Siyasi ve ekonomi gündeminin yoğun ve belirsizliklerle dolu olduğu 2014 yılında, finansal piyasalarda sert dalgalanmalar görülürken, genel olarak pay piyasası yatırımcılarının kazançlı çıkması dikkati çekti.
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) 2008 küresel krizin ardından uygulamaya başladığı rekor teşvik programını sonlandıracağı sinyalini vermesi, siyasi gelişmeler ve gelişen ülke para birimlerindeki volatilite (oynaklık) gibi nedenlerle 2013'ü yüzde 13,3'lük düşüşle tamamlayan BIST 100 endeksi, 2014'te geçen yılki kayıplarını fazlasıyla telafi ederek artıya geçti.
Fed'in 17-18 Aralık 2013 tarihinde gerçekleştirdiği toplantısında parasal genişlemenin yararının azaldığı gerekçesiyle ocak ayında ilk kez tahvil alım miktarını düşürme kararı almasının yanı sıra, iç siyasi gelişmelerin sermaye girişleri üzerinde oluşturduğu baskı, 2014'ün ilk ayında TL'nin aşırı değer kaybetmesine, BIST 100 endeksinin ise 2012 yılı temmuz ayından beri gördüğü en düşük seviye olan 60.754 puana gerilemesine neden oldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bu dönemde yüzde 5 olarak hedeflenen 2013 enflasyonunun yüzde 7,40 çıkması nedeniyle hükümete açık mektup gönderirken, dolar/TL'nin 2,39 ile tarihi zirvesine çıkmasının ardından fiyat istikrarını sağlamak amacıyla 28 Ocak'ta ara toplantı kararı aldı. Bankanın toplantıda politika faizini yüzde 4,50'den yüzde 10'a yükseltmesi sonrasında dolar/TL hızlı bir şekilde düşüşe geçti ve yılın ilk yarısında gördüğü 2,0618 seviyelerine kadar devam eden düşüş trendine girdi.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P), şubat başında Türkiye'nin not görünümünü "durağan"dan "negatif"e çekerken, karara gerekçe olarak da Türkiye'nin net dış finansman ihtiyacını kapsayan rezervlerin azalması gösterildi. Buna karşın, TCMB'nin faizlerde güçlü artırıma giderek aldığı önlemle, TL istikrarlı bir görüntü ortaya koyarken, aynı dönemde BIST 100 endeksinde de yabancı yatırımcıların artan ilgisiyle yükseliş gözlendi.
Küresel piyasalarda mart ayında Rusya'nın, Ukrayna'ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti'ndeki kontrolü ele geçirmesiyle jeopolitik riskler gündeme gelirken, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Rusya'ya karşı uygulamaya başladığı yaptırımlar da gündemin üst sıralarına yerleşti.
İç piyasalarda ise 30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerde belirsizliğin ortadan kalkması, mart ayında yabancı yatırımcıların güçlü bir şekilde net alım yaptıkları Borsa İstanbul'da pay piyasalarının ortalama yüzde 11,5 ile yılın en hızlı aylık yükselişini kaydetmesini beraberinde getirdi.
Tüm bu pozitif gelişmelerle nisan ayında dolar/TL 2,11 seviyelerinde dengelenirken, BIST 100 endeksi 74.000 puanın üzerini gördü, gösterge tahvilin bileşik faizi ise 11 sınırından yüzde 9,34'e kadar geriledi.
ECB'DEN NEGATİF FAİZ, IŞİD RİSKİ VE ARJANTİN TEMERRÜDÜ
2014 yılı boyunca küresel piyasalarda ekonomisine ilişkin endişelerin devam ettiği Avrupa, haziran ayında negatif mevduat faizi uygulamasına geçti.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) 5 Haziran'da aldığı kararla politika faizini yüzde 0,15 'e ve mevduat faizini yüzde eksi (-) 0,10'a çekerken, Başkan Mario Draghi ek para politikası önlemleri için de düğmeye bastı.
ECB'nin kararı sonrasında avro/dolar paritesinde düşüş yaşanırken, yurtiçi piyasalarda faiz ve kur düştü, BIST 100 endeksi ise yabancı yatırımcıların devam eden net alımlarıyla yükselişe geçerek aylık bazda kazanç serisini 4'üncü aya taşıdı.
Avrupa'ya ilişkin parasal genişleme beklentilerinden moral bulan piyasalar için 10 Haziran'da terör örgütü Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD), Irak'ın Musul kentinin kontrolünü ele geçirmesi jeopolitik risklerin tekrar hatırlanmasına neden oldu. Küresel piyasaların gündeminde en üst sıraya çıkan jeopolitik riskler bu dönemde petrol fiyatlarını artırırken, başta petrol ithalatçısı ülke piyasaları olmak üzere satış baskılarını da beraberinde getirdi.
Arjantin'in yaklaşık 1,5 milyar dolar borçlu olduğu iki hedge fon (serbest yatırım fonu) şirketiyle anlaşma sağlayamaması sonrasında ülkenin 13 yıl aranın ardından yeniden iflasın eşiğine gelmesi de başta gelişen ülke varlıkları olmak üzere, küresel piyasalarda negatif etki yarattı.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ VE ECB'DEN VDMK HAMLESİ
Yurtiçi piyasalarda 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı seçimleri takip edilirken, seçimlerden Recep Tayyip Erdoğan'ın galip çıkmasıyla bir seçim belirsizliği daha ortadan kalktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görevine başlaması sonrasında piyasalarda yeni kabinenin ve özellikle ekonomi yönetiminin nasıl şekilleneceği merak konusu oldu. Başbakanlığa vekalet etmesi için Ahmet Davutoğlu'na yetki verilmesi sonrasında ekonomi yönetiminde değişiklik olmaması piyasalardaki endişeleri gidererek pozitif etki yarattı.
ABD'nin eylül ayında açıkladığı 2. çeyrek GSYH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) rakamlarının yüzde 4,6 ile 2011'in son çeyreğinden bu yana en yüksek büyümeyi kaydetmesi, ülke ekonomisindeki normalleşmeye işaret ederken, bu durum faiz artırım sürecinin beklenenden daha önce olabileceği tartışmalarını da gündeme taşıdı. Buna karşın ECB 4 Eylül'de faizlerde 2. kez indirime giderek mevduat, marjinal borç verme ve politika faizlerini sırasıyla yüzde eksi (-) 0,20, yüzde 0,30 ve yüzde 0,05 olarak belirledi.
Başkan Draghi 2014-2016 yılları arasındaki GSYH artışı beklentilerini aşağı yönlü revize ettiklerini de bildirerek, Varlığa Dayalı Menkul Kıymet Alımlarının (VDMK) ekim ayından itibaren yürürlüğe gireceğini bildirdi.
Bu dönemde Türkiye ekonomisi ise ilk çeyrekteki yüzde 4,7'lik büyümenin ardından, 2. çeyrekte beklentileri karşılamayan yüzde 2,1'lik GSYH artışı elde etti.
Avrupa ekonomisine ilişkin tedirginliğin artması, ABD ekonomisinin ise iyiye gitmesiyle dolar endeksi, eylül ayında yılın en hızlı artışını kaydederek 86 seviyesini görürken, bu paralelde gelişen ülke para birimlerinde de değer kayıpları gözlendi. Dolar/TL 2,14'ten 2,29 seviyelerine yükselirken, eylül ayına 80 bin puanın üzerinde başlayan BIST 100 endeksi de 73.846 puana geriledi.
Fed'in kıstığı para musluğunu, ECB ve BoJ açtı
Global ekonomik büyümeye ilişkin tedirginliklerin yıl boyu hakim olduğu küresel piyasalar, yılın son çeyreğine Fed'in tahvil alımlarını sonlandırmasının özellikle gelişen ülke para birimleri ve sermaye akımları üzerinde oluşturacağı negatif etki endişeleriyle girdi.
Bununla birlikte ekim ayı başında Draghi'nin varlık alım programına bu yılın son çeyreğinde başlanacağı ve programın en az iki yıl süreceği açıklamaları küresel piyasalarda iyimser havanın devam etmesini sağladı. Fed'in 29 Ekim'de açıklanan toplantı kararlarında tahvil alım programını sona erdirmesine karşın, faiz oranının "kayda değer bir süre" daha düşük seviyelerde tutulacağı açıklamaları da bu iyimserliği destekledi.
Ekim sonlarında Japonya Merkez Bankası'nın da (BoJ) sürpriz bir şekilde yıllık tahvil alım miktarını artırma kararı alarak, yıllık 60-70 trilyon yen düzeyinde bulunan parasal taban artırma hedefini yıllık 80 trilyon yene yükseltmesi, piyasalardaki yükselişe ivme kazandırdı.
Fed'in parasal genişlemedeki rolünü, BoJ ve ECB'nin devralmasıyla, ABD borsalarında tüm zamanların en yüksek seviyeleri görülürken, yurt içinde de dolar/TL 2,19 seviyelerine, gösterge tahvilin bileşik faizi ise yüzde 8,55 seviyesine geriledi.
Arza ilişkin endişelerle haziran ayında 115,67 seviyesini gördükten sonra değer kayıplarının yaşandığı Brent petrolün varil fiyatı ise eylül ayında küresel büyüme tahminlerinin düşürülmesi, Suudi Arabistan'ın petrol fiyatlarında değişikliğe gitmesi ve BoJ'un sürpriz teşvik kararının ardından gerilemesini sürdürerek son 4 yılın en düşüğünü gördü. Petrol fiyatlarındaki gerileme de Türkiye'nin de içinde olduğu petrol ithalatçısı ülkelerde pozitif havanın etkisini artırmasını sağladı.
OPEC'İN ÜRETİMİ KOTASI VE RUSYA
Küresel piyasaların gözü, kasım ayında Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nden (OPEC) çıkacak petrol üretim tavanı kararına çevrildi. Başta Rusya olmak üzere düşen petrol fiyatlarıyla ekonomik anlamda zor günler geçiren petrol ihracatçısı ülkelerin piyasaları, OPEC'in petrol üretim miktarını sabit tutmasıyla satış baskısı altına girdi.
OPEC'in düşen fiyatlara rağmen üretimde kesintiye gitmeme kararı, uzmanlar tarafından OPEC'in petrol fiyatlarını belirleme gücünün zayıflaması olarak nitelendirilirken, karar sonrası Rusya'da RTSI endeksi 5,5 yılın en düşüğünü gördü. Dolar/Ruble paritesi ise tarihinin en yüksek seviyesine çıktı.
Türkiye ise bu dönemde cari açık, rekabet gücü, girdi maliyetleri ve enflasyon üzerinde yarattığı pozitif etki nedeniyle düşen petrol fiyatından yararlanan ülkeler arasında yer aldı. BIST 100 endeksi 87.048,14 puanla 28 Kasım'da yılın en yüksek seviyesini görürken, gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 7,71 seviyesine geriledi. Brent petrol fiyatındaki gerileme yılın son ayında ivme kazandı ve 58,20 ile son 5 yılın en düşük seviyesi görüldü.
Tüm bu gelişmelerle Rusya 11 Aralık'ta faiz artırımına giderek politika faizini yüzde 10,50 düzeyine çıkardı. Artan yaptırımlar ve petrol fiyatlarındaki düşüşün devam etmesi, bunların sonucunda da dolar/ruble paritesindeki yükselişin ivme kazanmasıyla bir hafta sonra olağanüstü toplanma kararı alan Rusya, politika faizini güçlü bir artırımla yüzde 17 seviyesine yükseltti.
Bankanın müdahalesine rağmen, rublenin dolar karşısındaki değer kayıpları engellenemedi ve dolar/ruble paritesi 79,519 seviyesine çıktı. Başta ABD ve Batılı ülkelerin yaptırımlarının etkisiyle, Rusya'da pay piyasaları gerilemesini devam ettirerek Mart 2009'dan bu yana en düşük seviyeye indi. Bu dönemde Rusya, finans sektöründeki volatiliteyi istikrara kavuşturmayı amaçlayan bir dizi tedbir yayımladı ve piyasalarda dengelenmeyi sağladı.
ÇİN MERKEZ BANKASI'NDAN FAİZ İNDİRİMİ
Yıl boyunca ekonomisine ilişkin tedirginliklerin devam ettiği Çin'de ülke merkez bankası ekonomik aktivitedeki zayıflamaya önlem olarak 21 Kasım'da sürpriz bir şekilde faiz oranlarını düşürdü. Bu gelişmeyle haziran ayı sonrasında yükselişe geçen ülke borsasında kazançlar ivme kazandı ve Şanghay bileşik endeksi 3.189 puanı aşarak Ocak 2010'dan bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Endeksin aralık ayının son haftası itibarıyla yıllık kazancı ise yüzde 40'ı aştı.
ABD'de aralık ayının son haftasında açıklanan 3. çeyrek büyüme verisinin yüzde 5'le beklentilerin oldukça üzerinde gelmesi gelecek yıl faiz artırımının ertelenmeyeceğine ilişkin güçlü sinyaller verirken, yurt içinde tahvil faizleri yüzde 8 - 8,30 bandında, dolar/TL 2,30 - 2,33 bandında dengelendi.
BIST 100 endeksi ise yılın son günlerine girilirken Fed'in faiz artırım sürecine ilişkin tedirginliklere karşın kazançlarını korumaya çalıştı ve yıllık bazda yüzde 25'lik getirisiyle yatırımcısını sevindirdi.