Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bankanın 93'üncü kuruluş yıldönümünde yaptığı açıklamada, kâr tartışmalarından ziyade bankacılık sisteminin geçirdiği büyük dönüşümün önemli olduğuna değindi. Bali, 2001 krizinden önce kredilerin toplam aktiflerin sadece yüzde 30'unu oluştururken krizde bu oranın yüzde 20'li seviyelere gerilediğini belirtti ve ekledi: "Aradan geçen süre içerisinde biz asıl işimize gücümüze döndük. Siz yüzde 30-35 civarında reel getiriyi açık pozisyonla elde ediyorsanız, sizin ne sermaye yeterlilik sorununuz olur ne de kredi verme kaygınız olur. Krediyi veriyordunuz devlete, en risksiz olana, en yüksek getiriyle. Açık söylemek gerekirse, o yıllarda yapılan işin bankacılıkla alakası yoktu. Bugünkü bankacılık sistemi çok ciddi dönüşüm geçirmiştir. 2001 krizi bu açıdan hayırlı bir krizmiş. Bize bir sürü şey öğretti."
YÜZDE 5 BÜYÜME YAKALANIR
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün 217 trilyon dolar ile rekor bir seviyede küresel borç miktarı açıkladığını belirten Bali, GSYİH'nın yüzde 327'sine tekabül eden bu rakamın aslında global krizin beklenmeyen adreslerde bile ne tür hasarlar yaratıp sonra borca dönüştüğünü, bu sarmalın içinden tamamen çıkılmadığını gösterdiğini söyledi. Adnan Bali, Türkiye'nin büyüme performansına ilişkin kamu harcamalarının desteği ve 2016'nın sonlarında makroekonomik tedbirlerde başlayan genişletici önlemler sayesinde ekonomide yeniden hızlı toparlanma gerçekleştiğini, bütün bunlara rağmen 2016 yılında yüzde 2.9 gibi bir büyüme yakalanabildiğini ifade etti. Alınan tedbirlerle, özellikle KGF kefaletli kredilerin etkisiyle bu yıl büyümenin iyi ivmelendiğinin altını çizen Bali, öncü göstergelerin bu toparlanmayı teyit ettiğini vurguladı. Bali, ekonomik büyümenin yüzde 5'in üzerinde seyretmesi için reel kredi artışının yüzde 10 civarında olması gerektiğini kaydetti. Bali, "Şu anda yüzde 21'in üzerinde bir kredi artışı var. Enflasyonun da yılsonu itibarıyla yüzde 10'u aşmayacağını dikkate alırsak, kredilerde 10 civarında bir reel büyümenin olabileceğini, bunun da yüzde 5 gibi bir büyümeyi destekleyebileceğini öngörüyoruz" dedi.
BİZİM KâRIMIZ TÜRKİYE'NİN KâRIDIR
Adnan
Bali bankaların kârlılıklarıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "Ekonomi sıfır toplamlı bir oyun değil. Biz kâr ederken, birini zarar ettiriyor değiliz. Bir tarafın kârı diğer tarafın zararı değil. Ekonomik büyümenin olduğu yerde tarafların hepsi kazanabilir. Böyle bakıldığında özellikle kurumumuz için çok güvenle söyleyebilirim ki bizim kârımız Türkiye'nin kârıdır, bizim kârımız Türkiye'nin kârınadır. Onun için aynı anlayışta çalışmaya devam edeceğiz."
KUR BİR SÜREDİR DAHA İSTİKRARLI
Adnan
Bali, döviz kurları, cari açık ve enflasyon beklentileriyle ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: "Kurlar, son dönemde belli bir istikrar içerisinde gider gibi görünüyor. Ama yükseldiği yer itibarıyla bakıldığında, Türkiye için bir rekabet gücü de yaratmış durumda. Bu rekabet gücü ile öngörülebilirlik bir arada olduğu zaman ve Avrupa ekonomileri, yani en büyük ihracat gerçekleştirdiğimiz ekonomiler bu toparlanma sürecine devam ettiğinde ekonomiye dışarıdan da bir büyüme imkânının gelebileceğini öngörebiliriz. Turizmde çok ciddi bir dip yaptıktan sonra bir miktar canlanmayı görmeye başladık. Ama hâlâ cari açık açısından beklenen katkıyı gösteremiyor. Petrol fiyatları, yılın 5 ayında geçmiş döneme nazaran bir miktar daha yukarıda gerçekleştiği için yüzde 4.5 civarında bir cari açık/GSYİH oranı görüyoruz. Tabii burada önemli bir makroekonomik gösterge olarak enflasyonun seyri kritik..."
FAİZ ÜZERİNDEN YARIŞ YOK
Mevduat
faizlerindeki yükselişin KGF kefaletli kredilerin hızlı artışıyla doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çeken Bali, "Bu kredilerin hızlı artışına paralel bir TL mevduat artışı gerçekleşmedi. Normaldir bu. Çünkü bunlar ayrı ayrı dinamikleri olan şeyler. Tabii bu dönemde döviz tevdiat hesaplarına da geçiş oldu. Bunlar, bankaların hem likidite yapılarında farklılaşmaya yol açtı hem de aynı zamanda sektörde TL kredi/TL mevduat oranlarını yüzde 140'lar seviyesine getirdi" dedi