Ertem, Reuters ile yaptığı söyleşide, "KGF'nin bugüne kadar sağladığı 200 milyar TL dışında kalan 50 milyar TL ve geri dönüşlerle de hesaba katıldığında 2018'in ilk çeyreğinde 100 milyar TL'yi aşan bir kredi büyüklüğü eliminizin altında olacak. Beklenti bu kredinin ihracat ve sanayi alanlarında kullandırılması. Böyle olunca 2018'de büyümenin daha istihdam odaklı, kapsayıcı bir büyüme çerçevesine oturacağını tahmin ediyorum" dedi.
KGF kefaletiyle sağlanan kredilerin geri dönüşlerinin yeniden kredi olarak tekrar kullandırılabilmesini ve kalan 50 milyar TL'lik limitin kullanıma açılmasını düzenleyen karar 1 Ocak'ta Resmi Gazete'de yayımlandı.
KGF şu anda kendine tanınan 250 milyar TL'lik kefalet limitinin yaklaşık 200 milyar TL'lik kısmını kullanmış durumda. Kalan tutar ise bugüne kadar kullandırılmamıştı. Kasım ayı sonu itibarıyla KGF'nin sağladığı 199.5 milyar TL'lik kefalet hacmi ile yaklaşık 221 milyar TL tutarında kredi hacmi yarattı.
"KGF geri dönüşleri çok yakında kullandırılmaya başlıyor" diyen Ertem, KGF kullandırılımında 2017'de iştahın oldukça yüksek olduğunu da belirterek, benzer durumun bu yıl da devam etmesini beklediğini söyledi.
Ertem, KGF kredilerinde TGA'nın 18 milyar TL geri dönüş olduğundaki yüzde 0.7'lik orandan, dönüşlerin 25 milyar TL'ye ulaşmasıyla yüzde 0.3'e gerilediğine de dikkat çekti.
KGF SİSTEME MEVDUAT OLARAK DA DÖNMEYE BAŞLADI
Ertem, KGF kredilerinin mevduat olarak da bankacılık sistemine dönmeye başladığını belirterek, "Kredi genişlemesi yüzde 21.2, mevduatlarda ise artış oranı yüzde 18.3. Bu veri bankacılık sektörü açısından çok önemli. Mevduat artış oranının kredi artış oranına yakınsamasını görüyoruz. Bu da bankacılık sistemindeki mevduat-kredi bozulmasının giderek azalmaya başladığı anlamına geliyor. Burada yine KGF'nin etkisini görüyoruz. KGF kredilerinin yavaş yavaş banka sistemine mevduat olarak dönmeye başladığının da işareti bu" dedi.
BDDK verilerine göre Aralık başı itibariyle ortalama faizin mevduatta yüzde 12.2, toplam kredilerde yüzde 18.6, konutta yüzde 13.1, taşıtta yüzde 15.6, ihtiyaçta yüzde 21.2, ticaride yüzde 17.3 olduğunu belirten Ertem, "Ticari kredi faizinin yüzde 17.3 olması önemli bir sorun. 2018'in en önemli çabalarından biri bu alanda olacak... Kredi faiz oranları en önemli sorunumuz gözüküyor" dedi.
Ertem, KGF'nin bankaların alacak taraflarını güçlendirdiğini de belirterek, "Bankalar bunu sekürütizasyon yapabilirler; bunu yapmaya başlayan bankalarımız oldu. Buradan ucuz ve ciddi kaynak girişleri sağlanabilir. Bu da faizlerin düşmesini sağlayabilir" dedi.
Ertem, bu yıl faizlerin düşmesini sağlayacak bir diğer dinamiğin ise Hazine'nin geçen yılın son çeyreğinde çok hızlı borçlanma yapması sonrası 2018 ilk çeyrek ödemelerini neredeyse garanti altına almış olmasını gösterdi.
Ayrıca Ertem sektörün TFRS 9'a geçecek olmasının BDDK simülasyonlarına göre daha az karşılık ayırmaları ile sonuçlanması nedeniyle 2018'de daha fazla kredi verebileceklerini de belirtti.
BDDK'nın 1 Ocak'ta yürürlüğe giren Türkiye Finansal Raporlama Standartı'nın (TFRS 9) bankalar için kredi karşılıklarına etkilerini değerlendirmek üzere yapılan testlerine göre sektörün kredi portföyünün yüzde 78.1'ine sahip 20 bankanın ayırdığı toplam karşılık miktarı yeni sistem ile 2.57 milyar TL azalıyor.
DÜŞÜK BÜYÜMEYLE ENFLASYON/CARİ AÇIK YARATMAMA ANLAYIŞI YANLIŞ
Kredi genişlemesi konusunda, "2017 genelinde yüzde 21.2 kredi genişlemesi sağlamışız; bu GSYH'da yüzde 6-7 büyümeye tekabül ediyor. Kredi büyümesi yüzde 15 olursa bu OVP'deki gibi yüzde 5-5.5 büyümeye tekabül eder" diyen Ertem, "2018'deki en büyük tartışmalardan birinin bu olacağını düşünüyorum" dedi.
Ertem "'Banka sistemi kredi genişlemesini yüzde 15'lere hatta aşağısına indirsin. Büyümeyi yüzde 4-5'lerde tutalım; enflasyon ve cari açık yaratmayalım' yaklaşımı çok yanlış görüş. Bunu yaparsak hem Türkiye'yi gereksiz bir işsizlik girdabına hem de buna bağlı bir üretim bazlı enflasyona sürükleriz" dedi.
Yapılması gerekenin enflasyon ve dış açık yaratmadan kapsayıcı bir büyümenin sürdürülebilmesi olduğunu belirten Ertem, "Türkiye'deki enflasyon TCMB tahminleri dışında çıktı; bu doğru. Ama bu kesinlikle kredi genişlemesinden dolayı değil. Bunun iki nedeni var. Birincisi gıda tarafında kontrolsüz bir hikayenin olması. İkincisi üretim maliyetlerinin, ara malı ithalatının, finansala erişim maliyetlerinin yüksek olması" dedi.
Ertem, yüzde 20 kredi büyümesiyle yüzde 7'lik bir GSYH büyümenin kapsayıcı ve gelir dağılımını düzelten şekilde yapılabileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Yüzde 15-16 kredi büyümesi ancak yüzde 5-5.5 büyümeye tekabül ediyor. Bu OVP hedefi. Büyümeyi OVP hedefinden yukarıya enflasyon yaratmadan yukarı çıkarabilir miyiz? Eğer kredi genişlemesi tüketici, bireysel ya da konut tarafına olursa bu tercih edilebilir değil. Kredi genişlemesi reel sektöre özellikle de ihracat ve döviz kazandırıcı sektörlere yönlendirilirse yüzde 20'li kredi büyümeleri ancak bu şekilde makul olabilir.
"Banka sisteminde yüzde 21'i aşan kredi genişlemesini zaten gördük ve enflasyon bu nedenle yaratmadı. Cari açık tarafında ya da ihracatın ithalatı karşılama oranında da bozulma yok... Türkiye ekonomisi için vasat sayılabilecek yüzde 15 kredi büyümesi ve yüzde 5 GSYH büyümesi yeterli değil. İstihdam konusunda bize yeterli desteği vermez."
TARIM VE GİRİŞİM SERMAYESİ 2018'DE DEVREYE ALINMALI
KGF dışında tarımsal firmalara yönelik ve girişim sermayesi desteklerin 2018 de daha belirgin bir şekilde devreye girmesi gerektiğini de belirten Ertem, "Uygun ölçekli işletmelere yönelik krediye ulaşım, faiz ve vade açısından işletme bazında tarımsal desteklerin 2018'de devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum. Hayvancılık ve endüstriyel tarım konusunda Türkiye'nin alacağı yol var. Hem kamu bankalarının hem de Tarım Bakanlığı'nın çalışmaları olacaktır" dedi ve ekledi:
"KGF ile birlikte 2018'de benim devreye girmesini düşündüğüm fonlardan biri girişim sermayesinin desteklenmesi. Teknokentlerdeki desteklerin şu aşamada yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu destekler artmalı. Teknokentleri daha da yukarı çıkarmamız, sanayi üniversite işbirliğini daha da yukarı taşımamız gerekiyor."
KGF'nin TOBB bünyesinde bir kurum olduğunu hatırlatan Ertem, "Aynı şekilde KOBİ AŞ diye bir şirket de var. KOBİ AŞ'yi aynı şekilde KGF gibi ayağa kaldırabiliriz. Girişim sermayesi bazlı destekleri yukarı çıkartabiliriz. KGF tarafında Hazine kaldıracı kullandık ancak hiç hazine kaldıracı kullanmadan da destekleyecek mekanizmalara araçlara sahibiz. 2018 bu açıdan ilginç bir yıl olacak" dedi.
2001'DEN BERİ İLK KEZ OLACAK
Ertem, alacak sigortası sektörünün "oligopol" yapısının kırılarak yerli oyuncuların sektöre girmesi, faktoring sektörünün ise "çek senet kırma" mekanizması görünümünden çıkması gerektiğini kaydetti ve bu alanlara dönük düzenlemelerin 2018'de gündeme gelebileceğini söyledi.
"Reel sektör için banka sistemi dışında bir finansman müesseselerini geliştirmemiz lazım" diyen Ertem, sermaye ve para piyasalarında reel sektörü destekleyen reformların yapılacağına inandığını belirterek şunları söyledi:
"Banka ve finans sisteminin bu anlamda 2001 krizinden sonraki kabuk değişikliğinin de ben 2018 yılında olacağını düşünüyorum. Faktoring sisteminin düzenlenmesi, yeni regülasyonların ortaya çıkması bağımsız kurumların daha etkin çalışması gündeme gelecektir."
"Reel sektörün finansmanında sermaye ve para piyasaları arasında denge kurmamız lazım" diyen Ertem, sözlerini, "Faktoring sistemi batıda bir prefinansman aracı bizde ise çek senet kırma mekanizmasına dönmüş durumda ve 2018'de bunu kırmamız gerektiğini düşünüyoruz. Alacak sigorta şirketini üç tane yabancı şirketin tekelinden çıkarmamız lazım. Oligopol bir piyasa var bu son derece zararlı ekonomi için perakende elektronik perakende için son derece zararlı. 2018'de bu konuda bir atılım bekliyoruz."
DEĞİŞİM SİNYALİ VERMİŞTİ
Ertem geçtiğimiz haftalarda NTV'ye yaptığı açıklamada, "Alacak sigorta sistemi faktoring ile birlikte yürütüldüğünde, (sektör) çek senet kırma meselesinden ve yüksek faizle KOBİ'leri finanse eden bir yapıdan çıkacak; bu 2018'de gündeme gelecek" demişti.
Söyleşide bu konudaki detaylara değinen Ertem, özellikle alacak sigorta sektörüne yerli oyuncuların girmesi gerektiğine vurgu yaparak, "Finansta bazı düzenlemeler ve reformlar yapmamız gerekiyor. Örneğin faktoring sisteminin yeniden düzenlemesi gündeme gelecek. Onun dışında alacak sigorta sistemimiz yabancıların elinde. Buraya yerli şirketlerin de gitmelerini, daha fazla oyuncunun girmesine yönelik düzenlemeler olabilir" dedi.
Türkiye alacak sigortası pazarında Coface'ın yanısıra, Euler Hermes ve Atradius bulunuyor.
Alacak sigorta sistemine şirketlerin bir yıl içerisinde yaptıkları poliçe sayısının 1,000 civarında oldukça düşük olduğunu kaydeden Ertem, "Bu şirketlerin Türkiye ekonomisini iyi analiz edemedikleri de bir gerçektir" dedi.
BU YIL EKONOMİYİ OLUMLU ETKİLEYEBİLECEK GELİŞMELER
Ekonomi için gelecek beklentilerini özetlerken Ertem, İhracatın özellikle Avrupa tarafına artacağını kaydederek, "Yüksek euroya bağlı krizin 2018'de biraz daha azalacağını umut ediyorum bu sürdürülebilir değil. ECB kararlarına bağlı olarak da ihracat artar... Yeni pazarlar bulma potansiyelimiz artıyor" diye konuştu.
Suriye krizinin giderek çözülme noktasına gittiğini ve bunun da ekonomi açısından olumlu olduğuna dikkat çeken Ertem, ayrıca 2018 yılında Doğu Akdeniz'de özellikle enerji alanlarının yeniden paylaşımı ve Kıbrıs konusunun en çok konuşulan konulardan olacağını kaydetti.