıllı telefonları üzerinden üretimsel ve yetiştiricilik kararlarını vermek istediklerini gözlemlediklerini söyleyen Uçer, "Bizim tahminimiz 2020 yılına kadar Türkiye'deki tarımsal alanlarının yüzde 12'sini yapay zekâ teknolojileri ile takip edeceğimiz yönünde. Burada önemli bir konu, bu teknolojilerin üreticiler tarafından satın alınabilecek fiyat seviyesinde olması. Bunun da olmazsa olmaz koşulu bu teknolojileri ülkemizde üretebilmemiz. Örnek vermek gerekirse bizim sensör ürünümüzden önce bu teknolojiye ulaşmak isteyen üreticiler 5-6 kat fazla para vermek zorundaydı, bu da yaygınlaşmasını önlüyordu. Yerli üretim ve AR-GE ile fiyatları beşte bir seviyesine indirebildik. Bizim tüm hizmetlerimizden yararlanmak, orta büyüklükte bir mısır üreticisinin senelik tohum, gübre ve ilaç maliyetinin yüzde 1'i civarında. Potansiyel kazanç artışı ise en az yüzde 20'lerde yani bir işletmeci olarak düşündüğünüzde, operasyonel maliyetinizin sadece yüzde 1'i kadar bir yatırım karşılığında geri dönüşünüz en az yüzde 20 artıyor" dedi. Maliyetlerin azaltılmasının önemine değinen Uçer, sözlerine şöyle devam etti: "Örneğin gübre ve ilaç giderleri üretici için en önemli maliyet kalemlerini oluşturuyor. Dijitalleşme ile hastalık risklerini takip etmek ve risk olmadığı durumlarda gereksiz ilaçlamanın önüne geçmek mümkün. Aynı zamanda dijital toprak analizi teknolojileri anında sonuç verdiğinden her gübreleme öncesi uygulanabiliyor, bu sayede toprağa sadece eksik ve bitkinin gelişimi için ihtiyaç duyulan elementler veriliyor. Böylelikle gereksiz gübre kullanımı büyük oranda engellenirken, gübre ve kimyasal ilaç kullanımının azaltılmasıyla daha kalıntısız gıdalar ve daha sağlıklı bir çevre de mümkün olmakta" Dijital tarım konusunda uçtan uca hizmet verdiklerini söyleyen Selim Uçer, "Hem teknolojiyi üretiyoruz, hem teknolojiden gelen verileri zirai algoritmalarla aksiyona dönüştürüyoruz hem de tüm bunlar için 7/24 uzman zirai danışmanlık sağlıyoruz" dedi.
5 DAKİKADA TOPRAK ANALİZİ YAPILIYOR
Asıl değerin birleştirilmiş büyük veriden geldiğini söyleyen Uçer, "Bölük pörçük akıllı tarım uygulamaları istenen faydayı vermeyebiliyor. Farklı çözümlerin birbirinden bağımsız ve tekil servis olarak kattığı değer çok sınırlı kalabiliyor. Farklı kaynaklardan (traktör, uydu, toprak ve hava sensörleri, vb...) gelen verileri birleştirerek bütünsel analize bağlı çıkarımlar ise gerçek dijital tarımı oluşturuyor. Biz de bunu sağlıyoruz. Özetlemek gerekirse öncelikle sahadan toprağın ve hava koşullarının sensörler aracılığı ile ölçülerek, bu ölçümlerin bitki gelişimi için anlamını, sulama ihtiyacını ya da bir hastalık oluşumu için oluşturduğu riski değerlendirebilmek için gerekli sensör istasyonu ve buna bağlı servisleri üretiyoruz" açıklamasını yaptı. Toprak ve bitkinin uydular aracılığı ile takip edilip görüntü işleme ile bitki türünün, veriminin ve sağlığının anlaşılmasını sağladıklarını aktaran Uçer, "Yine toprak içerisinde makro ve mikro elementleri yakın kızılötesi ışık okuması teknolojisi ile 5 dakika içinde analiz edip bitkiye özel gübreleme programını hemen tarlada çiftçiye verebiliyoruz. Son olarak tüm bu verileri tek bir merkezde toplayıp büyük veri analizi ve makine öğrenmesi ile işleyerek bilgi ve aksiyona dönüştürüyoruz. Tüm bu sensör, fenoloji modellemeleri, görüntü işlemeler ve makine öğrenme algoritmaları da birleşince her koşulda en doğru yetiştiricilik kararını veren süper çiftçiyi oluşturan bir yapay zekâ ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.
2023'TE TARIMSAL GELİR 150 MİLYAR $ OLACAK
TÜRK tarımsal üretiminin son yıllarda 60 milyar dolar bandında seyrettiğini aktaran Selim Uçer sözlerini şu şekilde tamamladı: "Tarımsal üretimimizi maalesef yeteri kadar artıramıyoruz. Nüfusun yaklaşık yüzde 20'sinin tarımdan gelir kazandığı düşünüldüğünde bu rakamın her yıl artırılarak 2023 hedefi olan 150 milyar dolar seviyesine çıkması çok önemli. Bu rakam ulaşılması imkânsız bir seviye değil. Ülkemizin çok verimli toprakları ve uygun bir iklimi var. Tarımsal üretimin artırılması açısından yapılması gereken bazı yapısal iyileştirmeler var, bununla birlikte Türkiye açısından tarımda teknolojilerin kullanılması ve üreticinin doğru üretim ve yönetim teknikleri konusunda düzenli yönlendirilmesi büyük önem taşıyor. Dünyanın en büyük on tarım ekonomisinden biri olan ülkemiz, maalesef birim alandan alınan verim açısından değerlendirdiğimizde gelişmiş ülkelerin çok gerisinde. Tarımda bu teknolojilerin kullanılması ve diğer yapısal reformlar ile birlikte tarımsal üretimin 2.5 kat artırılarak 150 milyar dolar olan 2023 hedeflerine biraz gecikmeli de olsa ulaşması mümkün olacaktır. Devletin bu konuda önemli çalışmaları oldu ve konunun farkında olduğunu düşünüyoruz. Hassas tarım ve akıllı tarım AR-GE'leri yoğun desteklenen konular. Bununla birlikte son kullanıcıya yönelik bir teknoloji desteği henüz yok, ancak biz yakın gelecekte mutlaka olacağını öngörüyoruz, çünkü üreticiye en büyük katma değeri yaratacak desteklerden biri dijital teknoloji teşvikleri olacaktır."