Dünya ekonomisinde yaşanan dalgalanmaların ortasında meydana gelen bu olumlu gelişmelere rağmen 500 milyar dolar ihracat ve 25 bin dolarlık kişi başına gelir olarak belirlenen 2023 hedeflerini göz önüne aldığımızda ise yerimize oturup, bir süre düşünmemiz gerekiyor.
Sabah'ın ortaya çıkardığı Ar-Ge teşviklerinde yaşanan rezaletler, elimizdeki girişimci, patron, yatırımcı profiliyle bu iddialı hedeflere ulaşmamızın çok zor olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Türkiye'nin ihracatta lokomotifi olan sektörlerin başında gelen otomotiv alanına 10 yılda 7.5 milyar dolar araştırma geliştirme desteği veriliyor ve bir tane bile ana patent alınamıyor.
KOBİ veya dev holding olsun fark etmiyor, girişimcimiz kamu kaynaklarını çarçur etmede maalesef oldukça mahir. Kimisi yurtdışındaki hazır çalışmaları kopyalarken kimisi de oğluna daire alıyor, arabasını yeniliyor. Devletin istihdam artsın diye verdiği teşvikle dolar yatırımı(!) yapanlar bile var.
KOSGEB'den alınan kredilerle ithalat yapanları, çocuğunu evlendirenleri, eşine yazlık alanları da çevrenize biraz göz gezdirerek bulabilirsiniz, çünkü oldukça yaygın.
Küçüklerin yanında, yerli otomobil üretmeleri için kendilerine her türlü desteğin verileceği açıkça ilan edilen büyük patronlarımız haline ne demeli! Devletin, bütün kurumlarıyla arkalarında olacağını beyan etmesine rağmen memleketin bütün büyük girişimcileri bu hayali boğmak için adeta yemin etmiş. Alıştıkları rekabetsiz düzende gemilerin, yüzdürmek, ne içeride ne de dışarıda herhangi bir rekabetin içerisine girmek istemiyorlar.
Eğer toplum olarak dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek istiyorsak girişimcilik dersini yeniden almamız şart. Üniversitelerin en başarılı öğrencilerinin memur olmak istediği bir ülkeden Steve Jobs, Bill Gates, Mark Zuckerberg, Larry Page gibi yenilikçi şirketlerle tüm dünyayı hedefleyen girişimcilerin çıkmayacağı ortada.
Ekonomide vites yükseltmek için eğitimde akıllı tahtalarla, tabletlerle atılan adımların devamı gelmeli, öğrencilerin, dershane cenderesinden kurtarılarak büyük hayallerin peşinden gidecek özgüveni kazanmaları için gerekenler yapılmalıdır. Müfredat sadeleştirilmeli, ezberi değil araştırmayı hedefleyen öğretim modeli geliştirilmeli, güçlü internet altyapılarıyla Anadolu'nun her köşesi bilgiye erişimde eşit hale getirilmeli, fikri ve yeteneği olan öğrencileri erken yaşlarda keşfederek geliştirecek bir sistem inşa edilmelidir.
Genç girişimcilerin iş hayatına atılabilmelerinin önündeki bürokratik, ekonomik, psikolojik bütün engeller kaldırılmalı, 'iş yapmak' kolaylaştırılmalı.
Bir işyerinde uzun zaman çalışan işçi/usta da kendi işini kurabilmek için cesaretlendirilmeli. Yıllarca emek verdiği işyerinden birikmiş tazminatını alamadığı için ayrılamayan, yeterli birikimi olmadığı için ilk adımı bile atamadan heba olan değerleri bir düşünün. İşyerinden kendi işini kurmak için ayrılacak olanlar da tazminatlarını alabilmeli, tıpkı askere gidenler, evlenen/çocuk doğuran kadınlar gibi... İşsizlik Fonu'na yıllarca prim ödeyen ve artık kendi işini kurmak isteyenlere fonun kaynaklarından destek sağlanmalı.
Devletin teşvik sistemi, düzgün evrak tanziminden kurtarılarak 'başımıza icat çıkaranın' korunduğu ve önünün açıldığı bir yapıya kavuşturulmalı. Ek istihdam sağlamayan, katma değer üretmeyen, ihracat yapmayan hiçbir işletme kamu kaynaklarıyla desteklenmemeli.
Eğer sorunumuzu doğru teşhis edersek devayı nerede arayacağımızı da biliriz. Önümüzde sadece 9 yıl kaldı, biraz acele etmemiz lazım.
Hakan Hastaoğlu - Sabah.com.tr